Ne zaman CHP solu söz konusu olsa aklıma gelen tanım; Deve desen deve değil, kuş desen kuş değil.

Nedenine gelince… Önce şu sorunun yanıtını aramak gerekiyor; CHP tam olarak bir sistem partisi iken nasıl oldu da siyasi yelpazenin solunda kabul gördü?

“CHP iktidarı demek, emeğin iktidarı demektir.” diyen Özgür Özel, ne dediğinin farkında mı? Sermaye gruplarıyla siyasi alışveriş sürerken, sol yumruk havada nutuk atmak… CHP’nin tam olarak misyonu, Türkiye’yi sistemin metropolüne yakın konumda, Batı Bloku içinde tutmaktır.

En başa dönelim. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren kapitalist sistemde, Batı Bloku’nda yer aldı. Türkiye’nin üretim ilişkileri ve üretim biçiminde kapitalist olmayan bir an bile yok. Ve bu tercih kanımca doğrudur. Atatürk’ün Lenin ile yazışmalarında bu tercihin nedenini görmek mümkündür.

Sisteme entegrasyonda, sermaye yetersizliği nedeniyle tercih edilen karma ekonomi ve devletçi uygulamalar, piyasa ekonomisinin dışında değildir. CHP de her zaman bu tercihin gereğini yerine getirmiştir.

CHP soluna gelince, 1960’lı yıllardan itibaren CHP’de sosyal demokrasi fikrine yöneliş başladı. İsmet İnönü’nün “ortanın solu” ile başlayan arayışları, Bülent Ecevit ile zirve yaptı. Sosyal demokrat kadrolar böylece CHP’de belirleyici rol oynamaya başladı. Ancak CHP solundan umudunu kesen Ecevit, seksenden sonra, DSP ile sistemde mümkün olan sol siyaseti denedi fakat başarılı olamadı.

Daha sonra, 2010 yılında start alan değişimle birlikte, CHP’nin kuruluş felsefesine ve devletin üniter yapısına bağlı kadroların tasfiyesi başladı.

Sosyal demokratların temel sorunu ise, sosyal demokrasinin yaşaması için kullanılan ekonomideki “fazla”nın yetersizliği ve sistemde sosyal devleti ihya edecek imkanların yok denecek kadar az olmasıdır.

Neo liberal dönemde, kapitalist metropollerde de sosyal devleti ayakta tutacak fazla yok edildi. Yani, kapitalistler yoksulların ve orta sınıfın sistemden daha fazla beslenmesini istemediler.

Yürüyen gerçek; Sistemi değiştirmek gibi bir hedefi olmayan CHP zaten programında piyasa ekonomisine sadakatini altını çizerek ifade ediyor. Solculuktan beklentisi, sistem koşullarında sosyal devleti bir nebze büyütmek.

Bu nedenle, sol bir program varmış gibi hareket eden CHP’lileri anlamak çok zor. Partinin öyle bir programı da hedefi de yok.

CHP solda bir iddia ortaya koyacaksa, dünya ölçeğinde başlayan değişimin getirdiklerini, oluşan yeni düzende yeni toplumun durumunu ve siyaset yapmanın koşullarını konuşmak için ne bekliyor, anlamak mümkün değil.

Ne yazık ki CHP yönetiminin değişimden anladığı, “yapay zekaya sordum” seviyesinde. Yeni toplumu ifade eden “kent yoksulluğu”ndan anlaşılan da fakir fukara muhabbeti… Sosyalist Enternasyonal üyesi olmanın sosyalizm ile hiçbir ilgisi yok. Zaten bir ilgisi olsaydı, CHP üye olamazdı.

Gerçekleri görmek lazım. CHP’den sol parti olmaz, olması da gerekmiyor. Parti programı, “piyasa ekonomisi” ile bağlı. Maksimum toplumculuk, sosyal devleti güçlendirmek suretiyle mümkün. Daha fazlasına sosyalist sistemin bile gücü yetmedi, doksanlarda yerle bir oldu.

CHP’nin sistemde durduğu yerde belirsizlik çok fazla. Yeni parti programıyla sosyal demokrasinin yeni Dünya düzenindeki yeri bir an önce belirlense iyi olur.

Hakkını teslim etmek gerekir, CHP’nin öncülük ettiği “demokrasi ittifakı”, “6’lı Masa” gibi, değişime yol açacak potansiyele sahip. Tabii, süreç doğru yönetilirse…

Sonuç olarak, CHP iktidar olmaya çok yakın, hata yapma lüksü yok. Büyük sınav, “Arap-Kürt-Türk Federasyonu” tezleri tartışmasında verilecek.