Üzerinden biraz zaman geçti, ama yazmadan da edemedim. İzmir’in kültür sanat ortamının vazgeçilmezi haline gelen Olten Filarmoni, her yıl çıtayı biraz daha yükseğe çıkararak kapatıyor sezonu. Bu yıl sezon finalinde Olten Filarmoni Orkestrası’nın konuğu, Caz ve Funk* dünyasının kırmızı trombonlu efsanesi Nils Landgren ve arkadaşlarıydı.
Sezon boyunca her konserinde dinleyicilerine müzik ziyafeti sunan Olten Filarmoni, her biri alanında uzman, uluslararası klasik müzik dünyasında tanınmış değerli şefler ve solistler eşliğinde şahane konserlere imza attı.
Ayrıca Olten Filarmoni’nin başarısının temel taşlarından biri, hiç şüphesiz ki, orkestra üyelerinin birbirleriyle olan uyumu ve kişisel yetenekleri… Bu da genel olarak bir konser sezonunun daha keyifle geçmesine sebep oldu.
Olten Filarmoni’nin başarısında izleyici kitlesinin rolü de yadsınamaz. Klasik müziğe olan ilgi ve saygıları, konserlerdeki dikkatleri gerçekten değerli. Nitelikli izleyici, sadece alkışlayan bir topluluk değil, aynı zamanda müziğin ruhunu hisseden ve sanatçıların emeğine saygı da duyan bir dinleyici topluluğudur.
Bu anlamda Olten Filarmoni de şanslı diyebilirim. Bu yüzden her konser adeta bir kutlamaya dönüşüyor. Ancak her konser kapıda zarafetle ve sevgiyle karşılanan misafirlerin kendilerini değerli hissetmelerinin de altını çizmeliyim. Mutluluk veren taraf şudur ki, bu sevgi ve saygı karşılıklı…
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin görkemli salonu, geçen haftaki konserde Landgren’in sahneye adım atmasıyla adeta bir caz kulübüne dönüştü. İsveçli sanatçının sadece kırmızı trombonuyla değil, kendine has vokali ve sahne enerjisiyle estirdiği rüzgâr, klasik müziğin disiplinli kurgusuna bambaşka bir renk kattı.
Bilmeyenler için, bu efsane kimliği biraz tanıtmak istiyorum. 15 Şubat 1956 tarihinde İsveç’te doğan Nils Landgren, çağdaş Avrupa cazının en yaratıcı ve üretken sanatçılarından biri olarak kabul ediliyor. Tromboncu, vokalist, besteci, yapımcı ve orkestra şefi olarak müzik dünyasında çok yönlü bir kimliğe sahip.
Trombon çalmaya henüz 13 yaşında başlayan Landgren, sahneye kırmızıya boyanmış trombonuyla çıkmayı alışkanlık haline getirir ve bu kırmızı enstrüman, zamanla onun alametifarikası haline gelir.
Bütün dünyası müzik olan sanatçı, sadece performanslarıyla değil, aynı zamanda kültürel projelere olan katkısıyla da tanınmaya başlar.
1992 yılında kurduğu Nils Landgren Funk Unit, sanatçının uluslararası ününü perçinleyen bir proje olur. Grup zamanla, Avrupa caz sahnesinde Funk müziğini yeniden tanımlayan ekiplerden biri olarak anılır. Sadece müzikal enerjileriyle değil, politik ve insani mesajlarıyla da ses getirirler. “Live in Stockholm”, “Licence to Funk”, “Funk Is My Religion” ve “3 Generations” gibi albümler bu projenin en çok öne çıkan yapıtları arasında yer alır.
Landgren’in sadece funk değil, lirik caz alanında da başarılı çalışmaları bulunmaktadır. “Sentimental Journey”, “The Moon, The Stars and You” gibi albümleri, ACT Music etiketiyle yayımlanır ve büyük beğeni toplar. Özellikle “Christmas With My Friends” serisi, Avrupa’da klasikleşmiş bir yılbaşı albümü geleneği haline gelmiştir.
Almanya merkezli ACT Music şirketiyle yakın ilişkileri olan Landgren, aynı zamanda yapımcılık ve sanat yönetmenliği görevlerini de üstlenmiş; Jazz Baltica ve Stockholm Caz Festivali gibi önemli festivallerin sanat yönetmenliğini yapmıştır. Özellikle genç müzisyenlerin desteklenmesine de büyük önem verir.
Sahne dışında da aktif bir figür olan Nils Landgren, toplumsal katkı alanında da fark yaratır, Afrika’da müzik eğitimi projelerine destek verir, kadın müzisyenlerin önünü açan girişimlerde yer alır ve Avrupa’da genç caz sanatçılarını teşvik eden festivallere katkı sunar.
Bugüne dek İsveç Kraliyet Müzik Akademisi Onur Ödülü, Alman Müzik Eleştirmenleri Ödülü, Avrupa’da Yılın Caz Müzisyeni gibi ödüllerin sahibi olur. ‘İsveç Kraliyet Nişanı’na da layık görülmüştür.
Olten Filarmoni’nin sezon finali konserini, deneyimli şef Jurjen Hempel yönetti. Caz ile senfonik müzik arasında kurduğu zarif köprü ile dinleyicileri müziğin sınır tanımaz doğasında adeta keyifli bir gezintiye çıkardı. Olten Filarmoni’ye caz da yakıştı.
Konserin ilk bölümünde Landgren’e piyano başında Ercüment Orkut, davulda Robert Mehmet İkiz ve kontrbasta Hans Andersson eşlik ettiler. Üçlünün dinamik uyumu, Landgren’in doğaçlama tınılarıyla birleşince, ortaya gerçek bir Caz ziyafeti çıktı. Bu konserin unutulmazları arsında yer alan trompet sanatçımız Tolga Bilgin’i de anmadan geçmek olmaz. Parçalar arasında bazen bir kahkaha, bazen bir iç çekiş yankılandı salonda. Dinleyiciler olarak, notalarla anlatılan hikâyelere kulak verirken zamanın akışını unuttuk diyebilirim.
İkinci bölümde orkestra ile beraber yine sahnedeydi Landgren. Bu kez sahne, cazın sınırlarını zorlayan düzenlemelerle genişledi sanki. Funk ritimleriyle klasik yaylılar arasındaki diyalog, adeta bir kültürel buluşmaya dönüştü. Trombonunun kırmızısı, sadece bir sahne aksesuarı değil, müziğin ruhunu simgeleyen bir imzaydı artık. Unutulmayacak bir konsere eşlik ettiğimizin farkındaydık.
Olten Filarmoni Orkestrası, sezona böylesi özel bir geceyle veda ederken, dinleyicilere de müziğin evrensel gücünü bir kez daha kanıtlamış oldu. İzmir’de sanatın sesi, bu kez cazın serbest ruhuyla yükseldi. Landgren’in trombonundan dökülen notalar hâlâ kulağımızda… “İyi müzik sınır tanımaz.”
Bir kez daha Sevgili Fatma ve Sevgili Ceyhun Olten’e, Orkestra Sanat Koordinatörü değerli kardeşim Akgün Çavuş’a ve tüm Olten Sanat Ailesi’ne sonsuz teşekkürlerimizle…