Dün yaşadığım kent KY Louisville’de tarifsiz bir felaket yaşandı. UPS’e ait bir kargo uçağı, Louisville Muhammed Ali Uluslararası Havalimanı’ndan kalkışının hemen ardından infilak etti. Uçakta bulunan üç kişilik mürettebat ve uçağın çarpmasıyla yaralan bir kişi ile toplam dört kişi hayatını kaybetti. Ancak trajedi bununla sınırlı kalmadı. Uçağın taşıdığı 220.000 pound (yaklaşık 100 ton) jet yakıtı alev aldı, çarptığı hangarlardaki muhtemel kimyasalların da tutuşmasıyla birlikte kentimizin gökyüzü birkaç dakika içinde zifiri karanlığa gömüldü. Louisville’deki milyonlarca insanın cep telefonuna defalarca “Shelter in place”, yani “bulunduğunuz yerde kalın, sığınaklara inin” uyarısı gönderildi. Televizyonlar, radyolar, acil yayın sistemleri çağrılar yapmaya başladı. Bir anda, hava alanı çevresinde nefes almak bile güçleşti; havaya ağır bir yanık kokusu yayıldı.
Bir felaketin anatomisi
Kazanın hemen ardından Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) olayla ilgili soruşturma başlattı. Fakat inanılmaz bir olay yaşandı: NTSB yetkilileri ABD Ulaştırma Bakanlığı ile iletişim kurmaya çalıştığında, telefonu açan olmadı. Çünkü ülkede hâlâ “government shutdown”, yani bütçe krizi nedeniyle hükûmetin kısmen kapanması durumu yaşanıyor ve bakanlıkta telefonu açacak kimse yoktu!
Düşünün; bir uçak infilak ediyor dört insan ölüyor, onlarcası yaralanıyor, şehir zehirli dumanla kaplanıyor, insanlar sığınaklara yönlendiriliyor ama ülkenin ulaştırma bakanlığında telefonu kaldıracak bir görevli dahi yok! Bu bir devlet yönetimi değil, bir yönetim boşluğu. Daha doğrusu, Trump yönetiminin yarattığı bir çöküş hali; uygulanan federal bütçedeki kısıntılar nedeniyle, Ocak 2025’ten beri, binlerce hava trafik kontrolörü işten çıkarıldı, denetimler azaldı, bakım süreçleri kısaldı. Dün yaşanan kaza, bu zincirin kopan halkalarından biri desek belki de yanılmayız!
Gökyüzünde kara bulutlar, yönetimdeki kara delikler
Amerika’da her gün yaklaşık 45 bin uçuş gerçekleşiyor. Bu dev sistemin en küçük sarsıntısı bile ülke ekonomisini ve sağlık hizmetlerini paralize edebilir. Oysaki, Louisville’de bu kazanın olmasından sadece birkaç saat önce, Ulaştırma Bakanı şu açıklamayı yapmıştı: “Bir hafta içinde bütçe geçmezse, ülke çapındaki tüm uçuşları durdurmak zorunda kalabiliriz. Çünkü hava trafik kontrolörlerinin maaşlarını bile ödeyemiyoruz.” Bu, kelimenin tam anlamıyla ülkedeki tüm hayatın felce uğraması demektir.
Bütçe neden onaylanamıyor diye soracak olursanız; Trump yönetimi, 72 milyon dar gelirli Amerikalı’yı etkileyen Medicaid ve Medicare sağlık programlarını kısıtlamakta ısrar ediyor. Bu ısrar, Kongre’de bütçenin onaylanmamasına yol açıyor. Çünkü Demokratlar, Trump yönetimi sağlık programlarındaki kesintilerde geri adım atmadan, bütçeye onay vermek istemiyor. Bu nedenle, federal kurumların bir kısmı kapandı, çalışanlar maaşsız kaldı, devletin kritik organları işlevini yitirdi.
Kriz yönetimi yerine kriz üretimi
Trump, bir liderin yapması gerekenin tersini yapıyor. Krizleri çözmek yerine kendi elleriyle üretiyor: Bilim ve kurum kültürünü itibarsızlaştırdı, federal kurumlarda liyakati sadakatle değiştirdi, bütçeyi yönetim değil, şantaj aracı haline getirdi, “Amerika’yı yeniden büyük yapacağız” derken aslında Amerika’yı yeniden çökertti. Trump’ın şimdiki sloganı; Make America Great Again (Amerika’yı yeniden büyük yap) yerine Make America GoDown Again (Amerika’yı yeniden çökert) olmaya aday görünüyor…
Bugün ulaştırma sisteminde yaşanan kriz, yarın enerji, sağlık ya da eğitimde patlak verecektir… Çünkü bu ülke rasyonel bir sistemle değil, Trump başa geçtiğinden beri, bariz bir şekilde, öfke ve şantaj politikasıyla yönetiliyor. Örneğin Trump’ın, eğer Demokrat aday Zohran Mamdani dün yapılan New York Belediye Başkanlığı’nı kazanırsa New York’a yapılan federal desteği keseceğini, yalnızca yasayla zorunlu asgari düzeyde yardım göndereceğini açıkça ilan ederek tehditte bulunması, bu durumu tüm çıplaklığıyla gösteriyor.
Amerika çöküyor
Louisville’deki uçak kazasından sonra NTSB’nin aradığı Ulaştırma Bakanlığı’nda telefonu açacak kimse bulunmaması, devletin temel mekanizmalarının artık çalışmadığını gösteriyor. En azından bazı Amerikalılar, bu çöküntünün gelişini, henüz Trump yönetimi bir yılını tamamlamadan görmüş olmalı ki, dün Virjinya eyalet valisi seçimlerinde anlamlı bir seçim yaşandı. Bu seçim çok önemli bir gelişmeyi sergiliyor. Abigail Spanberger isimli kadın Demokrat aday, eyalet tarihinde bir ilki gerçekleştirerek Virjinya’nın ilk kadın valisi unvanına ulaştı. Kazandığı oy oranı yaklaşık %55, rakibi Winsome EarleSears ise %45 civarında, yani yaklaşık 10 puanlık bir farkla zafer elde etti.
Bu rakamlar sadece teknik veriler değil; bir işaret fişeği niteliğinde. Sonuçlar, Virjinyalıların Trump yönetimine bir sillesi… Cumhuriyetçilerin yıllarca elinde tuttuğu Virjinya salıncak eyalet olması itibarı ile de seçimlerde ayrı bir öneme sahip. Şimdi, kadın bir liderle ve Demokrat bir alternatifle yeni bir yola giriyor. Bu zafer, yaklaşan 2026 ara seçimlerine giderken Trump yönetimine iyi bir uyarı olur umarım. Tabii Trump bundan ders çıkarırsa ki hiç zannetmem. Görünen köy kılavuz istemez de ondan. Hele söz konusu olan Trump ise! Amerika’yı son sürat çöküşe doğru sürüklemekten vazgeçmeyecek gibi…