RÖPORTAJLAR
2 Nisan 2012 Pazartesi

Yönetmeye değil halkı örgütlemeye geldim

Egedesonsöz ekibi Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul ve Can Özlü’nün durağı, bu kez Balçova’ydı. Başkanlıkta 8 yılını dolduran Mehmet Ali Çalkaya, bu röportajda farkını ortaya koydu…

Yönetmeye değil halkı örgütlemeye geldim

Başlarken….

İl Özel İdaresi Balçova Termal Tesisleri’nde Genel Müdürlük, İzmir Valiliği Jeotermal Enerji Şirketi ve Özel İdare 75. Yıl İlköğretim Okulu’ndaki mesaileriyle hem ilçe, hem de il sınırları içinde tanınırlığı oldukça fazla olmasına rağmen… 2004 seçimlerinin sürpriz adaylardan biriydi o. Hem ilçenin ileri gelenleri, hem de halkın her kesimiyle kurduğu halkçı diyalog, onu o süreçte başkanlık koltuğuna taşımaya yetti.
Seçildikten sonra da değişmedi; oturduğu koltuğa farkını yansıtmayı iyi bildi. Adaylıktaki halkçılığını, seçildikten sonra da sürdürdü, kimsesizlerin kimsesi olmayı bildi.
Bu tutarlılık, bu sahici yaklaşım, seçim sonuçlarına da fazlasıyla yansıdı…
2009 seçimlerinde aldığı oylar CHP’yi de geçip, yüzde 68.8 gibi bir oyla onu ikinci kez Balçova Belediye Başkanlığı koltuğuna taşıdı.
 
Balçovalıların sevgisini/saygısını kazanan, oylarını emanet ettikleri Mehmet Ali Çalkaya ile görevdeki 8 yılını konuştuk.
Onu farklı kılan başkanlığın ne olduğunu, gelecekteki Balçova’yı ve geleceğin Çalkaya’ya neler getireceğini, beklentilerini…
 
Başkan farklı olunca, sohbet de hayli farklı oldu elbet…
 


EGEDESONSÖZ: Zamanı biraz geriye alıp sormaya 8 yıl öncesinden başlarsak… Sizi İzmir Balçova Termal Tesisleri’nin Müdürü olarak tanırken bir anda CHP’nin Balçova adayı olarak çıktınız karşımıza. Nasıl oldu bu durum, siyasete böyle doğrudan girmenizde hangi faktörler etkili oldu? Adaylığınızda etkili olanlar kimlerdi?
 
MEHMET ALİ ÇALKAYA: Tesadüfi değil. Hayatım siyasetin içinde geçti. 17 yaşımda siyasete başladım, ilk tutuklanmam bile 17 yaşında. Ben marjinal siyaset yapan bir adamım. Üniversitede aktiftim ama lisede de lise hareketinin içinde aktiftim.
İlk tutuklanışım 1 Mayıs 1975; hayatımda bir dönümdür o. Üç gün karakolda bekledik. Özellikle Cuma öğleden sonra aldılar ki, pazartesiye kadar nezarethanede tutsunlar. Pazartesi günü de 8 kişi zincire bağladılar bizi. O vaziyette adliyeye getirdiler. Çıktık savcının karşısına. Dedi ki, ne yaptınız? Yazı yazdık. Ne yazdınız? 1 Mayıs. Suç değil bu dedi, gidin yine yapın dedi. Bırakın bunları dedi, bıraktılar ama üç gün tutuklu kalmış olduk. Yani siyasete çok küçük yaşlarda başladım. Hedefimde buraya geliş nedenlerimden biri de oydu. Ben Kuşadası’nda bin yataklı bir otelde müdürlük yapmışım. Devletin yerine gelmek bir risktir ama… Babam da siyaset yapıyordu, milletvekili adayı oldu, tutunamadı, bu arada üç arazisi gitti ama onun hedefi bendim. Gel seni siyasete sokayım dedi. Siyasete girilebilecek bir yer burası, siyasetin döndüğü yer Termal. Bütün siyaset orada dönüyor zaten. İzmir’in her partisinin siyasi kafaları orada. Orada bir zemin tutturabilirsin, toparlayabilirsin dedi, geldik.. 8 senenin sonunda da Balçova’da tanınırlılığım arttı. Hem otelden dolayı, hem de burada jeotermal ısıtma yapmıştık. 1500 konutla başladık ama 28 bin konuta çıktım o dönemlerde. Bir tanınılırlığım var. Ben aday olmadan bir yıl önce, Ali Yiğit aday. Hedefim siyaset, burası olmazsa Torbalı’da tutunurum diye düşünüyordum. Ali Yiğit’e bir yıl öncesinden, ‘boşver hiç çalışma, Balçova’nın belediye başkanı ben olacağım’ demiştim. Hatta o da ben seçildikten sonra ‘bu adam derin devletin adamı, bir yıl önce adayım dedi aday oldu, seçildi’ demişti, aramızda espri konusu olmuştu. Hiç adım sanım geçmezken… Ben altyapımı oluşturmuştum. Balçova’nın projelerini oluşturmuştum.
Benim belediyeciliğimin tarzı, ideolojik bir belediyecilik. Ben öyle günü birlik yaşayan, günü birlik karar alan, bu popülerken bunu yapalım diyenlerden değilim. Ben önceden kurguladım. Kurguladığım her şeyi de gerçekleştirdim. Mesela 2004’ü düşünürseniz, o dönemde kadınlarla/gençlerle siyaset yapmayı kimse telaffuz bile etmiyordu. Şimdi ne oldu? Popüler hale geldi. Herkes kadın üzerine yükleniyor. Ama ben 2004’te, kimsenin telaffuz etmediği dönemde kadınlarla siyaset yapacağımı söylemiştim. Kadını siyasetin içine aldığınızda, zaten o işi alır götürürsünüz. Gençleri örgütleyeceğim dedim. Herkes apartman, yol, park, bahçe yapacağım diyor ama hiç örgütlenme üzerine kimse bir şey söylemiyordu. Ben, onu ilk söyleyen insanım.
Seçildim, ilk işim, arkadaşlarıma kadın örgütlenmesi için sistem oluşturalım dedim. Görev bölümü yaptık, sen bunu, sen onu çalış dedim, fikir verdim ve ilk semt evini kurduk; AB desteği ile aldık o işi. İlk Eğitim Mahallesi, ardından Çetin Emeç ve tüm mahallelerde semt evi kurduk. Hatta şunu söylemiştim o günlerde; ‘Birgün gelecek ve ben bir düdük çalacağım. Bana bir saat içerisinde 5 bin kişiyi toplayamazsanız bu işi lağvederim’ demiştim. Şimdi gerçekten bir düdük çalayım, 5 bin kişiyi bir saat içinde rahat toplarım.
 
EGEDESONSÖZ: Pratiğini yaptınız mı hiç?
 
ÇALKAYA: Bu denendi. Kılıçdaroğlu, Narlıdere’de bir mandalina bahçesine gelmişti. Oradan da tekrar merkeze dönecekti. Nereden geçeceği belli değildi. İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’ydu; ‘Senin oradan döndürelim, çevre yolundan geçelim’ dedi. Ben 15 dakika içerisinde bir kişiye telefon ettim. ‘Bana en az iki-üç bin kişi lazım, yollara yığacaksınız’ dedim. Biz oradan hareket ettik. Buraya gelene kadar 20 dakika geçti. 20 dakika içinde en az 3 bin kişi topladım. Biz öyle bir sistem kurduk çünkü.
 
EGEDESONSÖZ: İki sözcük kullandınız, ideolojik ve popüler belediyecilik dediniz. Nedir bunların ayrımı, açar mısınız?
 
ÇALKAYA: Birinde yapacaklarınız belli. o ideolojiye göre. Ben sosyal demokrat ve sol çizgide siyaset yapacağım dediğim zaman. bir defa sosyal politikalara destek vereceksiniz. Eğitim, sağlık, güvenlik. Bu üçü sosyal devletin ana ayağı. Ben bunu belediye başkanı olmadan önce söyledim. Eğitime destek vereceğim. Her okula güvenlik elemanı vereceğim. Temizleyeceğim. Okullara yatırım yapacağım dedim. Çünkü açığı biliyorum. Kendi çocuğum okula gidiyor. Gittiğim zaman gördüm ki okulun tuvaleti berbat, sınıflar berbat. Camları kırık. Her şey velilerle tedarik ediliyor. Böyle bir eğitimden başarı alınmaz. Güvenlik de öyle. Her gün hırsızlık var. Çocuk bali çekiyor. Balçova sınırlarında 62 tane çocuk vardı bali çeken. Bunu kim engelleyecek? Bunu güvenlik politikaları ile çözeceksiniz, ya da gençleri örgütleyerek çözeceksiniz. Ben o yüzden dedim ‘eğitim, sağlık ve güvenliğe büyük para harcayacağım.’ Benim işim bu. Okullara yatırım yapmaya başladım, sonrasında herkes yaptı.
 
EGEDESONSÖZ: Söyledikleriniz merkezi hükümetin işi bir anlamda ama demek ki bu alanda Balçova’da boşluk oluşmuş ve o boşluğu siz doldurmuşsunuz..
 
ÇALKAYA: Merkezi hükümet… Bakın, bana 12 Eylül kendiliğinden geldi demeyin. 12 Eylül’ün bir altlığı vardır. 12 Eylül 24 Ocak kararlarını uygulayabilmenin bir aracıydı. 24 Ocak kararlarına bakın. Devlet elindeki her şeyi özelleştirecek. Eğitim dahil, sağlık dahil. O gün atıldı bunun temeli. Özal’la atıldı. Ama uygulamayacaklarını anladılar. O global düzen 80’lerde start vermiş. Devletin elindeki imkanları küçültecek. Sermayeyi dünya çapında sermaye yapacak. O da zaten ulusal sermayeleri yok edecek. Dev sermayeler onları yutacak. Bu bir hesap. 24 Ocak kararlarının ürünüdür 12 Eylül. Dikkat edin, o günden itibaren eğitimde özelleştirmeler başladı. Sağlıkta özel hastanelere dönüldü. Güvenlikte başlandı. O mantıkta yaptık biz; ona alternatif yaptık; çünkü devlet artık gelip de okul açmayacak. Bakın İzmir’in geçmişine, son on yılda devlet bir adet okul yapmamıştır. Balçova’da son on yılda yapılan 5 okul var, hepsi hayırseverlerin yaptığı.
Ben o gün demiştim, yaptım. Okullara güvenlik elemanı verdim, temizlik elemanı verdim. Şimdi herkes okullara güvenlik elemanı veriyor. Niye? Tuttu diyor. ‘Ha bak, Çalkaya’nın oylarının yüzde 70’e gelmesinin nedeni, okullara yatırım yapmak. Ben de yaparım’ diyor. O da başlıyor. Veya psikolojik baskı da geliyor ilçesinden. Bir kısmı böyle yaptı. Bir kısmı popüler olduğu için yaptı. Ben popüler olduğu için yapmadım. Benim projemdi onlar. Semt evlerinde kadın örgütleyeceğim. Eğitimle çocuklara yaklaşacağım demiştim zaten.
 
EGEDESONSÖZ: Semt evleri CHP’nin geleneğinde yok muydu zaten?
 
ÇALKAYA: Semt evleri değil, halk evleri var. CHP’nin değil de cumhuriyeti kuranların bir modeliydi felsefesiydi halk evleri. Toplumu dönüştürmek istiyorsanız zaten, toplumu bu tip yerlerde toplayacak ve oralarda ona yönelik çalışma yapacaksınız. Bak mesela biz o ekiple oturduk, ne isim verelim diye konuştuk. Aramızda halk evleri diyen oldu. Ama halk evleri artık damgalı, bir kesim gelmeyecek. Tartıştık, sonuçta adını semt evi yaptık. Semt evi daha uygun. Baş örtülü girecek mi diye de çok tartıştık. Girecek dedim. Ben onları kazanacağım. 278 bin lira aldım hibe olarak. Kuruluş aşamasında belediyeye bir yükü yoktu. Şimdi finanse ediyorum. Kirasını ödüyorum. Ham maddeyi veriyorum. Onlar mamul hale getiriyor.
 


EGEDESONSÖZ: Müfettişlerin dikkatini çekmedi mi bu proje?
 
ÇALKAYA: Bu projeye de müfettiş gelirse, apolet diye takarsın hocam!
 
EGEDESONSÖZ: Kaç semt evi var? Nasıl çalışılıyor buralarda, kadınlara ne veriyorsunuz?
 
ÇALKAYA: 7 tane semt evi var. Her mahallede var. 13 kurs var. Her birinin hocaları var. Her hoca, planlı zamanlarda o semt evlerinde dolaşıyor. İncik boncuk, süs eşyaları yapılıyor. Ahşap işçilikler orada yapılıyor. Beceri kursları yapılıyor. 30 kişilik bir masa kuruyorum. Her sokaktan değişik kadınları topluyorum. Mahallenin değişik sokaklarından birer kişiyi alarak her sokaktan insanın birbirleriyle kaynaşmasını sağlıyorum. Birincisi psikolojik bir destek var orada. Hayatı boyunca dışarı çıkmamış kadın. 30-60-90 günlük kurslar onlar. 3 saat masa başında kalınca mecburen konuşmaya başlıyorlar. Dertlerini anlatıyor, o onu dinliyor. O ona akıl veriyor. Psikolojik bir destek var orda. Birinci hedefim bu. Kaynaşmayı sağlıyorum. Hasta ziyaretleri başlıyor. Benim hastam var, birlikte gidelim deniyor. Çorbası yapılıyor, herkes bir şey götürüyor. Kaybolan dayanışma kültürünü yaratıyorum. Kentlerde bu önemli. Kırsalda bu kültür var ama onu kente taşımamışsın. Adam bir üst katındaki kişiyi tanımıyor. Şimdi öyle değil, ‘benim birçok dostum oluştu’ diyor kadınlar. Doğru. Yalnız olmadığını anlıyor.
İkincisi; mamul üretiyor. Ben hammaddeyi veriyorum. Hoca öğretiyor ve yapıyor. Sat diyorum. Bakın biz Türkiye’nin 6-7 yerine gidip stant açmışız. Sinop, Ankara, Beypazarı’na gitmişim. Sinop’ta cezaevinde satış yapmışım. Biz destek veriyoruz, onlar yapıyor. Geliri alıp gidiyor. Her üründe barkot vardır. Barkotu alıyor. Ürünü veriyor. Her gün de değişik insanlar kalıyor orada. Herkes para kazanıyor. Bu işten çocuğunu okutan var. Bu işten kirasını ödeyen var. Ciddi bir para. Şu ana kadar 2 milyon lira para kazandılar mamul üründen.
 
EGEDESONSÖZ: Ev hanımı daha mı çok Balçova sınırları içerisinde? Onun için mi başarı kazandı bu proje?
 
ÇALKAYA: Bizim mahalleye göre değişen politikamız var. Bizim varoşumuz yok ama göç alan, kent adaptasyonu yeni olan bölgemiz var. Buradaki yapılan işlerle, Korutürk’teki işleyiş çok farklı. Korutürk farklı. Orada ev toplantısı yapamıyorum. Çünkü evine almıyor. Burada istediğim yerde, istediğim zaman ev toplantısı yapabilirim. İnsanın yapısına göre de semt evleri çalışma programı belirleniyor. Oradakiler proflaştı, benden daha iyiler. Semt evlerinin üzerine kooperatif kurdum zaten. Bir süre ekonomik desteği sağlayamadım, el atma davalarından sıkıntılıyım. Mayısın sonunda kooperatife ciddi kaynak aktaracağım ve öncülüğü mutfak yapacağım. Esas hedefim mamul üretmek. Mantı, erişte, marmelat, reçel, turşu, konserve… Ege Ziraat Fakültesi’nin ürünleri çoktu bir zamanlar, her şeyi satardı. O bir ara öldü, şimdi canlandırdılar. Biz uyandırdık biraz da. Üç sene önce rektörle oturdum, anlattım. Orada bir proje de yaptık ama pek yanaşmadılar. Kooperatifi kurarken onlardan destek aldım. Anlaşmamız şöyleydi. Ege Üniversitesi’nin Menemen ve Karaburun tarafındaki binlerce dönüm araziden 40-50 dönümünü bize verecekler, ortak bir AB projesi yapacaktık. Oradan aldığımız destekle organik ürün üretecektik. Konserveye dönük ürünleri organik pazarlarda satacaktık. Fakat onlardan bir şey gelmedi. Ben gidiyorum, onlar çekiliyor… Şimdi baktım artık ziraat fakültesi ürünlerini kendisi üretiyor. Biz uyandırdık, onlar şimdi kendileri yapıyor. Bu da güzel! Biz yola yalnız çıktık; yerimi belirledim, kafamda kurguladım. 24 bin m2’lik bir yerin ön çalışmasını hazırladım bitti. Yaklaşık 20 bin m2 çimlendirme yapacağım. Mayıs sonunda da açacağım. Her masanın başına beton mangallar yapacağım, devrilip yanmasın diye. Kömürünü yakıp ben vereceğim. Kadınlara ekmek, gözleme, meze yaptıracağım.
 
EGEDESONSÖZ: Kiraya mı vereceksiniz?
 
ÇALKAYA: Hayır, kiraya vermeden kendim çalıştıracağım. Kadınlar her türlü mezeyi yapacak. Vatandaş gelecek etini getirecek ama mezeyi gidecek kadınlardan alacak, çayını kahvesini semaverini… Bir kişiye değil, kooperatif yoluyla tamamına kazandıracağız. 6000 kadın var. Biz dedik ki, 100 lira ortaklık payı koyacaksınız. 800 kişi geldi, üye oldu. Önce bunlarla yürüyelim dedik. Zaten çok fazla büyürsek kooperatifi hızlandıramayız. Şimdi eğitimlere başlayacağız. Ciddi cirolara başladığımda da üye sayımı artıracağım; ki, ben bir yıl içinde 1 milyon dolar yaparım.
15 günde bir seminerler var. Her anlamda, sağlıktan gıdaya, çocuk bakımından doğru beslenmeye, yaşlı bakımından, kadının hijyeninden cinselliğe kadar, her türlü eğitimi veriyorum. Üniversiteler ile yapıyorum bunu. Organ bağışı da var. 10 kişi gitti yaptı başvurusunu. Biz orada insan eğitiyoruz, dönüşüm böyle başlar. Semt evleri doğru bir iştir.
 


EGEDESONSÖZ: Ya gençler, onların örgütlenmesi nasıl oldu?
 
ÇALKAYA: Önce anneleri örgütledik. Her sertifika alana küçük mini fırın veriyorum... Çocukların örgütlenmesi de bir felsefedir, mantıktır. Belediye başkanı oldum, 62 tane bali çeken çocuk vardı burada. Sokaklarda arabayla gezerken görüyordum. Hepsini aldık. Ege Üniversitesi’nde Amatem tipi yer var, tedavi ettirdik. Bünyemde 6-7 tanesi temizlik işlerinde ve spor tesislerinde çalışıyor şimdi. Çocuğu oldu bu insanların. Aldım kazandım. Biz bu insanlara çok farklı yaklaştık. 2004'te ilçe emniyete gittim. Dedim ki, ben çocuk suçlarını öğrenmek istiyorum. 78 tane çocuk suç işlemiş 2003 yılında. Ekibimle oturdum tartıştım. Bunu nasıl çözeriz? Spor sahaları ile aktivite ile çözeriz. Doğada bir kural var, boşluk bırakmayacaksın. Boşluk bırakırsan birileri gelir doldurur. O zaman bu boşluğu ben dolduracağım. O zamanlar spor salonları şöyle çalışıyordu: Beden eğitimi öğretmenleri geliyor, öğrencileri getirip spor yapıyorlar. Diyelim ki 30 lira alınıyor, bunun 15 lirası belediyeye yazılıyor. 15 lira da hocaya kalıyor. O günün parasıyla 36 milyar, 2004'te de 50 milyar para bekliyorlar. Belediye spordan para mı kazanır ya? Delilik bu! Bedava yapacaksın bu işi. Sokakta çocuk suç işliyor, sokakta çocuk bali çekiyor, ben spordan para alıyorum! O mantığı değiştireceksiniz dedim. Spor sahasına 2,5 milyon lira yatırım yaptık. Bu düzene getirdikten sonra hocayı da değiştirdim. 1500 çocuk buldum, hoca büyütmüyor. Kendi lise öğretmenimi buldum, o şimdi benim koordinatörüm. 6396 tane çocuk spor yapıyor benim bünyemde, 20 tane beden eğitimi öğretmeni görev yapıyor.
2009'da belediye başkanı oldum. Gittim emniyete yine sordum. Şimdi kaç tane çocuk suç işledi dedim. 3 tane... Sayı 62’den 3’e indi. 6 bin çocuk spor yapıyor. 250 çocuk tiyatro yapıyor. 400’ün üzerinde halk oyunları. Toplam 7 bin çocuk sürekli faaliyet içinde.
 
EGEDESONSÖZ: Belediye denince neden akla bunlar gelmiyor sizce? Röportaja temizlikten başlamadınız, şu şu binaları diktim demediniz. Tamam biz sorduk ama siz de söze siyasetten başlamayı sevdiniz…
 
ÇALKAYA: Ben kent yönetmeye gelmedim, ben siyaset örgütlemeye geldim. Zaten yapacak olduğun işler belediyecilikte belli, yol, temizlik, vs.. Ben yapıyorum yine onları ama benim asli görevim onlar değil. Onlar rutin işler zaten. Yapsan yapmasan, fen işlerin de var temizlik işlerin de var... Bunlar yapılıyor. Ben belediye yönetmeye gelmedim. Ben siyaset örgütlemeye geldim. Halkı yönetmeye, örgütlemeye ve değiştirmeye geldim. Türkiye’nin kötüye gittiğini herkes biliyor.
Ben buraya geldim, o modeli bugüne uydurarak uyguluyorum. Değişim de var burada. İzmir’in her kentinde şiddet gören kadın sayısı 60’ın üzerinde. Bunlar sığınma evlerine başvuru yapanlar. Balçova’da 3 kişi başvurmuş. Karşıyaka’da bile 50’nin üzerinde. Bornova 60'ın üzerinde. Gecekondu değiliz ama kentli olmayan yerler de var. Okuma yazma bilmeyen insan da var. Sertifikalarını ben verdim. Bunların hep eğitimi veriliyor. Ben 7 seneden beri darbe gören, şiddete uğrayan kadına ve eşine destek veriyorum. Psikologlar Derneği ile çalıştım. O psikologlar mağdur kadınları buluyor, sıkıntılı olanlarla oturuyor, ailesine gidiyor. Spor okulunda problemli olanları hocalar belirtiyor. Eşleri ile de ben görüşüyorum. Ben halkı dövmüyorum. (…)’un ceo’sunu dövdüm ben. (masasının altındaki sopayı gösteriyor)

EGEDESONSÖZ: O olayı yıllar önce duymuştum ben de. Şehir efsanesi gibi anlatılıyordu… Gerçekten de öyle bir şey yaşandı yani, öyle mi?
 
ÇALKAYA: (…)’un ceosu geldi oturdu. Orası, kaçak o dönem. 10 yıl geçici ruhsat almış. 10 yıl doldu. Yenilenmesi için çağırdım. Zeminin altına otopark yapması lazım. Bir de üç buçuk metre kare çekme alanı ihlali var. Yıkacak, yeniden yapacak. Bu herif oradan (…)’un yönetimine diyor ki, ‘yasal yaptım, belediye başkanı yanlış söylüyor’ diyor holdingin sahibinin kızına... Bir türlü iş yürümüyor. Gelin şu meseleyi konuşalım dedim. Adam geldi makamıma, benim elemanıma bağırıyor. ‘Ben diyor Marmaris’te patronun teknesinde tatil yapıyorum, sen beni nasıl çağırırsın?’ Avukatları, müdürleri de var odada. Anlattık, anlamıyor. İmar müdürüme bağırmaya başladı. Kendi avukatı dahi bu acayip durumu anladı. Kaykılmış, bacak bacak üstüne atmış, bir havalarda bağırıp duruyor. ‘Kalk çabuk’ dedim, ‘kendi elemanıma ben bağırmıyorum. Ben senin holdinginde birine bağırabilir miyim? Burası belediye. Sen de burada benim elemanıma bağıramazsın, kalk çabuk’ dedim. Kalkmadı, yanına gittim, ayağa kaldırdım; kıçına, öbür kapıya gidene kadar 5 tane tekme vurdum. Bu adam, (…)’un ikinci adamı. Adam dayağı yedi gitti. Eline sağlık diyen de oldu. Olaydan bir saat sonra (…)’un genel müdürü aradı İstanbul’dan, özür diledi. ‘Avukatlarım da müdürüm de söyledi; terbiyesizlik yapmışız siz haklısınız.. Avukatımız sizin için ‘adam zor zaptetti kendini ama dayanamadı’ dedi. Sonra holdingin başkanı aradı, o da özür diledi, ‘biz yanlış yapmışız’ dedi. Yeni baştan yaptılar o mağazayı. Bir gün İzmir’e holdingin bir numaralı ismi geldi, bir açılış töreninde beni ona, ‘işte bilmem kimi döven belediye başkanı’ diye tanıştırdılar.
 
EGEDESONSÖZ: Karakter olarak farklı bir başkan modeli olduğunuz açık. Direk konuya girip Büyükşehir’i soralım size. Aziz Bey’le en rahat diyalog kuran başkan olarak, hedefinizde Büyükşehir var mı, olacak mı? Sizi Aziz Bey’in halefi olarak görenler oluyor, ne diyeceksiniz?
 
ÇALKAYA: Aziz Bey iyi iş yapıyor, çalışıyor. Her hafta bir açılışına, yatırımına gidiyoruz. Bu baskıya rağmen, proje üretebilmesi bile başarıdır. Bu ortamda başarılı çalışırken oraya adayım demek etik olarak doğru bir iş değil. Aynı partidensiniz bir de. Bunun ahlaki boyutu yanlış. Herkesin içinden geçebilir ama herkes gem vuracaktır kendine. Ne zamana kadar? 6 ay kalana kadar. Çünkü 6 ay önce başlayacaktır bu işler. Herkes her yere adayım da diyebilir.
 


EGEDESONSÖZ: Sizin içinizden geçiyor mu peki?
 
ÇALKAYA: Ben şu anda içimden geçiyor dersem yalan söylerim. Geçmiyor. Bir yerlere aday olunmaz bence. Bir yerlere aday yaparlar. Sizin yeteneklerinizi beğenirlerse alır bir yerlere getirirler. Partinin her yasası değişti ama belediye başkanları ön seçimle gelecek diye bir şey demediler. Böyle bir yer ön seçimle olmaz. Böyle bir yeri insanlar bakarlar, çalışırlar. Ben Aziz Beyin bu seçimlerde yüzde 60’la geleceğine inanıyorum. Bütün bu atılan temeller her bölgede tek tek Aziz Bey’i… 2013'ün son altı ayında Aziz Beyi yüzde 60’la seçime götürecek. Hiçbir genel başkan, yüzde 60 oy alan birini de alıp kendini riske etmez. Ben Aziz Bey’in bir dönem daha... Bakın, geçen seçimlerde Baykal şunu yaptı.. Çiğli’deki alt üst geçitler açılırken, ‘başkan adayı kim olacak? Kadın mı olacak, erkek mi olacak?’ gibi konuşmalar yaptı. Bir anlamda çok affedersin, kafa bile buldu. Ama baktı ki, yaptırdığı anketlerde Aziz Bey çıkıyor; onu aday yaptı ve seçimi kazandı. Ben bu seçimde de aynı şeyleri yaşayacağımıza inanıyorum.
 
EGEDESONSÖZ: Operasyonun olumsuz sonuç yaratacağına inanmıyorsunuz.
 
ÇALKAYA: AKP’nin bir milletvekili şunu söylüyor. Bu kadar basit şeylerle tutuklanmaları bize zarar verecek diyor. Bu baskılar Aziz Beye yarayacak. Hele 3 Nisan’da bugünkülerin büyük bir çoğunluğu dışarı çıksın, Aziz Bey’in oyları yüzde 60’ların üzerine çıkacak. Muhafaza eder etmez ama 60’la seçime girecek, biliyorum. Çünkü siyaseti günlük yakalamayacaksınız. Siyaset uzun vadeli bir iş. Ben Aziz beyin, 2013'ün son altı ayında, büyük hatalar yapmayacak olursa yüzde 60’la seçime gireceğine inanıyorum.
 
EGEDESONSÖZ: Anketle ölçüyor musunuz bu söylediklerinizi? Son dönemde yaptırdınız mı mesela?
 
ÇALKAYA: Aziz Bey oyunu koruyor. 55-60'ın üzerinde… Hata yapmazsa Aziz Bey devam eder.
 
EGEDESONSÖZ: Siz belediye olarak bir baskı görüyor musunuz?
 
 
ÇALKAYA: İzmir Büyükşehir Belediyesi kadar yoğun olmamak şartıyla biz de baskı hissediyoruz. Çünkü asıl iş o. Çevirdiler işi oradan vururlarsa bitirirler. Tek tek ilçelerle olmaz. Bize rutinin çok çok dışında, üstünde geliyorlar. Dün Çalışma Bakanlığı’ndan geldi adam. Yabancı uyruklu doktor var. Vizesi çalışma ruhsatı var, yıllık alıyor. Bornova’ya gidiyor, yeniden alacağım diyor. Kadın birinci yıl almış, yine alacak. Karakol Çalışma Bakanlığı’na suç duyurusunda bulunuyor; tak geldi adamlar buraya. 60 milyar cezası var. Yapmayın dedim, adam ruhsatını yenileyecek. Başvurusunu yapmış. Baskıyı sadece biz değil, vatandaş da hissetmeye başladı. 2009 seçimleri, yarım gün buradayım, yarım gün sokaktayım. Bir vatandaşın inşaatında balkon çıkması yanlış yapılmış, yıkılması lazım. Seçim ya, görüşecek benle. Özel kalemin ön kapısında duruyor. Gel ofise diyorum. ‘Senin oda dinleniyor, yasal olmayan bir şey söyleyeceğim’ diyor. Baskıyı artık ben biliyorum, baskıyı artık sokaktaki vatandaş da biliyor. O bile buraların dinlendiğini, asansör önünün daha güvenli olduğunu düşünüyor. Ona rağmen bana burada yüzde 70 oy verdi o vatandaş.
 
EGEDESONSÖZ: Balçova’ya aday olacak mısınız?
 
ÇALKAYA: Aday olup olmayacağım 6 ay öncesinden belli olur.1,5 sene var. Ben belki bir hata yapacağım, bilemiyorum ki. Olabilir, elim ayağıma dolanır. Zaman gelsin, kendimi değerlendiririm. Ön seçim yapılırsa olmam. Bu çok net. Ben kendimi kimseye kurtlar sofrasına koymam. Ön seçimde yokum. Parti bana derse ki ‘git kardeşim atıyorum seni’, gider çalışırım. Ankara’ya iki seçim döneminde de hiç gitmedim. Hiç kimseyle ne telefonla, ne yüz yüze görüştüm. Şak diye belediye başkanı oldum 2004'te. Piriştina yanıma geldi, dedi ki ‘ben senin belediye başkanım olmanı istiyorum.’ İki yılım var, emekli olacağım, para kazanıyorum, kazanmam lazım, iki çocuk okutuyorum’ dedim. Başkan olunca da maaşın olacak dedi. Alaattin (Yüksel) Bey de geldi. Bana rahmetli, ‘eski Vali Nehrezoğlu ile aran nasıldır’ diye sormuştu. Nehrezoğlu beni oğlu gibi severdi. Proje üreten bir adamım, desteği olmuştu. Sanırım, adaylığımda onun desteği oldu, bilmiyorum çünkü bana gelip de Nehrazoğlu ‘beni aradılar seni önerdim’ demedi. Piriştina da paylaşmadı. Beni hem Alaattin Bey, hem Piriştina önerdiler. Önerirken destek olarak da Nehrezoğlu devreye girdi diye tahmin ediyorum.
 
EGEDESONSÖZ: Genel Merkezle bir probleminiz olmadı. İzmir özelinde örgüt belediye ilişkilerini nasıl buluyorsunuz? CHP sizce İzmir’de belediye başkanlarına katkı sağlayabiliyor mu?
 
ÇALKAYA: Bir örgütte çalışıyorsanız, o örgütün başına da saygı duyacaksınız. Deniz Bey yamuk yumuk, çalan çırpan bir adam olsaydı, ben bu partide siyaset yapmazdım. İzmir Büyükşehir’i önerseler de yapmam. Örgütün başı sağlam olmalı. Deniz Bey Türkiye’nin yetiştirdiği en bilgili adamlardan. Entellektüel birikimi var. Hizipçiliği var ama bana karşı yapmadı. Önder Bey’in ekibinden, Salihlerle hiç siyaset yapmadım. Salih geldi, ‘ben seninle siyaset yapmam’ dedim. Örgütün her istediğine katkı sağlarım ama ben seninle siyaset yapmam dedim. Bu kadar net. Her türlü desteği de verdim. Alaattin de bana bir şey söylese, yanlışsa yapmam... Ben belediye başkanlarının örgüte sahip olmasına karşıyım. Her şey bir kişinin elinde olmaz. Benim bir tek üyem yok. Elinden tutup da bunu üye yapın demedim. Eşim bile kendi gitti. Delege seçimine müdahil olman için üyen olması lazım. Ama şunu iyi biliyorum. Belirli önderler var. Ben o önderleri topladım. Tek bir kişiyi güçlendirmeyeceğiz. herkes gücü oranında delege yazacak. Bir kişi güçlü olmayacak. Bir kişi güçlü olursa diğerlerine şans bırakmıyor. Seçime bir hafta kala hiç yorum yapmadım. Seçime bir hafta kala topladım, dedim ki ‘Moroğlu benim yol arkadaşım.. Bana çok destek vermiştir, vefa borcumu ödemek istiyorum. Onu önerebilir miyim’ dedim. Dediler ki, ‘Moroğlu Baykal’a küfrederek ayrılan bir insan. Bu 40 kişilik toplantıda oldu.’ ‘Siz orasını bana bırakın, olayı Baykal’a anlatacağım’ dedim... Herkes de Baykal bu adamı atamaz diye düşündü. Gittim Deniz Beyin yanına, oturdum anlattım. ‘Efendim dedim. 95'te ben duymadım ama Mustafa Moroğlu Deniz beye küfrederek ayrıldı dediler ama 2004’te de 2009'da bana destek verdi. Danışmanlık da yaptı, önermek istiyorum dedim. Bana dedi ki ‘Bana küfreden insanların sayısını yazsaydım ne defter kalırdı, ne kalem bu memlekette!’ Yalnız şunu söyledi, ‘kontrol edebilir misin’ dedi. Ben her türlü hatasını söylerim efendim dedim. Git seçimi göster, al, ara beni dedim.
Ertesi sabah topladım onları burada. Deniz Bey’den sorun yok, arayın sorun dedim. Onlar da kabul etti. Bu dönemkinde hiç birine dahlim yok. Ben siyaseti hep partinin yara almaması üzerine kurdum. Önce 250 kişiyi topladım Termal’de, anlattım felsefemi. Bu partide bölünme olmayacak. ‘Yok Aleviler hakim oluyor, yok Kürtler girmemeli. Yanlış. Bu parti sosyal demokrat bir partidir. Alevi, Kürt, Çerkez, Laz olacaktır. Burada bir ideoloji hakimiyeti vardır, kişiler önemli değildir’ dedim. Bir tek kalktı burada Ercan liste çıkardı; o da yürüme şansı yok. Yine de bir üyem yok. Ama her mahalleyi bir gün öncesinden topladım. Kriterleri anlattım. Eski ilçe başkanları, eski yöneticiler, kadın ve gençlik kolları olacak, meclis üyeleri olacak. Bütün bunları yazdığında bir şey kalmıyor. Kendiliğinden gidip de üye olan kadınlar yüzünden şu anda partinin üyelerinin yüzde 47’si kadın. Balçova’da, Türkiye’de üyesinin yüzde 47’si kadın olan tek birim biziz. Benden önceki dönemde hiçbir tane meclis üyesini yazmamıştım. Ben bu dönem 5 tane kadın meclis üyesi, yüzde 20 mecliste kadın var. Yüzde 25 de il genelde. Biz meclis üyelerinde bile 20’leri aştık. Eğittikçe artırmak istiyorum. Hazırlıksız olmasın istiyorum. Her şeye kadınlar karar veriyor. Ben bir hafta önceden deklare etmeyin diyorum. Ettiğinizde o aday yıpranıyor, bir kulp buluyorlar. Yine masaya oturacağım 100 kişiyle; kimi yapalım, kaldırın parmağı diyeceğim. Partiye hakim olmak gibi bir eğilimim hiç yok…

EGEDESONSÖZ: 8 yılda İzmir Büyükşehir içinde aksaklıklar neler. Parti ile başkan olması gereken yerde mi?

ÇALKAYA:
Herkesin kendine göre bir yoğurt yiyişi var. Herkes kendi girişimleri ile bir şeyler yapmaya çalışıyor. Kimsenin tavrına karışmam. Hiç kimseye de müdahil olmam partide...

EGEDESONSÖZ: Büyükşehir Belediye Başkanı ile il örgütü arasında gözle görülür bir çatışma vardı. Bugünkü model, olması gereken model.. İzmir genelinde çetin bir mücadele olacak, örgüt bu mücadelenin altından kalkabilir mi sizce?

ÇALKAYA:
CHP örgütünü hafife almamak lazım. CHP örgütü sıfırdan ayağa kalkacak bir birikime, deneyime sahip. Bunu kabul etmek lazım, çünkü 80 yıllık birikim. 30 yıldır siyaset yapanlar var Balçova’da. Böyle bir örgüt kolay kolay yaratılmaz. Önümüzdeki malzeme doğru bir malzeme. Örgüt ile proje örtüşürse, alıp götürüyor örgüt.
Bir anket yapılmıştı, Rıfat Nalbantoğlu döneminde, il başkanlıkları düzeyinde tanınırlıkla ilgili olarak… Onun bile yüzde 5'ti; ki her gün konuşan, tv’lere çıkan… Düzgün bir yüzü var. Onun bile yüzde 5'ti.. Müsavvat'ın yüzde 8'di mesela. Ona rağmen yüzde 5 tanınılırlıkla yapıyorsa eğer bu siyaseti… Toplum faydacı bir siyaset anlayışına sahip. Belediye başkanını seviyor, çünkü ondan bir beklentisi var. İl başkanından bir şey beklemiyor. Toplumdaki son 30 yıldaki faydacı siyaset anlayışının sonucu, il başkanının belirleyiciliği yok artık. 80 sonrası uygulanan politikaların sonucudur bu. Faydacı bir siyaset anlayışı hakim.
Burası çok değişkendir. HP seçim kazandı, ANAP seçim kazandı, DSP seçim kazandı, bağımsız seçim kazandı. Ve ben CHP'den ilk kazananım.

EGEDESONSÖZ: İnciraltı için ne diyeceksiniz?
 
ÇALKAYA: Yer altından çıkarılmış, kesilmemiş ham bir elmas o. Hiç bir ülkede, dünyada 3,5 milyon insanın yaşadığı koca bir metropolün, denize sıfır 5 milyon m2 yeşil alanı yoktur. Boş... O yüzden diyorum, kesilmemiş, yer altından çıkarılmış, iyi bir ustanın elinde kesilmezse dağılır gider. Bence kötü plan bile, plansızlıktan iyidir. Şu anki plan bitmeyecek olursa, burası arsa toplayan spekülatörlerin eline geçecektir. Aziz Bey gibi ben de hayata hiçbir zaman faydacı bakmadım. Yarın kentin o bölgesini faydacı yaklaşan bir Büyükşehir Belediyesi, Balçova Belediyesi denk gelirse, bugün o odaların söylediklerinin uzağının yakınından geçmeyecek kadar farklı bir İnciraltı çıkar ortaya. Ondan sonra onlar, topluma vebal ödemek zorunda kalırlar. Aziz beyin de öyle bir yaklaşımı yok, benim de. Odalar şu anda yanlış yapıyor. Odalar faydacı yaklaşmıyor, ben faydacı yaklaşmıyorum. Getirilen plan 4 katı geçmeyen 0.80 emsallidir. Yoğunluk yeteri kadar verilmiştir, fazla değildir. Dört kat verdiğinizde yüzde 80 ile de yeşil alan kalıyor.
 
EGEDESONSÖZ: Expo için ne söyleyeceksiniz?
 
ÇALKAYA: Expo geçici bir süre damga vuracak. Neden? Balçova turizm kenti. Şu anda bin 500 yatak kapasitesi var. Kaya Otel Narlıdere’de ama Balçova diye pazarlıyor kendini. Mecbur çünkü sağlık turizmi buradan başlamış. Belki 10 bin daha ilave edilecek. Buranın merkezi gelecekteki rolü turizm. İkincisi eğitimdir. On bin öğrenci var. 70 bin nüfusun yaşadığı kentte 10 bin öğrenci sayısı bir eğitim kenti olduğumuzu gösteririr. İzmir’in en büyük alışveriş merkezleri, Avm’ler burada... Esnafa hiç ceza yazmadım bu yüzden. Bir lira bile ceza işlemedi. İkaz yaptım, hijyene baktım ama ceza yazmadım. Elimden gelen desteği veriyorum ama sistem böyle; büyük balık küçük balığı yutacak. Bugünkü avm’lerin toplamı kadar bir avm geliyor şimdi de. 104 bin m2 İstinye Park... Boş alan başka yerde yok ki... Burası artık otobanların kesiştiği yer oldu. Hipermarketler kenti olduk; hoşuma gitmesek de olduk. Turizm, eğitim ve ticaret kenti. Üçü de var burada.
 
EGEDESONSÖZ: Son iki yılda yapacaklarınız, fiziki projeler?
 
ÇALKAYA: Mithatpaşa’nın bu tarafında yapılaşma bitmiş, yapacak bir şey yok, çevresindeki 25 binliklerle alan kısıtlı. Orman alanı olacak bölgeler var. İmara açılacak yer çok az. Şehitlik bölgesinin altında 5 hektar yerim var, orayı planlayacağım. 10 hektarlık karşı yamaçlarda var. Oranın planlarını yapmıştım ret yemişti ve MTA'nın hazırladığı çok önceki yıllarda fay noktaları belirlenmişti, artık kuyu kazmayacağız. Kaldırmadan planladığımız için ret yedik. Sanırım 15-20 hektar daha var imara açılacak. Kent içinde yapılacakları geçen dönem ifade ettim. Kriz döneminde ben şunları, banları yapacağım demek doğru değil. Belediyenin bütçesi belli. Futbol sahasının tribününü yapacağım, o tribünün bir yüzü sahaya bakacak, tribünün altında kalan bin m2 alanı da engelli merkezi yapacağım; bir taşla iki kuş vuracağım. Seçim bildirgeme de yazdım. Kültür merkezi de yapacağım. Belediye bütçesinden para ayırmayacağım çünkü 8 trilyonluk bir iş. Benim bütçem ona yetmez. Ben onun kaynağını buldum. 42 trilyon toplam bütçe. Finansını hazırladım, anlaşmasını bile yaptım. Yapacak, bana bırakıp gidecek. 8 bin m2...
Jeotermali bitirdim. Kentin yüzde 90'ı Çetin Emeç’le bitiyor. Eğitim Mahallesi kaldı 6 bin konutluk bölge.


EGEDESONSÖZ: Depreme karşı bina güvenliği çalışmalarınız?

ÇALKAYA:
Dokuz Eylül Üniversitesi, İnşaat Mühendisleri Odası, Balçova ve Büyükşehir Belediyesi ortak proje götürüyoruz. 2005 depreminden sonra çok ciddi çalıştım. Belediyeler bu işe girdiği zaman, ortada çok ciddi bir sorun var. Diyelim ki belediye olarak siz geldiniz, bir yeri, bir sokağı incelediniz. O sokaktaki evlerin yüzde 60'ı depreme dayanıksız çıktı. Yapacağınız tek şey var. Bir ay içinde o belge elinize geçtiği andan itibaren, o binayı boşaltmakla yükümlüsünüz. Boşaltmazsanız suç işlerseniz. Hele hele deprem olur da altında insanlar kalırsa, belediye başkanını asarlar. Böylesi bir durum. O yüzden sonuçlar bizim elimize geçmeyecek, İnşaat Mühendisleri Odası’nın eline geçecek. Vatandaşlara o söyleyecek. Belediyenin eline geçerse belediye hoyrat, yıkın diyecek.
MTA’nın düzenlediği deprem sempozyumuna ev sahipliği yaptım Termal’deyken. Tüm evraklara ben baktım. Balçova’nın bir avantajı… Balçova Buca’dan, Bornova’dan ve Karşıyaka’dan daha az dezavantajlı. Bizdeki faylar kısa ve sık. Bornova’daki, Buca’daki fay uzun. Ben bu işin farkındayım. Bir tek şey yaptım o günden sonra, afet gönüllüleri oluşturmaya çalışıyorum. Dikkat çekmek istiyorum. İnsanlar bu işe katkı koymuyorlar ayrı olay. 200’ün üzerinde afet gönüllüm var. Her mahallede bir tane konteynır oluşturdum. Aklına gelebilecek her şey var o konteynırda. 200 kişilik çadır, jeneratör, ilaçlar, aletler… Her mahallede var. Deprem öncesi için hiçbir şey yapamazsınız. 94 sonrası imar yönetmeliklerine göre onlar da taviz vermiyor. Belediyelerin elindeki yetki şu: Tek tek konutları tarayacak. Sonuç çıkınca? Ondan sonrası tehlike... Belediye kendi sınırları içinde dayanıksız bir konutu, resmi evraklar eline geçmişse, bir ay içinde boşaltmak ve yıkmakla yükümlüdür.

EGEDESONSÖZ: Bugünlerde her belediye başkanının ağzında kent yenileme var. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

ÇALKAYA:
Bugünkü yönetmeliklerle yapacak olduğun iş… İmar düzenlemesi yapacaksanız, zemin etütlerini yapacaksınız, Bayındırlık Bakanlığı Afet İşleri’ne göndereceksiniz. O size o bölgede ne yoğunluk vereceğinizin bilgisini verecek. Bu bir risk. Ben belki bir bölgeyi açacağım. Şu an var olan fay hatlarının üzerinden geçen yerler de var. Açtım ben bu bölgeyi ama zemin etütleri sağlam çıkmadı. Bayındırlık Bakanı dedi ki, bu alanda yapılaşma yapamazsın. Ben ne yapacağım? Elimde üretecek bir arsa yok ki. Kent yenileme doğru ama altlığı farklı. Benim bölgem 4 katlı.. Benim bir dairem var. vatandaşı ikna etmem için bire bir vermem lazım, etti iki daire. Yüzde 50 müteahhite, çünkü ancak öyle giriyor; 2 de ona vermem lazım. Bir daire için 3 daire ilave etmem lazım. 4 katlı binadayım. 12 daire olacak bu yer. Bu yoğunluğu verirken zemin etütlerine bakacaksınız. İnciraltı’ndan kalanlar yeşil alan olarak kalacak. Kent yenilemeyi depreme uygunluk açısından düşünüyorsanız doğru değil. Ayrı bir olay. Kent yenileme gecekondu bölgelerinin modern kent haline dönüşmesi projesi. Bende gecekondu yok, benim şu anda her şeyim planlı ve programlı yapılmış..
Bakın şimdi, benim Manolya diye bir sokağım var. Mithataşa’ya çıkan yol çok dar. Altları ticaret merkezi olarak ruhsatlandırılmış, üstler ev. Emekli yatağı burası. Her aile birbiri ile kavgalı, istisnasız hepsi. Çünkü sokak dar, çocuklar top oynuyor yaşlılar kızıyor, al sana kavga. Anket yaptım kent yenilemeye yanaşırlar mı diye; yüzde 80'i yanaşmıyor. Ben ölünce oğlum yapsın diyor. En az iki yıl başka yerde yaşayacak bu adam evi yıkılırsa, onu da istemiyor. Balçova için çok zor bu iş, Narlıdere’nin Atatürk Mahallesi için normal; çünkü tek kat gecekondu.

EGEDESONSÖZ: Karşıyaka Belediyesi’nin kent yenileme projesine nasıl bakıyorsunuz?

ÇALKAYA:
Kimsenin işine karışmam. Afaki projelere sıcak bakmıyorum, ben Balçova’yı söylerim. 4 katı realize etme şansım yok. Yıkmadan önce zemin etüdünü yaptım, Afet İşleri’ne verdim diyelim. Afet İşleri derse ki ‘bunun altından fay geçiyor, bunları yık buradan, kaldır, olmayacak burası’ derse, ne yapacağım?
 
EGEDESONSÖZ: Büyükşehir’e karşı seçimlerden sonra bazı ilçe belediye başkanları adeta isyan bayrağı açtı. Aziz Bey’i suçlayıcı konuşmalar yaptılar. Büyükşehir’den projelerimiz geçmiyor, halkın gözünde de biz sorumlu oluyoruz diyorlardı. Siz hiç katılmadınız içlerine, Büyükşehir’le ilişkileriniz hep iyi oldu. Bunun bir sebebi olmalı…
 
ÇALKAYA: İlk belediye başkanı olduktan sonra yasayı okudum. Hayatımda her şeyi akılla yapıyorum. Büyükşehir yasasına baktım. Kentimin vizyonunu misyonunu belirliyorum diyorum ya. Hikaye bu! Bu kentin Büyükşehir sınırları içindeki misyon ve vizyonunu belirleyen tek kurum Büyükşehir Belediyesi... 50 liralık transfer yapıyorum Fen İşleri’nden temizlik işlerine.. 50 lira!... Ben buradan Meclis’ten karar alıyorum, harcayamıyorum. Ancak Büyükşehir Meclisi’nden geçtikten sonra harcayabiliyorum. İmar düzenlemesi yapıyorum, Büyükşehir’den geçmesini bekliyorum. Ben neyim? Belediye başkanı falan değilim.. Gürsel Tekin o kavgalı dönemde geldiğinde söyledim; ‘bu arkadaşlar Büyükşehir yasasını okumamışlar’ dedim. Büyükşehir Belediye Başkanı kimse, buranın kralı o; yasa öyle diyor. Para onda, yetki onda. Ben neyi tartışıyorum ya! Neyi tartışıyorsun sen? Davulu biri çalıyor, parsayı biri topluyor.
Her işimi yaparken Büyükşehir’den onay almak zorundayım. Benim, belediye başkanlığı forslu aracına binmek dışında, Büyükşehir bürokratından bir farkım yok. Sadece seçiliyorum. İş bağı olarak Büyükşehir’e bağlıyım. Geçmiş dönemde Konak'ın Karabağlar Daire Müdürlüğü vardı hani, benim ondan daha az yetkim var....
Kararların altlığını Büyükşehir imar müdürlüğü inceliyor. Her belediye başkanı… Ben hiç ‘imar komisyonu’ demedim. Ölen meclis üyem Ercümet Özgür ‘sen ne biçim belediye başkanısın’ demişti bir gün bana… Kent kurallarla yönetilecekse, ben bürokratın üzerine gitmem. Öyle şey olur mu? Sen oturacaksın, aklınla mantığınla yasalara uyacaksın. Çok küçük nüanslar hariç, siyasi irade bu noktada baskı kurmalı ama ben şöyle geçecek/böyle geçecek dersem, başkanlığı bırakırım dedim. Dahil olmadım hiç. Büyükşehir’de bürokratın istediği olmalı. 173 tanesini mahkemeye taşıdı vali. Demek ki siz her işinizi yasalara uydurmak zorundasınız. İstediği zaman devlet sizi kıskaca alabiliyor; bekliyor bekliyor oradan vuruyor. Ama git İstanbul’da vurmuyor! Ben bu tip şeylerin doğru olduğuna inanmıyorum. Sistemin doğruluğu yanlışlığı tartışılır. Ama eğer siz Büyükşehir sınırları içindeyseniz… Bak demiş ki Büyükşehir yasasını incele.. Ben bunu 6 yıl önce söyledim. Patron İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı. Gün geliyor ben en çok kavgayı veriyorum. Benim de 6-7 tane yerim geçmedi. Anladım ki benim bürokratım hata yapmış, adam getirdi önüme koydu. Yasa böyle.



EGEDESONSÖZ: Başkanlık mesainiz nasıl geçiyor, boş zaman bulabiliyor musunuz? Buluyorsanız, ne yapıyorsunuz?
 
ÇALKAYA: Sabah 9-9.30 gibi geliyorum buraya. Gazetelere göz attıktan sonra iş başlıyor. Günde en az 30 kişi ile görüşüyorum. Sokağa çok çıkıyorum. Akşam en erken 7'de gidiyorum. En çok yaptığım iş ev ve sokak toplantıları. Bütün ekiple gidiyorum. En az 1 saat konuşuyorum, anlatıyorum, sonra bir saat orayı geziyoruz, vatandaşın söylediklerini yerinde inceliyoruz.
Eşim her Allahın günü semt evlerinde; her gün birine gider 7 semt evinin. Mahallenin sokak sorumluları hasta, ölüm varsa bildiriyor; eşim hepsini ziyaret eder, tek tek. Çoğu insanı ismen tanıyor. Yeni doğan her eve giriliyor. Her doğan çocuğa 100 paket çocuk bezi gidiyor. Ekonomik durumu kötüyse, çocuk tuvalet alışkanlığı edinene kadar, bez yardımı devam ediyor.
 
EGEDESONSÖZ: Ekonomik olarak bir dönem sıkıntıları vardı belediyenin. Şu anda?
 
ÇALKAYA: Şu anda da dar boğazdayım. Ben, bana ait olmayan el atma borçlarını ödüyorum. İş Bankası evlerinde kaybettim. Migros’un karşısında parkmış. Salıncak kurulmuş. Kötü amaçla yapmamış ama takışmış vatandaşla. Dava etmiş vatandaş da, belediye kaybetmiş. 4 milyon lira ödüyorum. Herkes pazaryerini neden boşalttın diyor. El atma davası açıyor adam. 2 bin m2’lik pazaryerinin 300 m2’si belediyenin, gerisi vatandaşın. Birine 1,5 milyon lira borçlandım, birine 880 bin lira. Şu anda her yıl ödediğim Kasımda, Martta bir-iki milyon...

 
Hedef, her 4 kişiden 3’ünün oyunu almak
 
İzmir pasta fırınından ekmek çıkartıyor!
YORUMLAR
Toplam 20 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
LEVENT 16 Eylül 2012 Pazar 01:27

HIC BIR HIZMET GORMEDIM DIYENE YUH DIYORUM,BELEDIYENIN GOREVI COP TOPLAMAK VE KALDIRIMLARI YAPMAK VE BIRDE ZABITANIN GOREVLERI VAR,AMA BASKAN SOSYAL BELEDIYECILIK ANLAYISIYLA SPOR DAHIL A DAN Z YE HERSEYE YETISMEYE CALISIYOR,SIZE KONSER YAPAN,150 MILYARA AVRUPA BILARDO TURNUVASI YAPAN VE ALI OSMAN BALIK RESTORANTINDAN BALCOVAYI YONETEN ALIHSAN ULKER YAKISIR.

Yorumu oyla      13      6  
Bilal-İzmirli 30 Mayıs 2012 Çarşamba 17:53

Yönetmeye değil halkı örgütlemeye geldim....Sayın Başkan tüm yıldızları size veriyorum.????Aday olup olmayacağım 6 ay öncesinden belli olur Ön seçim yapılırsa olmam. Bu çok net. Ben kendimi kimseye kurtlar sofrasına koymam. Ön seçimde yokum.???? Sayın Başkan verdiğim tüm yıldızları geri alıyorum.??????demokrasi demek seçim demek ön seçim demek yanlışsa lütfen biri bana söylesin.CHP Vatandaş

Yorumu oyla      12      5  
hüdai kayhan 8 Mayıs 2012 Salı 22:01

başkanım,sana çok tesekkür ederim,torbalıdan sevgi saygılar,başarıların devamını istiyorum,çünkü yaşın genç

Yorumu oyla      13      8  
chp li 23 Nisan 2012 Pazartesi 00:53

SON GECE SAAT 12 YE KADAR KİM KENDİSİNİN İLÇE BAŞKANI OLARAK BELEDİYE TARAFINDAN ATANACAĞINI BİLMİYORSA? VE HERKES ÇALKAYANIN İKİ DUDAĞI ARASINA BAKIYORSA* bu partiye ve partililere hakaret değil mi?SADECE BİR ADAY BAĞIMSIZ İRADESİYLE ÇIKTI.MAALESEF DELEGELER ÇALKAYAYA DUR DEMEKTE YETERSİZ KALDI.BAŞKANIN BAŞKANI,DELEGENİN DELEGESİ OLUR MU? GİDİŞİ HİÇ İYİ GÖRMÜYORUM.PARTİMİZ İYİ GİTMİYOR.BELEDİYELERİN PARTİSİ OLDUK.BELEDİYEDE BİR BÜRO VERSİNLER..HİÇ DEĞİLSE PARTİ ŞUBELERİMİZ KİRADAN KURTULURLAR..

Yorumu oyla      15      10  
yaren 19 Nisan 2012 Perşembe 12:23

BAK BAŞKAN SANA TAVSİYEM....ŞEYH EDEBALİ NİN EY OĞUL DİYE BAŞLAYAN ÜNLÜ ÖĞÜDÜNÜ OKU..BİR KEZ DAHA OKU..ÜŞENME BİR KEZ DAHA OKU... ÇÜNKÜ KONGREDE PARTİLİLERE SALDIRIRKEN BUNA ÇOK İHTİYACIN OLDUĞUNU GÖRDÜM.. SEN ÖRGÜTÜN SAHİBİ DEĞİLSİN SANA BELEDİYEYİ İYİ YÖNET DİYE YETKİ VERDİK... BİZLERE HAKARET EDESİN DİYE DEĞİL... BU ŞEKİLDE DEVAM EDERSEN SAHİP OLDUĞUN HERŞEY ELİNDEN ANİDEN GİDER..SENİN NENE GEREK KARDEŞİM PARTİLİYE HAKARET...İŞİNE GÜCÜNE BAKSANA....ÜSTELİK SÖYLENENLERİN HEPSİMİ YALAN

Yorumu oyla      19      10  
Aydınlanma neferi 18 Nisan 2012 Çarşamba 16:31

Örnek alınacak bir insan ve başarılı bir başkan.Ögütlenme dediğinde böyle olur.İnşallah bizim buca örgütüde bundan örnek alarak başkanımız sn.Ercan Tatı ile uğraşmayı bırakıp birlik ve beraberlik içinde çalışırlar,yoksa bu durum birilerinin işine yarar.

Yorumu oyla      16      11  
dost 16 Nisan 2012 Pazartesi 03:47

yorumları okudukça gülesim geliyor,bu kadar yalakalık niye.ilçe kongresindeki halinizi gördükten sonra size bakışım değişti belediye başkanı olarak müdahaleniz çok yersizdi seçilmişler olarak her hatalı hareketiniz chp ye maloluyor dikkat edin

Yorumu oyla      18      9  
osman yakar 5 Nisan 2012 Perşembe 22:11

SİZİN GİBİ KİŞİLİKLİ KAREKTERLİ BAŞKANLAR ZOR BULUNUR.BAŞARILAR DİLERİM.

Yorumu oyla      24      11  
Selim 4 Nisan 2012 Çarşamba 17:42

Çok iyi hatırlıyorum bundan 3-4 sene evvel internetteki bir belediye başkanı oylamasını bilgi işlem personellerinize verdiğiniz talimat ile kazanmıştınız.Oysaki o anketin haklı birincisi Narlıdere belediye başkanı sayın Abdül BATUR idi.Zaten iyi bir belediye başkanısınız,halk ile ilgili söylediğiniz herşey doğru ama sizin böyle bir oyuna ihtiyacınız yok idi.

Yorumu oyla      19      16  
Beste 4 Nisan 2012 Çarşamba 01:50

keşke konuştuklarınızla yaptıklarınız bir olsa. Ne demek düdük çalarım adam toplarım, koyun mu güdüyorsunuz ?????

Yorumu oyla      26      16  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Hedef, her 4 kişiden 3’ünün oyunu almak
Belediye başkanlarının 3’üncü yılı 29 Mart’ta dolarken, Egedesonsöz ekibi ...
Her belediye başkanının gönlünde Büyükşehir vardır
Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul ve Can Özlü’nün sorularını ...
Müfettişlere yolu açan, bizimkiler…
Egedesonsöz ekibi Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul ve Fatih ...
 
Büyükşehir için yanıp tutuşmuyor; ölüp bitmiyorum
Egedesonsöz'ün Başkanlarla Başbaşa yazı dizisinin ilk durağı Konak Belediye ...
İzmir’in patronları almayı seviyor, vermeyi bilmiyor
Yazarımız Gönül Soyoğul’un ‘Patron Gözüyle İzmir’ röportajları serisinde ...
İzmir denince, göbek atıyorum
Gönül Soyoğul’un İzmir iş dünyasıyla yaptığı röportajların bugünkü konuğu, ...
 
AKP’yi destekleyenler, bariz kayırılıyor!
Son yılların en çok tartışılan kenti İzmir’le ilgili iş dünyasına mikrofon ...
Artık o koltuğa talip olmam, arayışa girmem sözkonusu olamaz
CHP’ye 18 yıl genel başkanlık yapan ancak Mayıs 2010’daki beklenmeyen ...
İzmir 40 fırın ekmek yedirmeli!
İzmir’in önde gelen işkadınlarından, yaptığı projelerle herkesin takdirini ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Polis kurşunu ile ölen ilk üniversiteli!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Sorun, sadece seçmenin öfkesi mi?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva