İki haftaya yakın süredir Avrupa’nın çeşitli kentlerindeydim. Gittiğim her kentte Gazze Trajedisi üzerine her gün, her gece yürüyüş ve protesto eylemleri vardı. Uygar insanlık artık seyretmek istemiyor.

Gazze’deki insani kriz ve devam eden çatışmalar, Avrupa’nın birçok kentinde geniş çaplı protestolarla gündeme geliyor. Londra, Berlin, Paris, Roma, Varşova ve Madrid gibi şehirlerde on binlerce kişi, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve ablukayı protesto etmek için sokaklara dökülüyor. Gösterilerde “Özgür Filistin” sloganları, Filistin bayrakları ve ateşkes çağrıları öne çıkıyor. Örneğin, Londra’da yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı bir yürüyüş düzenlenmiş, protestocular İngiltere hükümetinden Gazze’ye insani yardımın ulaşmasını sağlamasını ve çatışmaları durdurmasını talep etmişti. Bu talep karşılık buldu ve İngiltere Filistin’i tanımaya hazırlanıyor. Roma’da ise Filistinli Öğrenciler Hareketi’nin organize ettiği eylemlerde İsrail’in savaş suçları işlediği vurgulandı, uluslararası toplumun harekete geçmesi gerektiği haykırıldı.

Bu protestolar, Gazze’de 7 Ekim 2023’ten bu yana 50 bine yakın Filistinlinin öldüğü, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 90 binden fazla kişinin yaralandığı ve bölgenin harabeye döndüğü bir dönemde gerçekleşiyor. Göstericiler, ablukaların kaldırılması, insani yardımın artırılması ve uluslararası hukukun uygulanması için çağrıda bulunuyor. Ancak, bazı şehirlerde, özellikle Berlin’de, protestolara polis müdahalesi ve yasaklamalar damga vuruyor, bu da ifade özgürlüğü tartışmalarını alevlendiriyor

Fransa’dan Sonra İngiltere’nin Filistin’i Tanıması

Gazze’de devam eden insani trajediyi izlerken, Fransa’nın ardından İngiltere’nin de Filistin’i devlet olarak tanımaya hazırlandığı haberleri umut verici bir gelişme olarak öne çıkıyor. Ancak, bu diplomatik adımlar, her gün çocukların açlıktan öldüğü, sağlık sisteminin çöktüğü ve temel ihtiyaçlara erişimin neredeyse imkânsız hale geldiği Gazze’deki krizi tek başına çözemez. Bu makale, Filistin’deki insani felaketin boyutlarını ele alarak, krizi durdurmak için acilen atılabilecek adımları tartışıyor.Gazze, yıllardır süren çatışmalar, abluka ve ekonomik kısıtlamalar nedeniyle dünyanın en büyük insani krizlerinden birine ev sahipliği yapıyor. Birleşmiş Milletler’in2025 raporlarına göre, Gazze’de yaşayan 2 milyondan fazla insanın yüzde 80’i insani yardıma muhtaç. Çocuklar, bu krizin en savunmasız kurbanları: UNICEF, 2024’te 10.000’den fazla çocuğun yetersiz beslenme ve sağlık hizmetlerine erişim eksikliği nedeniyle hayatını kaybettiğini bildiriyor. Temiz su, gıda ve ilaç eksikliği, her geçen gün daha fazla can alıyor. Hastaneler ya bombalamalarla tahrip olmuş ya da yakıt ve malzeme eksikliği nedeniyle işlevsiz hale gelmiş durumda.

Fransa’nın Filistin’i devlet olarak tanıması, Avrupa’da bir domino etkisi yaratmıştı. İngiltere’nin de bu yönde adım atması, Filistin’in uluslararası arenada meşruiyetini güçlendirebilir. Bu tür diplomatik hamleler, Filistin’in kendi kaderini tayin hakkını desteklerken, Haydut Devlet İsrail üzerindeki siyasi baskıyı artırabilir. Ancak, bu adımların sahada somut bir etkisi olması için daha fazlasına ihtiyaç var. Tanıma, Gazze’deki ablukayı kaldırmaz ya da insani yardımların ulaşmasını sağlamaz. Bu nedenle, diplomatik çabalar, acil insani müdahalelerle desteklenmeli.

Gazze’deki felaketi durdurmak için uluslararası toplumun, hükümetlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve bireylerin el ele vermesi gerekiyor. Acil ateşkes ve ablukanın kaldırılması çatışmaların durdurulması, insani yardımın ulaşması için ilk şart. Uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi aracılığıyla taraflara baskı yaparak kalıcı bir ateşkes sağlamalı. Aynı zamanda, Gazze’ye uygulanan abluka kaldırılarak gıda, ilaç ve yakıt gibi temel ihtiyaçların girişine izin verilmeli. Mısır ve İsrail, sınır geçişlerini açarak yardımların ulaşmasını kolaylaştırmalı.

Uluslararası bağışçılar, Gazze’ye acil insani yardım fonlarını artırmalı. UNICEF ve Dünya Gıda Programı gibi kuruluşlar, çocuklara ve ailelere gıda, temiz su ve sağlık hizmetleri sağlamak için daha fazla kaynağa ihtiyaç duyuyor. 2025’te bağış taahhütlerinin yalnızca yüzde 40’ının karşılandığı göz önüne alındığında, hükümetler ve bireyler bu kuruluşlara destek olmalı.

Gazze’deki hastanelerin ve okulların büyük bir kısmı yıkılmış durumda. Uluslararası toplum, bu altyapıyı yeniden inşa etmek için uzun vadeli bir plan oluşturmalı. Mobil sağlık klinikleri ve geçici eğitim merkezleri, acil ihtiyaçları karşılamak için hızlı bir çözüm olabilir.

Bireylerde, farkındalık yaratmak ve yardım kampanyalarına destek olmak için harekete geçebilir. Sosyal medya platformları, Gazze’deki krizi duyurmak için güçlü bir araç. Ayrıca, güvenilir yardım kuruluşlarına yapılan bağışlar, doğrudan sahada fark yaratabilir.

Savaş suçları ve insan hakları ihlalleri bağımsız bir şekilde soruşturulmalı. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’deki ihlalleri incelemeye devam etmeli ve sorumlular hesap vermeli. Bu, hem adaletin sağlanması hem de gelecekteki ihlallerin önlenmesi için kritik önemde.

Fransa ve İngiltere’nin Filistin’i tanıma yönündeki adımları, diplomatik bir dönüm noktası olabilir. Ancak, Gazze’deki çocukların açlıktan öldüğü bu trajedi, sadece siyasi jestlerle değil, somut ve acil eylemlerle durdurulabilir. Ateşkes, ablukaların kaldırılması, insani yardımın artırılması ve uluslararası hukukun uygulanması, bu felaketi sona erdirmek için atılması gereken ilk adımlar. Her birimizin, bu krize karşı sesimizi yükseltme ve harekete geçme sorumluluğu var. Gazze’deki çocuklar, dünyanın sessizliğini değil, dayanışmasını hak ediyor.