19 Mayıs 1919, çöküşün belirsizliğinde umuda yolculuğun başladığı gün.
106 yıl sonra, yeryüzü yeni bir çağa hazırlanıyor. İnsanlık modern zamanların sonuna geldi. Sanayi devrimi sonlandı. Kapitalist sistemin tarihsel sonu yaklaştı.
Yürüyen gerçek; Yapay zekâ eşliğinde dijital devrimin şafağında insanlık, dayatılan yeni hayatı kavramaya çalışıyor.
Geçen yüzyılın başında, insanlık alemi iki kere dünya ölçeğinde savaş çıkardı. 100 milyon kadar insan öldü. Böylece, endüstri çağı başladı.
İnsanlık, bu defa da endüstri çağını kapatıp yeni bir çağa girmeye hazırlanıyor. Bakalım,hangi bedeller ödenecek?
Belirsizlik zamanlarının bilinmezliğinde altını kalın kalın çizerek söylemek gerekiyor; Dünya yeni düzene hazır değil.
Mesela, Türkiye’nin ödeyeceği bedellerin ortaya çıkan emarelerine bakılırsa, devletlerin ve sınırların yeniden yapılandırılacağına dair öngörüler doğru çıkıyor. “Türk, Kürt, Arap” federasyonu fikri tesadüfen gündeme taşınmış değil.
Arap, Kürt, Türk kimliğini bir federasyonla kontrol altında tutmayı planlayan Batı, İsrail-ABD hattında bu fikri destekliyor. Emevî İslamı ile hemhal federasyon… Seküler toplumun başına gelecekler ise sessizce geçiştiriliyor.
Yanı sıra, “terörsüz Türkiye” yaklaşımında da muğlak alanlar var. Terörsüz Türkiye’de Kürt sorunu nasıl ele alınacak? Türkiye’de yaşayan Kürtler ile Suriye’de, Irak’ta, İran’da yaşayan Kürtler arasında nasıl bir mutabakat ortaya çıkacak?
Türklerin tarihini yeniden yazmak ihtiyacı, Malazgirt Zaferi yıldönümünde Erdoğan’ın yaptığı açıklamada adeta dile geldi. Malazgirt’ten günümüze uzanan “Arap-Kürt-Türk” hattı inşa edildi.
Gelin görün ki bu meseleleri tartışmanın terörü savunmakla aynı şey olduğunu söyleyen Saray çevrelerinde, buna izin verilmeyeceği, açık dille ifade ediliyor.
Belirsizlik her şeyi örtüyor. Bununla birlikte, Türkiye’nin yarar ve çıkarlarının Batı’nın izlediği politikalar ile ne ölçüde örtüştüğünü konuşmak bir zaruret.
Türkiye, Doğu ve Batı Blokları arasında nerede duracağına doğru karar vermeli. Yüzyıl önce, tarihsel ömrünü tamamlayan İmparatorluk sanayi devriminin yıkıcı etkileri altında kalınca, Türkiye Cumhuriyeti tercihini Batı’dan yana kullanmıştı. Ve yüzyıldır, bu tercihin gereklerini yerine getiriyor.
Acı ama gerçek; Yeni Dünya düzeni kurulurken işleyen dinamiklerin yarattığı belirsizlik ve dengeden çıkan sistem, yeryüzünü hiç olmadığı kadar güvensiz kıldı.
Hal böyle iken, iktidar grubunun “terörsüz Türkiye” başlığı altında dizayn etmeye yöneldiği yeni Türkiye, sübjektif bilgiler gölgesinde tarihiyle yüzleşmeye zorlanıyor. Bu tartışmalardan barış çıkar mı, orası meçhul.
Ancak belirsizlik zamanlarından sonra ülkenin başına gelenleri görmek durumunda kalırsak, büyük hayal kırıklığı yaşayabiliriz.
Yeni toplumsal mutabakat, bu ülkede yaşayan her insan için hayati önem taşıyor.
Doğru kararlar almak için başka zamanımız olmayabilir.