RÖPORTAJLAR
16 Nisan 2012 Pazartesi

İzmir pasta fırınından ekmek çıkartıyor!

Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı (ESİAD) Bülent Akgerman, içini egedesonsoz.com’a döktü.

İzmir pasta fırınından ekmek çıkartıyor!

Erkan İYİGÜNGÖR/EGEDESONSÖZ - ESİAD Başkan Bülent Akgerman, politikadan, ekonomiye birçok konudaki görüşlerini anlattı. EXPO sürecini, kentsel dönüşüm hakkında da çarpıcı açıklamalarda bulunan Akgerman, İzmir'e dünyaca ünlü organizasyonların da geleceğinin müjdesini verdi.

İşte o röportaj…

ESİAD’da göreve geldiğinden bu yana yaptıkları ve hedefleri…
ESİAD MANİFESTOSU YAZACAĞIZ
 
ESİAD’da yönetim kurulu üyeleri yeni yeni birbirlerine ısınıyor. Tamamını tanımama rağmen birçoğu birbirini bu kurulda tanıdı. Hepsinin ayrı uzmanlık alanı var. Isınma sürecini yeni tamamlıyoruz. Bizim ajandamızdaki en öncelikli projenin startını verdik. O da uzun dönemden beri iç müşteriye yani üyemize yeterince dokunulmadığını tespit ettik. Dolayısıyla, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesiyle birlikte Prof. Dr. Aylin Göztaş liderliğinde birlikte Algı Analizi Projesi adı altında bir çalışma başlattık. Bu araştırma iki ayrı amaca hizmet edecek. Öncelikle, üyelerimizin güncel ESİAD algısını; ve derneği gelecekte nerede, ne şekilde konumlandırdıklarını tespit edeceğiz. Söz konusu tespitler sonucunda ekibimizle birlikte bir çeşit manifesto oluşturmayı düşünüyorum. Başka bir deyişle, bizden sonraki yönetimlerin de en azından birkaç dönem boyunca izleyeceği, bazı kararlarını ve projelerini üzerine inşaa edebileceği bir Stratejik Plan hazırlamayı düşünüyorum. Üyelerinin düşünceleri ve beklentileri doğrultusunda daha etkin ve yetkin çalışan; üyeleriyle bütünleşmiş bir sivil toplum örgütü olan, kurumsallaşmış bir ESİAD kurgulayacağız. Öyle bir kurguya varabilmek için ihtiyaçlarımızı ve o ihtiyaçların da hangi dönemde nasıl giderileceğini düzenleyen bir manifesto düzenleyeceğiz.
 
Bu araştırma sonucunda ayrıca elimizdeki veri bankasının çok daha kapsamlı ve kullanışlısını oluşturacağız. Veri bankamızda üyelerimizin üst düzey yöneticilerinin de bilgileri olacak, onları da oyuna dahil edeceğiz zaman zaman. Küçük kümelenmeler oluşturacağız. Bu kümelerin ışığında alt sektörlerdeki daha mikro problemlere odaklanıp, spesifik beklentilerine cevap verebilen bir ESİAD tasarlayacağız. Örnek vermek gerekirse, otomotiv sektörü dediğimizde aslında bir çok alt ve yan sektörü var. Bu sektörlerde gereksinimler farklılaşıyor. Dolayısıyla almanız gereken aksiyonlar da farklılık arz ediyor.. Bu yaklaşımla üyelerini daha çok tatmin eden bir iş dünyası örgütü haline geleceğiz. Çalışma yaklaşık iki ay içinde tamamlanacak…
 
Avrupa Birliği süreciyle ilgili her dönem olduğu gibi irili ufaklı çok sayıda projemiz var. AB üyelerinin büyükelçilerini İzmir’de ağırlayacağız. Ancak detaylar henüz billurlaşmadı. Daha önce AB’nin önemli ekonomi muhabirlerini İzmir’de ağırlamıştık. Çok ciddi etkisi olmuştu. Saygın yayın organlarında İzmir ve görüşlerimiz yer bulmuştu.

 
FARK VE REKABET YARATMAYA ÇALIŞIYORUZ
Demokrasi, eğitim, yenileşim, iş dünyasının önünü tıkayan ve açacak birçok konuda çalışmalarımız var. Kentsel Dönüşüm Komitesi ile Medya ve İletişim Komitesi gibi yeni çalışma grupları ve komiteler kuruyoruz. Önceki dönemde motivasyonunu ve dinamizmini kaybetmemiş olanları da muhafaza ediyoruz. Dergi Yayın Komitemiz büyük ilgi ve beğeni gören Yaşam Dergisini hazırlayıp sunmaya devam ediyor. Üyelik ve Sosyal İlişkiler Komitesi başarılı organizasyonlara imza atmaya devam ediyor. Önümüzdeki ilk yurtdışı organizasyon özel uçakla gideceğimiz Sevgili Nedim Atilla önderliğinde gerçekleşecek Girit turu olacak. Yabancı Sermaye ve Dış İlişkiler Komitesi yabancı yatırımlara ve yabancı misyonlara odaklanmış bir şekilde çalışıyor. Siyaset ve Hukuk İşleri Komitesi yeni anayasa çalışmalarına önemli katkıda bulunacak bir rapor hazırladı. Raporun üzerinde CHP kurmayları çalışıyor, 6 Nisanda da Sayın Cemil Çiçek’e İzmir’de takdim ettik. Ayrıca siyasi parti temsilcileriyle ilgili de çalışmaları var. MHP milletvekilleriyle ESİAD’ta buluştuk. Daha sonra da AKP ve CHP milletvekilleriyle Ankara’da buluşacağız. Bir taraftan siyasilerle ilişkilerimizi dinamik kılıp, naçizane önerilerimizi sunuyor; diğer yandan da, iş dünyasını yakından ilgilendiren problemler veya kanunlarla ilgili detaylı görüşmeler yapıyoruz. Dönemimizde her yaptığımızı farklı yapmaya çalışıyoruz. Fark ve rekabet yaratmaya çalışıyoruz. Demeçlerimizde bile mümkün olduğunca klişenin dışına çıkarak özgün, yürekli ve farklı şekilde görüş vermeye çalışıyoruz. Bugüne kadar yaptığımız en önemli iş mutfağımızı temizlemek oldu. Örgütsel çalışmalarımıza odaklandık. Akım şemaları ve prosedürler yeniden yazılarak ISO kalite belgesi yeniden alındı. Bundan sonraki dönemde de sıradışı raporlarımızla ve Stratejik Planımıza hizmet edecek farklı projelerle yola devam edeceğiz.
 
Yeni teşvik sistemi?
Teşvik adaletsizliğine son verilmedi. Hükümetimiz keşke TÜİK dışında Türkiye Cumhuriyeti Karayolları Genel Müdürlüğü'ne de danışsaydı. Böylece, Karayolları Genel Müdürlüğü'nün verileri doğrultusunda il sınırlarımızın dibinde, merkezimizden en fazla 25 dakika mesafede olan bir ille aramızda iki derece teşvik farkı olmaması gerektiğini anlar, yeni yasayı ona göre kurgularlardı. Çok merak ediyorum, kalkınma ajanslarına da danışılmadı mı? Yeni paket İzmir ile Manisa arasındaki teşvik adaletsizliğine son vermedi. Bu yönüyle eksik olmuş.
 
EXPO süreci nasıl gidiyor?
BU EKİP EXPO 2015’İ ALIRDI
Geçmişe nazaran daha profesyonelce ele alındığını söyleyebilirim. Mahmut Özgener’in enerjisini ve kararlılığını hayranlıkla izliyorum. Bu işi anonim şekilde kotarma arzusu, kanaat önderlerinden ve daha önceki EXPO yarışının baş aktörlerden fikir alarak ilerlemesi beni çok memnun ediyor. Çok daha kurumsal anlayış ve bütüncül bakış açısıyla irdeleniyor diye düşünüyorum. Diğer yandan, hükümetin güçlü desteğine rağmen, bu sefer işimizin daha zor olacağını düşünüyorum. Keşke bu kurumsal yaklaşımı, daha önceki EXPO sürecinde de sergileyebilseydik. O zaman yüzde yüz alırdık.
 
ESİAD’ın EXPO katkısı…
Yönlendirme Kurulundayız. Ancak, Yönlendirme Kurulu’nda olmak aslında bir anlam ifade etmiyor. Yönlendirme kurulu çok az toplanıyor ve çok kalabalık oluyor. Çok kalabalık olunca da sağlıklı yönlendirmelerin yapılacağına inanıyorum. EXPO konusunda çalışma iştahımız var. Şu anda Mahmut Bey’den bazı detay bilgiler bekliyoruz. Önemli miktarlarda ihracat yapan ve yurtdışında bazı kanaat önderleriyle yakın ilişkide olan üyelerimiz var. Biz genel bir yaklaşım sergilemeyi değil, nokta atışı yapmayı düşünüyoruz. Daha somut ve sonuç odaklı çalışmak istiyoruz. Çeşitli şekillerde nüfuzumuzu kullanarak etki etmeye çalışacağız. Bizzat üye üye, delege delege çalışmayı düşünüyoruz.
 
Nasıl bir İzmir hayali var?
Beni en çok büyüleyen kent Prag. Eski ve yeni şehri var. Yeni şehri, 18. yüzyıldan kalma… Onu burada yaratamayız. O tarihi dokuyu buraya enjekte edemeyiz. Kendimi rahat hissettiğim şehir de Londra… O da çok kozmopolit ama çok düzenli bir şekilde kurgulanmış, medeni bir kent. Bir de Tokyo var. Ama orada insan ve doğa arka planda kalmış. Bir çorba düşünürseniz, içine hepsinden bir tutam koymanız lazım. Doğaya saygı gösterilen, insanları günlük yaşam stresinden arındıracak geniş yeşil mekanların bulunduğu ve bir taraftan insanların toplu taşıma araçlarıyla seyahat etmeye gitmeyi teşvik edecek, düzgün bir ulaşım sistemlerinin kurulduğu, böylece bireysel araçların azaldığı, yaşam kalitesinin çok yüksek olduğu, gelir farklılıklarının fazla olmadığı, suç oranının sıfıra yakın olduğu, birbiriyle barışık insanların yaşadığı, rüşvetin geçmediği, bazı çıkar çevrelerinin kayrılmadığı, yaşayanlarına ve ziyaretçilerine ilham kaynağı olan ve körfezin 24 saat yaşatıldığı bir kent hayal ediyorum.
 
KENT KENETLENMELİ
Brooking Enstitüsü’nün yaptığı çalışmada 4. çıkmamız çok tartışıldı. Bu sıralama yapılırken iki kriter gözönüne alınıyor. Biri; o şehirde kişi başına düşen gelir miktarındaki, diğeri de istihdamdaki artış. Ancak, son yılki artışı bir kenara koyarsak, 200 şehir içinde 118.’yiz. 118. olduğunu kimse söyleyemiyor. Maalesef birçok kanaat önderi yorum yapmadan önce bu raporu okumadı bile… Dolayısıyla, bu sıralamanın neye göre yapıldığını, sonuçlarının ne ifade ettiğini tam olarak anlayıp, konu üzerinde görüş bildirmeleri mümkün değil. Türkiye’nin son dönemdeki, özellikle göreceli olarak hızlı büyümesi ortada. G 20 ülkeleri arasında Çin’in peşinden koşturuyoruz. Söz konusu büyüme hızının peşinden istihdamı ve gelir artışını sürüklemesi kadar doğal bir şey olamaz. Bu çalışmaya Türkiye’den İzmir, Ankara ve İstanbul’u aldılar. Ancak Gaziantep de olsa, o da yukarı sıralarda olacaktı. Başka bir deyişle, yavaşlayan bir ABD’de New York’un artış hızı bizim altımızda kalacak; krizdeki Avrupa’nın Paris’inin artış hızı bu iki kalemde bizim altımızda kalacak. 4. olmamız gayet doğal. Özellikle sature olmaktan daha çok uzak olan bir şehrin, ülkesi ataktayken yükselmesi çok doğal… Tabiî ki bunu olumsuz algılayalım demiyorum. Ama şunu hepimiz bilelim İzmir sıralamada 118.. İzmir’in yapacak çok şeyi var. Ancak benzer konular, mesela, ödediğimiz vergilerde Ankara’yı yakalamış olmamız gibi olumlu motive edici haberlere, gelişmelere aç İzmir… Bu gibi haberleri bir motivasyon unsuru olarak algılayıp, birbirimize kenetlenme; arkamıza değil önümüze bakıp birlikte koşturma zamanı… Umarım böyle haberleri daha da sık okuruz.
 
Üstümüzdeki o ince örtüyü atalım…
Tartışılmayacak bir doğru var , o da İzmir’in son dönemde artık atağa kalktığı. İzmir hiçbir zaman küçülmedi, sadece büyüme hızı bazı illerden geride kaldı. Küçüldüğünü kimse rasyonel gerekçeleriyle iddia edemez. En son verilere göre, istihdam yaratmada Ege Bölgesi Türkiye’nin önünde yer almış, ama İzmir hem Türkiye hem de Ege Bölgesi ortalamasının altında kalmış. Bunu da doğru yorumlamak lazım. Burada da net göç hızını gözardı ediyoruz… Bütün iller göç veriyor ve göç alıyor. Tabii Kars göç almıyor. Batıdaki illerin çoğuna giriş çıkışlar oluyor. Net göç hızında Ege Bölgesi’nde artıda olan bir tek İzmir var. Manisa bile o kadar istihdam yaratmasına rağmen nüfus artışında ekside… Dolayısıyla bu net göç hızına baktığımızda yüzde 2.9 ile İzmir’in artıda olması, tabii ki iş arayan insanların artması demektir. Kesinlikle olumsuz bir şey değil. Bu sadece bunu düşünerek, göçün önüne set çekecek, yerel yönetimlerimizin bazı projeler üretmesi lazım.
 
KENTSEL DÖNÜŞÜM SANCILI OLACAK
Göçün önünü kesmek için siyaseten omurgalı olmak lazım…
Kadifekale’nin bir kısmı temizlendi. Ama göçün önünü kesmek için siyaseten omurgalı olmanız lazım. Kaçak gecekondulara, elektrik-su bağlayarak onları legalize etmemek lazım. Şu aşamada İzmir Büyükşehir’in başarılı çalışmaları var. Umarım bu anlayış devam eder. Göçü imrendirecek bazı konuları ortadan kaldırırsak İzmir’in nüfusunu beslemesi, İzmirlilerin ortalama yaşam standartlarını da yükseltebilmesi mümkün olur.
Yanısıra, yanı başımızda, merkezimize Çeşme’den yakın Manisa’nın aldığı teşvikleri de düşündüğümüzde, ilave istihdam yaratacak olası yatırımların İzmir yerine komşumuza yönelmesi de çok doğaldır. Barcelona modeli örneği inceleniyor. Bu örnekten yola çıkılarak, İzmir’i yeniden nasıl tasarlayabiliriz sorusu üzerinde çalışmalar yapılıyor. Bence çok makul ve mantıklı, Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Böylesine başarılı bir örneğe odaklanıp, İzmir’in orta ve uzun vadeli hedeflerini ortaya koyabilirsek ve yerel yöneticiler değiştiğinde hatta farklı siyasi partilerin temsilcileri seçildiğinde yeni dönemi bir bayrak devri gibi algılayıp, aynı stratejileri uygularsa İzmir’in önünün açılacağını düşünüyorum.
 
Diğer yandan, Kentsel Dönüşümün sancılı olacağını düşünüyorum. Özellikle olası şiddetli bir depremle ile ilgili yapılması gerekenler baş ağrıtacak. Bazı binaların yıkılması, yeniden yapılması gibi süreçler zorlu olacak. Bunu bir İzmir ve İzmirli meselesi haline getirip, tüm nüfusun sahip çıkmasını sağlarsak o zaman daha başarılı oluruz diye düşünüyorum.
 


UYDU KENTLER KURULMALI
İzmir Alsancak’tan ibaret değil. İzmir’i büyük İzmir olarak düşününce, hatta büyükşehrin mücavir alanının dışını da düşününce farklı bir tablo çıkıyor karşımıza. OSB’ler yarı dolulukta. Onların dolması ve şehir merkezine gelen insan trafiğinin önüne set çekebilmek için her türlü ihtiyaca cevap verebilen uydu kentler oluşturulması lazım. Kentsel dönüşümü de kurgularken çok uzun vadeli düşünüp ona göre karar vermek lazım. Teknoparkların oluşturulması ve etkin olarak geliştirilebilmesi için katma değeri yüksek ürünler üzerine odaklanılabilmesi ve bu kümelenmelerin düzgün şekilde tek elden koordine edilebilmesi gerekiyor. İzmir Kalkınma Ajansı daha yeni yeni kendini buluyor, her sene kendini aşar bir durumda. İZKA doğru stratejilerle yönetilmeye devam ederse, yerli-yabancı birçok yatırımcının gözü üzerimizde olur. İzmir’de şu aşamada pasta fırınından ekmek çıkarıyoruz. Bu pasta fırınından çok daha fazla nemalanabiliriz. Düşünün, bir hayvanımız var, sadece tüylerini kırpıp yün yapıyoruz, ama onu sağıp süt elde edip, ondan yoğurt, peynir elde etmek mümkünken biz birbirimizi çekemeyip, hep birbirimiz hakkında, kendi kendimizin enerjisini tüketerek sürekli olumsuz konular üzerine odaklanıyoruz. Bir taraftan da atı alan Üsküdar’ı geçiyor.
 
ANAHTAR ARTIK DELİĞE GİRDİ
Kentsel dönüşümün startının verilmesi bile yeni teknopark yatırımı getirecektir. Arkadan katma değeri yüksek bir ürünün yatırımcısı yurt dışından gelecektir. Bunların hepsi birbiriyle ilintili, bir kelebek etkisinden bahsediyoruz. Ancak bu orta vadede domino etkisine dönüşecek ve hızlı bir şekilde çorap söküğü gibi arkası gelecek. Eskiden İstanbulluların nezninde emekliliklerini geçirmeyi arzu ettikleri şehir olarak düşünülen şehir olan İzmir şu anda bir fırsatlar şehri. Çok yakında da göreceksiniz farklı konularda yeni yatırımcılar ortaya çıkacak. . Yatırımcıları mıknatıs gibi çekmeye başlayacak. Anahtar artık deliğe girdi. Yeter ki marşa basılsın… İzmirliler bunu gördü. Kentte sermaye azlığı var bu açık. Ancak, inanıyorum, çeşitli ortaklıklar kurularak, bu kartopunun çığa dönüşmesine katkıda bulunacaklar.
 
İZMİR’E YEME-İÇME’DE BÜYÜK KATKI
Dünyaca ünlü organizasyonlar İzmir’e geliyor
Dünyanın en eski gastronomi kulubü olan Chaîne de Rôtisseurs’ün İzmir yakın bir zaman Nisan ayı içerisinde kurmayı planlıyorum. Resmi olarak 1950’de Paris’te kurulan bu kulüp aslında IX. Louis’in 1248’de o zamanki Paris Belediye Başkanına verdiği emirle kurulan bir loncanın devamı. Bütün dünyaya yayılmış bir kulüp bu. 80 ülkede yaklaşık 25.000 üyesi var. Üyelerimiz Türkiye’de ve dünyada Chaîne de Rôtisseurs’ün yemeklerine katılabilecek. Böylece çok değişik mutfakları ve değişik tarzda yemekleri tatma ve gastronomi ile ilgili bilgi dağarcıklarını genişletme fırsatını yakalayacaklar.. Bu aynı zamdan kentimiz ve bölgemizde yeme-içme sektörünün de gelişmesini sağlayacak. Örneğin, İzmir’de çok ağırlıklı bir rakı-balık kültür var. Şarap tüketimi düşük, farklı mutfakların sunumu sınırlı. Bunların da çoğalması sağlanacak.
 
Şu anda ülkemizde dört şubesi var. Üyeleri kabul ederken çok seçici davranacağız. Çünkü yeme-içme kültüründe belli seviyede bilgi birikimi ve merakı olan kişileri alacağız. Belli seviyenin altındaki kişileri kabul etmeyeceğiz. İlk açıldığımızda kurucu olarak 30 kişi olacağız. Daha sonra da yavaş yavaş büyümeyi düşünüyoruz.
 
İzmir bu yıl, Dünya Şarap Sektörü için çok önemli iki uluslararası etkinliğe ev sahipliği yapacak. İlki, 18-22 Haziran tarihleri arasında 53 yıl sonra ülkemizde Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütü düzenlenecek. Diğeri de Digital Wine Communications Confrence (Dünya Şarap Sanal İletişimi Konferansı) 9-11 Kasım tarihleri arasında İzmir’de gerçekleştirilecek. Birkaç kıtadan yüzlerce kişi gelecek. Bölge şaraplarımızı ve yemeklerimizi tadacaklar. İnternetten sürekli olarak izlenimlerini paylaşacaklar. EXPO’ya da, Şarap ve yeme-içme sektörüne de çok ciddi katkısı olacak.
 
Biraz da politika…
YEREL SEÇİM YORUMU
ESİAD Başkanı olarak değil de, Bülent Akgerman olarak konuyu değerlendirmek isterim. AKP ve CHP’nin kimi aday göstereceğini bilmiyorum. Bu yüzden yerel seçimlerle ilgili görüş bildirmem mümkün değil. Uzun yıllar önceki bir seçimde üç ayrı partiye oy kullandığımı hatırlıyorum. Ben genelde aday olan kişiye göre oy kullanırım. İlçe belediyesine, büyükşehire ayrı, il genel meclisi için farklı partilere oy attığımı biliyorum. Başka bir deyişle, partilerin adaylarını görmem lazım. Ona göre şanslarını değerlendiririm. Ancak, şu anı irdelersek, CHP’nin Türkiye genelinde verdiği içten içe kaynayan resim İzmir’de de mevcut. İl yönetimi, milletvekili, belediye başkanı, Genel Merkezi bence daha sıkı kenetlenmeli. Bu konuda gelişme katettiklerini görüyorum ve seviniyorum. AKP’nin şehir üzerinde inanılmaz bir iştahı var. İki dönemden beri zaferi çok arzu ediyorlar. Oyları da yükselişe geçmiş durumda. Gelecek belediye seçimine ciddi şekilde yükleneceklerini düşünüyorum. 35 projenin 35’i de ilk fikri onlara ait olmasa da 11 adedinin startı verildi bile. Bitmek üzere olanlar bile var. Bu hizmet yarışını bir İzmirli olarak önemli ve anlamlı buluyorum. Kazanan vatandaş olacaktır.. Ama diğer yandan, sadece İzmir’de değil Türkiye genelinde de ötekileştirmenin sürekli ön planda olması beni çok rahatsız ediyor. “O onlardan, bu bizden. Onlardan, bizden, sizden” kelimelerini çok tehlikeli buluyorum. Eskiden etnik ayrımcılık yapılıyordu, halen devam ediyor. Üzerine, başka kutuplar da AK Partili’li ya da değil, cemaatten ya da değil yakıştırmaları bizi bir yere götürmez. Bizi birbirimize düşman eder. Takım tutar gibi davranmamalıyız, o fanatizm, aşırı aidiyet hissi, benliğinden önce bir etiket edinmeleri, bireyleri sağduyu ile düşünmekten uzaklaştırıyor ve maalesef toplum olumsuzluklara gebe oluyor. En büyük şikayetim bu…
 
GÜNCEL EKONOMİK DURUM VE POLİTİKA GÖRÜŞLERİ
Ekonomide hep beklenmedik, sıra dışı olaylar yaşandı. En son dönemde de, bir kez daha birçok ünlü ekonomisti şaşırtacak derecede başarılı performans sergilendi. Yüksek cari açığa rağmen hemen hemen bütün ekonomik veriler olumlu, özellikle başta Avrupa olmak üzere global ekonomik kriz, Arap Baharı’nın yarattığı belirsizlikler ve ABD’deki yavaşlamaya rağmen Türkiye koşturmaya devam ediyor. Bu gerçekten kimsenin öngöremediği bir başarı. Bütçe disiplini Türkiye’de benzersiz şekilde düzgün ve tavizsiz uygulanıyor.. Türk Lirası’nın, bankalarımızın, iş dünyasının diğer ülkelerle kıyaslandığında olumlu bir yerde durduğunu görüyoruz. Bunu hepimiz rahatça görebiliyoruz. Bu ve benzer konularda IMF’yi bile şaşırtıyoruz. Kimsenin Türkiye ile ilgili olumsuz kehanetlerini haklı çıkartmıyoruz. Açıkçası bir iş insanı olarak bu performansı ayakta alkışlamamak mümkün değil. Sezar’ın hakkı Sezar’a…
 
Erdoğan’ın görüşlerine tepki…
En son 4+4+4 ile ilgili TÜSİAD’ın eleştirileri oldukça ters tepki görüyor Başbakanımızdan. Daha önce de taraf olmayan bertaraf olur gibi cümleleri vardı. Ben anlam veremiyorum. Özellikle seçim sonrasındaki balkon konuşmalarındaki kucaklayıcı, bütünleştirici konuşmalardan sonra sergilenen bu çok sert çıkışları beni çok üzüyor. Bir taraftan Sezar’ın hakkı Sezar’a derken diğer açıdan da toplumun zihninde bazı soru işaretleri beliriyor. Dolayısıyla ben daha açık, şeffaf, içten, uzlaşı kültürünü benimsemiş bir AKP, iç mücadelelerini tamamlamış, muhalefet olmayı yeterince sindirmiş, iktidar olmaya odaklanmış, kenetlenmiş CHP, günün şartlarına kendisini uydurmuş daha yapıcı bir MHP ve siyaset yarışının ancak ve sadece mecliste yapıldığını içine sindirmiş, , insan haklarına daha çok odaklanmış, ama bir taraftan da PKK’nın terörist olduğunu kabul eden, silah bırakma çağrısı yapan bir BDP görmek istiyorum. Meclisteki 4 partinin bunları gerçekleştirememesi için fazla bir neden yok. Yaparlarsa ülkemiz her açıdan daha güçlü olacaktır.. O zaman Ortadoğu projesi palavra olur, gündemi de geleceği de kendisi belirleyen, istikrarlı bir Türkiye olur diye düşünüyorum. Bazı hırslardan arınmazsak, ben merkezci olmaya devam edersek, katettiğimiz uzun zorlu yollardan geriye döneceğimizden korkuyorum. Umarım öyle şeyler yaşayamayız.
 
Ülkedeki adalet sistemi hakkındaki görüşleri…
İRAN VE ÇİN İLE YARIŞMAKTAN HİCAP DUYUYORUM
Tutuklu gazetecilerin sayısında İran ve Çin ile yarışıyor olmaktan hicap duyuyorum. Onun dışında özel yetkili mahkemelerin bu kadar çok sayıda olması ve tutuklamaları gerçekleştirip, uzun süre iddianame hazırlayamaması, iddianame hazırlandıktan sonra da birçok şüphelinin suçsuz bulunarak salıverilmesi beni çok rahatsız ediyor. Benzer yaşananlar daha sonra telafi edilemiyor. Maddi manevi tazmin edilebilmesini sağlayacak bir yasanın çıkmasını arzu ettiğimi söylemiştim. Çarpıcı rakamlar var benim notlarımda. Örneğin, Adalet Bakanlığı’nın 2010 istatistiklerine göre, özel yetkili mahkemelerde sonuçlanan davalarda 86.800 kişiden sadece 33.405 kişi hakkında mahkumiyet kararı verildiği, ortalama 648 günün soruşturma ve ortalama 285 günün yargılama için harcandığı düşünüldüğünde, ister istemez birçok insanın gereksiz yere suçlandığı ve/veya tutuklu olarak hapiste kaldığı kaygısı belirmektedir. Yargının hızlandırılmasını amaçlayan yeni yasada ise Türk Ceza Kanunu’nda 270 adet suç bulunmasına rağmen, sadece birkaç kabahat türü fiilin yargılama süresi azaltılmaya çalışılmaktadır. Bu da çok yetersizdir.

 
Yönetmeye değil halkı örgütlemeye geldim
 
Erkek ıslah evi açmayı düşünüyorum
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Yönetmeye değil halkı örgütlemeye geldim
Egedesonsöz ekibi Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul ve Can Özlü’nün ...
Hedef, her 4 kişiden 3’ünün oyunu almak
Belediye başkanlarının 3’üncü yılı 29 Mart’ta dolarken, Egedesonsöz ekibi ...
Her belediye başkanının gönlünde Büyükşehir vardır
Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul ve Can Özlü’nün sorularını ...
 
Müfettişlere yolu açan, bizimkiler…
Egedesonsöz ekibi Ümit Yaldız, Fahrettin Dokak, Gönül Soyoğul ve Fatih ...
Büyükşehir için yanıp tutuşmuyor; ölüp bitmiyorum
Egedesonsöz'ün Başkanlarla Başbaşa yazı dizisinin ilk durağı Konak Belediye ...
İzmir’in patronları almayı seviyor, vermeyi bilmiyor
Yazarımız Gönül Soyoğul’un ‘Patron Gözüyle İzmir’ röportajları serisinde ...
 
İzmir denince, göbek atıyorum
Gönül Soyoğul’un İzmir iş dünyasıyla yaptığı röportajların bugünkü konuğu, ...
AKP’yi destekleyenler, bariz kayırılıyor!
Son yılların en çok tartışılan kenti İzmir’le ilgili iş dünyasına mikrofon ...
Artık o koltuğa talip olmam, arayışa girmem sözkonusu olamaz
CHP’ye 18 yıl genel başkanlık yapan ancak Mayıs 2010’daki beklenmeyen ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva