Başlıktaki “anlamlı” tavsiye...
Cezaevinden seslenen...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ait...
Neden?
Çünkü...
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu...
Önceki gün...
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve...
Tutukluluk süresi neredeyse 100 güne koşan İmamoğlu’nu...
Cezaevinde ziyaret etti...
İmamoğlu duygulanmıştı...
Kalbinden geçenleri bi’çırpıda dile getirdi:
“Cumhuriyet Halk Partisi’ne 13 yıl boyunca büyük hizmetlerde bulunmuş olan, birlikte çok değerli başarılara imza attığımız ve yol arkadaşlığı yaptığımız önceki dönem genel başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ziyareti beni çok mutlu etmiştir...”
Ne var ki...
Asıl şu sözleri İmamoğlu’nun...
Ekleyiciydi...
Eski Genel Başkanı’na...
CHP ve yerel yönetimlere yönelik...
Sistematik bir kuşatma yürütüldüğünü iddia etti...
Gerisini şöyle getirdi:
“Bu süreçte ne yazık ki partimize ve yerel yönetimlerimize açık bir düşman hukuku uygulanmakta, büyük bir kuşatma ve operasyon yürütülmektedir...”
Bununla de yetinmedi İmamoğlu...
Eski Genel Başkanı’nın gözlerinin içine bakarak devam etti:
“CHP’nin bütün kurultayları, yargı mühendisliği yoluyla partimize karşı yürütülen kumpasların konusu olamayacak kadar temizdir... Özgür Özel ve Kılıçdaroğlu’nun en güçlü dayanışmayı ortaya koyacaklarına inanıyorum...”
***
Şimdi, Altıok’ta şu tartışılıyor:
“Kılıçdaroğlu ile Özgür Özel, bundan sonra birlikte hareket edecekler mi?”
Peki; ya “Özgür Özel ve Kemal Kılıçdaroğlu ortak mücadelesi”...
CHP’yi olumlu etkiler mi?
Yoksa...
Bu “arzu” uzun zamandır CHP’nin “Kaptan Köşkü”nden uzak kalan...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun...
“Yine... Yeni... Yeniden...” heyecanının başlangıcı sayılır mı?
***
Ekrem İmamoğlu’nun, cezaevinden hassas bir mesajı var...
Diyor ki:
“Hem 19 Mart darbesine hem de partimize yönelik kumpaslara karşı özveriyle mücadele eden Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in ve yıllarca partimize büyük bir emekle liderlik eden Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun birlikte bu operasyonları bertaraf edecek en güçlü dayanışmayı ortaya koyacaklarına da yürekten ve kesinlikle inanıyorum...”
***
Şimdi Cezaevi ziyaretinden çıkan bu mesajlar...
CHP’nin an itibariyle en sıcak konularını oluşturuyor...
Hatırlayacaksınız...
Tam iki yıl önce...
Ve yine tam da bugünlerde...
(14 Haziran 2023)
CHP Genel Başkanı olarak şöyle seslenmişti:
“Gemiyi limana sağlam bir şekilde yanaştıracağım... Değişimin önünü tıkayan bir kişi olmadım, olmayacağım... Söz konusu vatansa gerisi teferruattır...”
Sonra neler oldu?
CHP’ye gönül verenler çok iyi biliyor!
***
Ekrem İmamoğlu, 2024 seçimlerinden bu yana...
CHP’nin ülkenin birinci partisi olduğunu hatırlatıyor ve...
İktidar yolundaki en kritik unsurun birlik olduğunu vurguluyor...
Yani...
Üstü kapalı da olsa...
CHP’nin hayrına kalbinden geçenleri bi’kez daha seslendiriyor:
“Bu mücadele, Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılında herkes için özgür, herkes için adil ve müreffeh Türkiye’ye kavuşmak içindir...”
***
Bitiriyoruz...
Ömrünün yarım asrını politikayla iç içe yaşayan...
Değerli büyüğüm Bülent Baratalı'ya sordum:
Peki, bundan sonra sahnede kimler olur?
Kemal Kılıçdaroğlu “devreye” girer mi?
Girerse...
CHP’nin çatı katında neler yaşanır?
Hepsinden önemlisi...
Özgür Özel ve yeni “takımı” böylesi bir gelişmeye ne der?
Kılıçdaroğlu ile Özgür Özel ile el ele verir mi?
İşte; sayın Baratalı’nın yorumu:
Öncelikle şu ayrıntılara dikkati çekelim: CHP içinde neden fırtınalar estiriliyor? Altıok’lu belediyelere yapılan operasyonlar niye hız kesmiyor? Belediye başkanları neden tutuklanıp savaş suçluları gibi polislerin arasından sıraya sokulmuş görselleri ile “itibar suikasti” yapılıyor? Kurultay davaları ve dokuz yıldır bekleyen “CHP Davası” neden canlandırıldı? İktidar bunlarla ne amaçlar planlıyor? Önce buna bakmak lazım... İktidar cephesinde her şey, İstanbul’un defalarca kaybı; 31 Mart 2024 yerel seçimleri ve İmamoğlu’nun 15 milyon oyla CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olmasıyla başladı... CHP’nin “47 yıl sonra” birinci parti olması ve yerel seçimlerdeki başarısı, iktidar için büyük tehlikeydi... Çanlar artık Cumhurbaşkanlığı için çalıyordu... Saray ilk kez çok ciddi bir tehlikeyle yüzleşiyordu... Bu nedenle yükselen değerleri olan CHP’nin ve O’nun liderliğe yükselen genel başkanı ile başarılı bir belediyenin ışıldayan yıldızı İmamoğlu için “tedbir alınmalı” ve mutlaka bunların önü kesilmeliydi... CHP içinde de fırtınalar estirilip, iktidar sürdürülmeliydi... Onun için kurultaylara davalar açıldı... Amaç, CHP içinde kurultayların temiz olmadığı iddiasını ortaya atarak algıyı zamana yayıp, devam ettirmekti... Bu nedenle davalar açıldı... O davalar ceza ve hukuk mahkemelerinde devam ediyor... Amaç, CHP’yi itibarsızlaştırmak, kendi içinde kavgaya çekmekti... Ancak bu davalardan özellikle hukuk mahkemesindeki davadan olumsuz bir sonuç ile mutlak butlan (bütün sonuçlarıyla yok saymak) iptali ve partinin kayyuma devredileceği beklenmemeli... Davada olmayan deliller hak düşürücü sürelerin geçmesi CHP’nin dernekler kanununa değil, siyasi partililer kanuna tabii olması, yetkinin yüksek seçim kurulunda olması, itiraz surelerinin geçmesine karşın, olumsuz bir karar çıkacağını düşünmüyorum... En kötü ihtimal mahkemenin bir çağrı heyeti kurması ve Kurultay’ın tekrar edilmesi kararıdır... Ancak bu bile çok zayıf ihtimaldir... Her şeye rağmen, fırından ekmek çalan bir çocuğu beraat ettiren ve “Ankara’da hakimler var” dedirten yargıçların var olduğunu düşünüyorum... Şunu unutmamak gerekir... İktidarın amacının, bulanık suda balık avlamak, çalı dibi taşlayarak tavşan çıkarmak olduğunu da unutmayalım... İmamoğlu ve diğer başkanlara yapılan operasyonlar için de aynı senaryo geçerlidir... CHP’li başkanlar için “Yolsuzluk, hırsızlık yapıyorlar” iddiası yaratılarak, itibarsızlaştırma operasyonları hayata geçiriliyor... CHP ve başkanlara düşman hukuku uygulanıyor... Bütün bunlar, “CHP’li başkanlar yolsuzluk çukuruna düşmüşlerdir” algısı yaratılarak CHP oylarını geriletmek ve sarayı kaptırmamak için yapılıyor... Peki, sonuç ne? CHP oyları yükseliyor, arayı açıyor... Bunu anlamak için sadece muhteşem Bayburt mitingine bakmak yeterli... “Kılıçdaroğlu – İmamoğlu Silivri buluşması”na gelince ... CHP’nin ve ülkenin ışıldayan yıldızı İmamoğlu’nun, Silivri sınırlarındaki koşullarda bile partisini düşünmesi olağanüstü takdire şayandır... Türkiye’ye sığmayan, haksız yere iki metrakare Silivri zindanına sığdırılan İmamoğlu, o koşullarda bile partisini düşünüyor ve çırpınıyor... Çağrısına partisinin başında 13 yıl kesintisiz kalan Klıçdaroğlu, bu çağrıya karşılık veriyor... Bu da önemli... Sızan haberlere göre önemli ve olumlu konuşmalar yapmışlar... Kılıçdaroğlu, “Dava süreci benim dışımda hukuki bir süreç... Şikayetçi olan ben değilim... Benim dışımda yürüyen bir yargı süreci var... Bana görev düşüyorsa, üzerime düşen görevi yaparım... Bölünmeden, parçalanmadan bir bütün olarak süreci tamamlamalıyız...” sözlerini yenilemiştir... Türkiye’nin siyasi üssü Silivri’den İmamoğlu da yargıya olan güveninin devam ettiğini, 30 Haziran’da olumsuz bir durum beklemediğini, Kılıçdaroğlu’na hitaben, “Sizin önerinizle başkanlığını yaptığım Kurutay tertemiz bir kurultaydı...” dedi... Kendisi de “Evet öyleydi” dediğini belirtiyor... Sayın Özgür Özel’e gelince; partinin lideri konumuna yükselmiştir... Kararlığı, dur durak bilmeyen çalışkanlığı her şeyden önemlisi sahiciliği değerlendirildiğinde “partiyi iktidara götürecek” bir liderdir... CHP liderini bulmuştur... Özgür rüzgarı önüne katmıştır... Özel, Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu haksızlık önünde eğilmiyorlar... Selvi yıkılınca herkesin ondan bir dal koparacağından farkındalar... Eğri okla doğru nişanın vurulamayacağını, İnönü’nün deyimi ile “iktidarda kalmanın değil, itibarda kalmanın” önemini biliyorlar... CHP için ya bir yol bulacaklar ya da yeni bir yol yapacaklar... Çünkü, arkada düşman hissedenin önündeki ile savaşamayacağının bilinci içindeler... CHP küllerinden doğan Anka Kuşu gibidir... 100 yıllık tarihi boyunca çok badireler atlattı, bunu da atlatacaktır... Bir sözüm de bu sorunları CHP’nin başına açanlara: “Zulüm ile abad olunmaz; olsa olsa berbat olunur...”
Nokta..