Bugün Pazar…
Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü…
Bir kez daha…
Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…
Bunu yaparken de…
“Gazi ve Latife”nin yazarı Hıfzı Topuz'u…
“İki Aşk Arasında Atatürk” kitabının yazarı Salih Bozok'u…
“Teyzem Latife”yi kaleme alan M. Sadık Öke'yi ve…
“Fikriye” romanın yazarı Fatih Bayhan'ı…
Saygıyla analım…
***
Aşk hikayelerini herkes sever...
“Ben sevmem!” diyenler...
Bilin ki...
Ya hiç aşkı tatmamışlardır ya da, samimi değildirler!
***
Peki...
“İki kadın aynı erkeği severse (*)akıbet ne olur?”
Soru şahane, cevabı zor!
Okumaya başladığınız yaşanmış öykü...
O sorunun gerçeğe en yakın cevabıdır...
***
Zamanın yakıştırdığı sıfat ile...
“Köşk'ün Duvaksız Gelini” Fikriye Hanım…
Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın ikinci eşi…
Ragıp Bey'in kardeşi…
Memduh Hayrettin Bey ile Vasfiye Hanım'ın kızıydı…
Fransızca ve Yunanca biliyor; ud ve piyano çalıyordu…
Büyüleyen gözleri üzüm karasıydı…
Olağanüstü güzel olmasa da çok hoş bir kızdı…
Gönülleri yakıp, geçen efsunlu bir yanı vardı…
Hastalıklara karşı zayıftı…
Narin yapısı yüzünden eğitimini yarıda bırakmıştı…
Çok genç yaşta bir Mısırlı ile evlenmişti…
Ancak…
Harem hayatına ayak uyduramamış…
Ailesinin yanına dönmüştü…
Mustafa Kemal'i…
Çocukluğundan beri tanıyor ve ona hep…
“Mustafa Abi…” diye sesleniyordu…
Kader…
Onları Ankara'da buluşturdu…
Gazi, Kurtuluş Savaşı'nın başlarında…
Çankaya'da bakımdan yoksun bir hayatın pençesindeydi…
Özel hizmetleri aksıyordu…
Selanik'teki dostlarından Mithat Bey…
Gazi'yi ziyarete geldiği bir gün…
Mustafa Kemal'in durumunu görünce…
O'na Fikriye Hanım'ı tavsiye etti…
Birkaç gün sonra…
Fikriye Hanım, Çankaya'ya yerleşmişti bile…
Çevresindekilere kendini sevdirdi, saydırdı…
Orta boylu, kara gözlü, karakaşlı, aydınlık yüzlü genç kadındı…
***
Mutlu düzen 1923'e kadar böyle sürdü…
Ancak…
Fikriye Hanım tüberküloza (verem) yakalanmıştı…
Atatürk, O'nu tedavi için Almanya'ya gönderdi…
Tam da o sırada…
Mustafa Kemal, Latife Hanım’la evlenmeye hazırlanıyordu…
Fikriye, o izdivacı…
Tedavisinin sürdüğü hastanede…
Bir gazete haberinden öğrendi…
Çılgına dönmüştü…
Kimseye haber vermeden Türkiye'ye geldi ve…
Soluğu Çankaya Köşkü'nde aldı…
Ve...
“Dilsiz Aşk” o gün başladı ve sona erdi...
Latife Hanım…
“Ne işin var senin burada?” diyerek…
Atatürk’e haber vermeden Fikriye'yi köşkten kovdu…
Genç kadın darmadağın olmuştu…
Gazi Mustafa Kemal'i “için için seven” o kadın…
Kendisini Köşk'e getiren faytona binerken…
Gözyaşlarını tutamıyordu…
Atlı araba Köşk'ün cümle kapısına gelmeden…
Bir silah sesi yankılandı…
Fikriye…
Gazi'nin hediye ettiği tabancayı…
Göğsüne dayayıp, tetiği çekmiş…
Narin vücudu faytonun kapısından dışarı sarkmıştı…
Zavallı Fikriye…
Sol elini göğsüne bastırmış, parmakları arasından kan sızıyordu…
Sağ elinde tabanca vardı…
***
Fikriye'yi…
Atatürk'ün emriyle hastaneye yetiştirdiler...
Dokuz gün komada kaldı…
Sonunda bu dünyaya veda etti…
***
Hıfzı Topuz üstadın…
“Gazi ve Fikriye” romanını okursanız…
Fikriye…
Kurşun yarasıyla değil…
Kurşunun açtığı yaranın enfeksiyon kapması ve…
Tam iyileşmeyen verem hastalığının iyice azması nedeniyle...
Hayata veda etmişti…
Ölüm tarihi, 31 Mayıs 1924 olarak kayıtlara geçti...
***
Peki, Fikriye'nin mezarı nerede?
Ata'nın yaveri Salih Bozok'un anılarına göre…
Mezar yeri Kuğulu Park'taydı…
Yazar Fatih Bayhan'a göre ise…
Talihsiz Fikriye…
Ankara'nın Ulus semtindeki eski mezarlıkta yatıyordu…
Can Dündar'a göre ise…
Ankara Etnografya Müzesi'ndeki
Atatürk'ün at üzerinde dev heykelinin yükseldiği yere defnedilmişti…
Hiç kimse...
Gerçek mezarın nerede olduğu konusunda...
“Küçücük” bir atak bile yapmadı...
Ne kadar garip di’mi?
***
Bitiriyoruz…
Bu yaşananlar…
Cumhuriyet’in ilk yıllarından “çok trajik” bir aşk öyküsüdür...
Fikriye…
Yıllarca “Çankaya'nın Duvaksız Gelini” olarak anıldı…
Herkes bi'şiler söyledi…
Anılar saçıldı; romanlar yazıldı…
Ancak…
Fikriye'nin sırlarıyla bu dünyaya veda ettiği gerçeğini…
Hiçbir şey değiştiremedi…
Geriye…
Mezarı bile olmayan bir büyük aşk kadının…
Bilinmeyenleri kaldı…
Fikriye için açık ve net…
En çarpıcı tarihi söylem ise…
(İsimleri saklasa da…)
Ulu Önder Atatürk'ten geldi:
“Beni iki kadın çok sevdi, biri yalnız ben olduğum için (o Fikriye'dir), öteki de mevkim için… (o da Latife Hanım'dır).'
Hamiş 1: Bazı tarih yazarları Atatürk'ün Fikriye Hanım'dan bir oğlu olduğunu yazarlar... Araştırmacı - yazar Mehmet Sadık Öke, “Teyzem Latife” isimli kitabında Atatürk'ün manevi oğlu Abdürrahim Tuncak'ın Fikriye Hanım ile Atatürk'ün öz oğlu olduğu iddia eder... Atatürk'e benzediği öne sürülen Abdürrahim Tuncak ise, 1990 yılında 99 yaşında bu konuda bir kelime bile konuşmadan vefat etti…
Hamiş 2: “Veda”, yönetmenliğini ve senaristliğini Zülfü Livaneli'nin üstlendiği, biyografi ve dram türlerindeki 2010 çıkışlı filmidir... Atatürk’ün başyaveri Salih Bozok'un anılarına dayanan film, Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatının bir kesitini anlatıyor...
Sonsöz: “Aklım fikrim sende, seni ne zaman göreceğimde, seni nasıl göreceğimde ve beni görür görmez ne diyeceğinde... / Nazım Hikmet – Türk Şiiri’nin Mavi Gözlü Devi...”