Alman Şansölyesi Bismarc’ın sözü ama...
Adeta atasözüne dönüşmüştür:
“Sosisin ve siyasetin nasıl yapıldığını görseniz, geceleri gözünüze uyku girmez...”
Birçok ülkede böyle, ama etik ve yazılı kuralların çok kolay feda edildiği bizim gibi ülkelerde siyaset, halen “sosis gibi” yapılır. Yani yapılışını görseniz sosis yiyemeyeceğiniz gibi, siyasetin mutfağını da yakından görseniz, parti aidiyetleriniz çok zarar görür...
Aziz Nesin’in “Zübük” romanından bu yana, siyasetin niteliğinde, olumlu yönde bir gelişme olduğu söylenemez.
Hazine yağması ve adam kayırmaya dayanan siyaset pratiğinde, partiler arasında niteliksel bir fark olduğunu iddia etmek kolay değil. Sembolleri farklı, dilleri farklı ve kutsalları farklı olsa da, bu açıdan, farklı siyasi partilerden söz etmek çok zor.
Güncel olaylar ile meseleyi açıklamaya kalksak, hangi örnekleri seçeceğiz diye karar vermek zor. İktidar partisinden mi örnek verelim yoksa muhalefet partilerinden mi? Sosis gibi yapılan siyaseti mutfaktan görenlerin midesi bulanmıyorsa, mutfakta görevli olmalarındandır.
Gelelim “Şaibeli Kurultay” iddiasına. Özgür Özel’in seçildiği CHP Kurultay’ı nedense üzerinden epey zaman geçince, seçimlerde iktidar açısından, istenen sonuçlar alınmayınca, daha da önemlisi, muhalefet, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Erdoğan’a kaybettirecek bir ivme kazanınca gündeme geldi.
CHP Kurultay’ı şaibeli miydi? Bana göre kesinlikle şaibeliydi. Bir hukuki kanıta dayanarak söylemiyorum. Genel gözlemler ve kanaatimi dile getiriyorum.
Ama sadece O Kurultay değil, öncekiler de şaibeliydi. Uzun yıllardır CHP Kurultayları, il ve ilçe kongrelerinin çoğu şaibeli bir şekilde gerçekleşir... Delege ağaları üretir bu siyaset. Pazarlıklar ile gerçekleşir Kurultay ve kongreler.
Özellikle belediye başkanları ilçe ve il kongrelerinde delege yapısını belirler. Peki nasıl? Çoğu zaman delege satın alarak. Yani delegeye iş vererek, meclis üyesi yaparak, yakınına iş bularak ya da ihale vererek yapar bunu.
İnanmazsınız, belediye kadrolarına bakın. Daire başkanlarına, meclis üyelerine, kongre ve kurultay öncesi işe almalara göz atın.
Birçok gazeteci ve siyasetçiden Ankara gözlemlerini dinlemişliğim var Kurultaylar sonrası. Kısa bir süre önce, eski İl Başkanlarından ve eski milletvekili Tacettin Bayır, basına verdiği demeçte, önceki Büyükşehir Belediye Başkanının, delegeler için Ankara’da günlerce meyhane kapattığını anlattı. Peki, bu faturaları kim ödedi?
Sadece meyhane ve otel masrafları değil, Kurultay öncesi ve sonrası personel alımlarına bakın, şaibeyi görürsünüz.
Şimdi uzun yıllardır bilinen bu olaylar, CHP’ye kayyım atamak için gerekçeye dönüştü. Peki, önceki Kurultaylar için değil de neden şimdi? Çünkü CHP, bu Kurultay sonrası ciddi bir yükselişe geçti ve Erdoğan iktidarını sarsmaya başladı.
AKP’li belediyeler için şaibeli ihaleler ve kayırma işlemleri ayyuka çıktığı halde neden sadece CHP’li Belediyelere yönelik operasyonlar yapılıyor? İşte hukukun sopaya dönüşmesinin somut kanıtı bu.
Her dönem ve her partiye yönelik soruşturma ve inceleme olsa kimsenin itiraz hakkı olmaz. Ama sadece bir Kurultay ve sadece bir partinin yerel yönetimlerine yönelik ablukalar, hukuki değil, sivil darbe girişimi olarak algılanıyor doğal olarak.
Son söylenti, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP’ye kayyım olarak atanacağı yönünde. Yani mahkeme, yetkili kurum olan Yüksek Seçim Kurulu kararına rağmen, Kurultay’ın şaibeli olduğuna karar verirse, bir önceki yönetim, tekrar partinin yönetimine atanacak...
Bu konuda parti içinde yıpratıcı bir tartışma başladı bile. Kılıçdaroğlu’na, sessiz kaldığı için ağır suçlamalar dile getiriliyor. Bunda ölçüyü kaçırmamak önemli. Ancak Kılıçdaroğlu’nun da bu konuda sessiz kalması doğru değil. Çıkıp, “Böyle bir görevi kabul etmem” dese hem tartışma bitecek hem de muhtemel mahkeme kararı boşa düşecek.
Kılıçdaroğlu, kişisel olarak haksızlığa uğradığını düşünse bile, kendi görevine son veren Kurultay sonrası, CHP’nin seçim başarısı ve daha sonra da kendi döneminin delegeleri ile tekrarlanan Kurultay’da Özgür Özel’e ezici çoğunlukla destek verilmesi, bu yönetimin demokrasi açısından meşruiyet kazandığını kabul etmelidir.
Partisine ve demokrasiye karşı ciddi bir sivil darbe gerçekleştirildiği bu koşullarda, Kılıçdaroğlu’nu tekrar CHP’nin başına geçme beklentisinde olması beklenemez. Saray, bunu bekliyor muhtemelen, parti içi kargaşaya ve CHP’nin bölünmesine ihtiyacı var çünkü...