İki gün önceydi...
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan...
Yıllardır seslendirdiği o cümleyi...
Bi’kez daha dile getirdi:
“Türkiyesiz Avrupa güvenli olmaz!”
Bir cümleyle bırakmadı; arkasını da getirdi:
“Avrupa güvenliğine dair atılacak tüm adımların Türkiye ile birlikte planlanmasının ortak menfaatlerimize olacağı kanaatindeyiz...”
Bu arada...
Bi’de kuvvetli sitem var Sayın Cumhurbaşkanı’ndan...
Kime?
Adres belli: “Avrupa Yakası”na:
“Tam üyelik hedefimizi çok güçlü bir şekilde muhafaza ediyoruz... Avrupa Birliği’nin de stratejik ve vizyoner bir tutum benimsemesini ve üyelik müzakerelerimizin bir an önce canlandırılmasını bekliyoruz...”
İyi de...
Türkiye “Avrupa Birliği”neden bi’türlü giremiyor?
Süreci neden ağır ağır işletiyor bunca yıldır?
Çünkü...
Avrupa Birliği...
Rahmetli Adnan Menderes döneminden beri...
Türkiye'yi insan hakları ihlalleri ve...
Hukukun üstünlüğü alanındaki eksiklikleri nedeniyle...
Suçluyor ve eleştiriyor...
Çünkü...
Avrupa Birliği...
Türkiye'de 2017 yılında yapılan anayasa referandumu ile...
Oluşturulan “Güçlü Cumhurbaşkanlığı”nın...
AB üyeliğine uygunluk için...
“Kopenhag Kriterleri”ni ihlal edeceğini söylüyor...
Bununla da kalmıyor...
Buna karşın...
Terörist başının mesajı okundu...
Heyetler İmralı’ya gitti, geldi...
Sürece bakılırsa...
Ve yeni gelişmelere dikkat edilirse...
MHP lideri sayın Bahçeli’nin seslendirdiği gelişmelere göre...
Abdullah Öcalan, Türkiye’ye bir “mesaj” yolladı...
Dağdakiler de “silahları gömmeyi” kabul etti...
***
İşte tam de bu sırada...
Bu güzel ülkede...
Terörle mücadelenin efsane komutanı (*)Osman Pamukoğlu’ndan...
“Açılım Uyarısı” geldi...
Terör örgütünün başı Öcalan’ın...
İmralı’daki “Bebek Katili”nin serbest kalmadan bırakılmayacağını söyleyen Pamukoğlu, vatanı için canlarını veren, uzuvlarını kaybeden kahramanları hatırlattı ve şöyle dedi:
“22 bin gazi, 14 bin şehit ailesi var... Onlara sordunuz mu?”
***
“Sözcü TV”deki programda konuşan Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu, ikinci açılım süreciyle ilgili uyarılar yaptı...
Pamukoğlu’nun şu uyarıları müthiş anlamlı:
“Öcalan yakalandığı günden beri aracılarla örgütü yönetiyor... PKK silah bırakma kongresi için Öcalan’ın da katılmasını birinci şart koştu... Bundan sonra İmralı’ya “fiziki özgürlek” diyerek serbest bırakılmasını talep edecek... Bunlara bir şey vermeden, vazgeçerler mi? 22 bin gazimiz, 14 bin şehit ailesi var... Onları nasıl ikna edeceksiniz? PKK tüm silahlarını bırakır mı? Kritik silahları PYD’ye gönderecek... PKK’nın işin başında siyasi amacı neyse bugün de değişmedi...”
***
Türkiye, PKK terörüyle başlayan büyük sıkıntıları...
40 yıldır yaşıyor...
Daha ne kadar yaşayacak?
Bu “gel/git”lerin sonu nereye varacak?
Şehit aileleri...
Bu gelişmelerin gölgesinde kalplerinin sesini nasıl duyuracak?
Aslında...
Bu hassas konudan...
“85 milyonluk Türkiye’nin kalpten gelen ortak sesi n’olacak?”
Bu soruyu...
Asırlık CHP'de...
Neredeyse hemen her '1 Numaralı' koltukta görev yapmış…
Değerli büyüğüm Bülent Baratalı'ya sordum...
İşte Sayın Baratalı'nın yorumu:
Türkiye - AB ilişkileri, “Avrupa Ekonomik Topluluğu”na 31 Temmuz 1959’da başvurmamızla başladı, bugünlere uzandı... İlişkiler çoğu kez “inişli, çıkışlı” olsa da; hatta zaman zaman donsa da an itibarıyla devam ediyor... Türkiye, Avrupa Birliği’nin siyasi kıstaslarına (Kopenhag Kriterleri) uymak için farklı tarihlerde gerekli çalışmaları da tamamladı; 24 yıl önce Avrupa Birliği Komisyonu’na teslim etti... Temel hak ve özgürlüklerin yanı sıra; demokrasi, hukukun üstünlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, insan hakları gibi konularda düzenleme yapıldı... Nitekim, Erdoğan’ın katılımıyla müzakereler başladı... Avrupa’daki tören sonrası ülkede şenlikler düzenlendi, Kızılay Meydanı’nda öğlen saatlerinde(!) havai fişekler atılarak süreç kutlandı! Türkiye’ye 13 fasıl açılarak yapacakları dikte ettirilmiş ancak bunlardan sadece bir fasıl kabul edilmiş, diğerleri üye ülkeler tarafından ret edilmişti... AB’nin, Türkiye’den ciddi istekleri vardı... İlerleme raporlarına bakıldığında Avrupa Birliği’ne kabulümüzün en önemli sorunu Kemalizm’di... Öyle ki, Avrupa bizden Kemalizm’den vaz geçmemizi, hatta Atatürk’ün fotoğraflarının devlet dairelerinden kaldırılmasını istemiş; Kıbrıs’ta KKTC’nin ve Türk askerlerinin varlığı AB için önemli sorunlarından biri olmuştu... Yavru Vatan’da durmuş olan görüşmelerin devamının istenmesi katılım için şart olarak ileri sürülüyordu... Ayrıca, Avrupa Birliği, Türkiye’yi; insan hakları ihlalleri, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü, Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması gerekçesiyle suçlamakta 2017’de yapılan Anayasa Referandumu ile oluşturulan güçlü cumhurbaşkanlığının AB üyeliğine uygunluk için Kopenhag kriterinin ihlal edileceğini söylemektedir... Türkiye’de serbest dolaşım için başta verilen sözlerin tutulmaması diğer gerekçelerle AB’yi suçlamaktadır... Yine AB ile aramızda mülteci sorunu Akdeniz sorunu, Ortadoğu sorunu, ulaşım haklarının sorunu gibi önemli başlıklarda bir araya gelen sorunlar da varlığını sürdürmekte... Süreç böyle devam ederken Trump’ın Avrupa’yı yüzüstü bırakarak Rusya ile yakınlaşması ülkemiz için bir fırsat doğmuş olduğunu gösteriyor... Türkiye’nin müzakere sürecinin başlaması, Avrupa savunmasında yer almak istemesi bu yüzdendir... Ayrıca Erdoğan, AB kapılarının yalnız açılmasını talep etmekle kalmayıp, eski kıtanın geleceği için yeni bir ittifak ağının oluşturulmasını istemekte... Yine Ukrayna’da kalıcı barış için oluşturulacak gücün komutasının Türkiye’ye verilmesi konusunda da Cumhurbaşkanı Erdoğan gönüllü görünüyor... Bu son gelişmelerin ışığında AB’ye katılım konumuz daha mümkün hale gelecektir... Osman Pamukoğlu’nun değerlendirmelerine katılmamak mümkün değil... Öcalan’ın çağrısı, Kandil dışında karşılık bulamadı... Özellikle Suriye’de Rojava’da... İsrail desteği ile oluşturulan, Suriye’nin de muhatap kabul ettiği oluşum, “Öcalan’ın muhatabı değiliz” diyerek çağrıyı reddetti... İran PKK’sı “pejak”tan ses çıkmıyor... Yeni Suriye ise anayasasını bekliyor... Daha önce Surye’deki oluşum için “kırmızı çizgimiz” diyen Erdoğan ve Cumhur İttifak’nın tavrı merakla bekleniyor... DEM sözcüsü Sırrı Süreyya önce Öcalan’ın mektubunu okudu, ardından diğer istekleri sıraladı... Öcalan’a fiziki özgürlük, sekretarya istemi, kongereye başlangıç, umut hakkı gibi giderek artan istekleri sıraladı... Bu isteklerin tamamını kabul etmek ve ya etmemek Gazi Meclis’in kararıdır... Genel af çıkarma Meclis’te nitelikli çoğunlukla olan işlemdir.... Başında “gazi” unvanını taşıyan bu Meclis’ten genel affın çıkması mümkün görünmüyor... Diğer taraftan DEM insan hakları ve hukukun üstünlüğünden bahseden süreçte ne yapacak? Talep ettikleri ve almak istedikleri neler? Cumhur İttifakı’nın getireceği “Erdoğan’a ömür boyu başkanlık” imkanı tanıyan Anayasa değişikliğine “evet” diyecekler mi? Şimdiye kadar demokratik bir ülke isteyen DEM, etki ajanlığı ve siber güvenlik yasasına “Hayır” mı diyecek? Bu “evet” bir işaret fişeğidir... Buna “evet” diyenler Anayasa değişikliğine de “evet” diyecektir... Buna siyasette “ciliantailizm / kayırmacılık” diyorlar... Tam anlamı şöyle: “Ben sana evet, sen bana evet” demek... Bir nevi, “al / ver”...
PKK’ya gelince... Kuruluş amacından asla vazgeçmez...
Ama...
Varsa kalpleri zedelemeyecek harbiden bir “açılım”...
O’nun adı da...
“O ses Türkiye...” olmalı; anladınız siz!
Nokta...
(*)“1993 – 1995 arasında Hakkari’de PKK’ya karşı büyük başarılara imza atan Osman Pamukoğlu, “Efsane Komutan” namıyla anılıyor...”
Sonsöz: “Aynı emperyalist devletler aynı derecede şiddetle Türk’ün de, Arap’ın da, Irak’ın da, Anadolu’nun da, Suriye’nin de düşmanlarıdır... Şu halde, Anadolu’nun, Irak’ın, Suriye’nin hayatı ve menfaatleri pek sıkı bir tarzda birleşmiş bulunuyor... Demek oluyor ki, Türkler’le Iraklılar ve Suriyeliler arasında sıkı bir dostluk ve uyum siyaseti gerekir.” / Gazi Mustafa Kemal Atatürk (Hâkimiyet-i Milliye, 26 Temmuz 1920)