Sosyal Medyada, bir vatandaşımız: bizim CHP İzmir Milletvekillerimizin hangisi işçiyi savunuyor, destek veriyor. Niye yanımızda değil? diye soruyor…
Kimileri; işçilerin yanında değilse eğer, önceki Genel Başkana sanki haksızlıkmış gibi eleştirenleri, kendi deyimleri ile “not etmek”le meşgullerdir. Halkın Cemil Başkana olan, yoğun desteğinin içinde meşgul değiller ki!
Bu ‘notçu’ların daha çok otoriter partilerde var olduklarını sanıyorduk da. Meğerse varmış bunlardan CHP’nin içinde de…
***
Öncekiler bir yana… 2024 yerel seçimlerde ortalıkta görünmeyen, adayların yanına gelmeyen, mitinglerde Genel Başkan Özgür Özel’in semtine bile uğramayan, şaibe iddialarına cevaba es geçenler…
Şimdi de “Sessizliğimiz suskunluk değil sorumluluktur.” diyorlar… Hani bir söz var:
“Söz gümüşse sükut altındır” diye. Güya onun bir uygulaması. Oysa bu, Partiyle doğrudan ilgili hayati konularda sükut etmek, altın değil, manevi sorumluluğu kolay yoldan havale etmek oluyor!
Şu tarihsel gelişimi unutmamak gerekir ki…
Kurultayla giden hiç bir CHP Genel Başkanı, geri gelme teşebbüsü içinde bile olmamıştır.
Hele de, Özgür Özel gibi canını dişine takıp, Partisine can suyu olan ve veren bir Genel Başkan ve yönetimi varken,
Hele de, arkalarında halkın ve parti örgütünün desteği… net ve oy birliğince dururken!
***
İflah ve ıslah olmaz partili parti muhalifleri,
şunu bir türlü kavrayamadılar ; Başkan Dr. Cemil Tugay ; sandıkları gibi öyle, ‘başına vur, ağzından lokmayı al’ gibi insan değil, aksine
İstediğine seçilebilen, istediği de seçilen, gerçekçi ve sorumluluk düzeyi yüksek bir insandır.
Ve de, Ülkesinin, Başkanlığını yaptığı İzmir kentinde yaşayanların hak ve hukukundan asla taviz vermeyen, ama karşısındakinin de hak ve hukukunu gözeten vicdanlı bir insan…
Hele de, “Eşit işe eşit ücret” ilkesini delerek, ‘işe devamlılık’, ‘rapor almazlık’ ve benzerleri gibi, uyduruk pozisyonları primleştirerek, halkın parasını bol keseden dağıtanlardan hiç değildir… Kente bunu reva görenlerin imalı da olsa eleştiri hakları yokken…
Buna rağmen de… kalkıp, ‘bugün İzmirliler uzun yıllardan sonra ilk kez büyük bir grevle karşılaştı ve büyük zorluklar yaşıyor’ diyenlere,
Sayenizde… sayenizde demek varken,
Pes doğrusu!
***
İnsanın beş duyusu vardır da, en önemli duyu sağduyudur. erhangulenc.com yazarı Sayın Erhan Gülenç’de bu sağduyu fazlasıyla var ki,
Köşesinde yaklaşığıyla diyor ki; Bugün İzmir Büyükşehir Belediye’nde yaşanan toplu iş sözleşme krizi ve gidilen grevde, tabii ki gönlümüz emekçinin yanındadır… Ancak ya aklımız?
Örneğin, çalışan sayısı geçen 5 yıllık dönemde 26 binden 35 binlerin üzerine çıktı… Hepsi olmasa bile, önemli bir bölümü konfor alanında yaşıyor - ki, bugünkü kimi gönderilerde fotoğraflılar da var!- Verimlilik ise çok düşük.
Ağırlaşan ekonomik kriz nedeniyle artık deniz bitti. Bunların üzerine, başlatılan “silkeleme” de eklenince, Büyükşehir Belediyesi zor dönemler yaşamaya başladı…
İşte böyle bir ortamda 23 bin işçiyi temsil eden Disk Genel İş Sendikasıyla başlatılan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri anlaşmazlıkla bitti. Büyükşehir % 30 oranında zam önerdi ki, bu ortalama aylık 59 bin liraya artırma demekti.
Sendika ise, seçim öncesi imzalanan popülist sözleşmeyi emsal göstererek, % 100’den açtığı kapıyı, % 60’a kadar indirdi. Bu da en düşük maaşın 82 bin lira olması anlamına geliyordu.
Anlaşma olmayınca da grev başladı!
Peki, Cemil Tugay, yıpranmayayım, yıllık
7 milyar liraya mal olacak anlaşmayı hemen imzalayayım niye demedi de, makul bir noktada buluşma ısrarını sürdürdü?
“Tugay’ın bu yaptığı ‘sorumlu siyaset’ ve ‘Devlet adamlığı’dır. Yıllardır İzmir’de görmeye alışık olmadığımız bir siyasetçi profili ortaya koymaktır.”
Erhan Gülenç;
‘Ne doğru yaratmış seni… Yaradan’!
İyi Pazarlar…