Gündem o kadar yoğun ki, sabah planladığınız yazı, akşama eskiyebiliyor. Hangi birini yazmalı? Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı kampanyasını başlattığı gün, DEM Heyeti İmralı’ya davet ediliyor. Aynı gün sabahı Beykoz Belediyesine operasyon düzenleniyor.

Erdoğan, Hak vaki olunca koltuğu bırakacağını ilan ediyor, yine bu gündem içinde. Türkçe bilen herkesin anlayacağı şekilde, “toprağa gidince bırakacağım” diyor yani.

Bütün bu olayları tabii ki, birbiriyle bağlantı içinde yorumlamak gerekiyor.

İmamoğlu’nun adaylık başvuru törenine katılmayan Mansur Yavaş, ısrarlı sorular üzerine, öğleden sonraki belediye başkanları toplantısına katılacağını söyledi. Eklediği çok önemli bir cümle de vardı tabii: “Bütün seçenekler masada.” Yani olmuş bitmiş bir şey yok.

Aday ilan etmenin erken olduğunu ısrarla vurgulayan Yavaş, CHP’nin önseçimle aday belirlemesini doğru bulmadığını da söyledi defalarca. Çünkü ona göre, parti üyeleri ile seçmen eğilimleri paralellik taşımıyor. Parti içinde İmamoğlu tercih edileceği halde, seçmen düzeyinde kendisinin daha çok desteğe sahip olduğunu bu görüşüne dayanak yapıyor.

Yavaş, bir CHP’li değil... Parti kimliği olarak da geçmiş olarak da ve de ideoloji olarak da. Yavaş bir ülkücü; bunu inkar etmiyor; avantaj olarak değerlendiriyor. CHP ile ittifak yaparak belediye başkanı seçildi. CHP ile karşılıklı bir anlaşmaydı bu. Kazan kazan yani. CHP başka adayla kazanamıyor, Yavaş da başka parti ile.

Nitekim 2014 yılında CHP adayı olarak girdiği seçimde başkan olamayınca, partiden istifa edip, 2019 yılında tekrar üye oldu.

Seçmen blokları eskisinden bir hayli farklı özellikler taşıyor artık. Kutuplaşmaya dayanan siyaset seçmenlerin bir bloktan diğerine geçişini zorlaştırıyor. Kutuplaşmanın daha da katılaştığı son dönemlerde CHP muhafazakâr seçmenden kayda değer bir oy alamadı. Ne muhafazakar eski siyasetçileri milletvekili yaparak ne de Ekmelleddin İhsanoğlu gibi bir şeriatçıyı Cumhurbaşkanı adayı yaparak bunu başarabildi.

Oysa Yavaş ile Ankara’da bunu başardı. CHP’li bir büyükşehir belediye başkanı olarak, Mansur Yavaş sadece Ankara’da değil, Anadolu’da büyük sempati topladı. Erdoğan ile polemiğe girmedi, Erdoğan ona karşı, İmamoğlu’na karşı yaptığı operasyonları denemedi henüz.

Hem ülkücü geçmiş ve kimlik ile hem de sakin ve soğukkanlı tavrı ile Cumhur İttifakı partileri seçmenlerinden dengeleri etkileyebilecek kadar destek alabilmektedir. AKP ve MHP’den uzaklaşmak isteyen seçmen için en uygun seçenek Yavaş gibi görünmektedir.

CHP’nin İmamoğlu’nu aday göstermesi doğal bir durum. Ancak Yavaş’ın da kendine yönelik desteğe dayanarak, masasında farklı seçenekleri tuttuğu bir gerçek. İmamoğlu ve CHP’nin kararını eleştirmemesi, kendisinin adaylıktan vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Bu konuda da “gün ola harman ola” sözünü hatırlayalım... CHP seçmenini karşısına alacak hamlelerden kaçınması da akıllıca.

Geçenlerde gerçekleşen Özel, İmamoğlu ve Yavaş görüşmesinin detaylarını bilmiyoruz. Orada daha özel konuların konuşulduğunu tahmin etmek zor değil.

Ümit Özdağ, Yusuf Halaçoğlu ve Musavvat Dervişoğlu ile ard arda görüşen Yavaş’ın da farklı seçeneklere de hazırlandığını gösteriyor. Erdoğan’a gidecek olan oylardan en fazla oy koparacak olan Yavaş’ın bu gerçeğe bağlı olarak, en azından Erdoğan’ın ilk turda kazanmaması için adaylık seçeneğini masada tutabilir.

Bu durumda ise Yavaş’ın CHP’den alacağı oy beklenen düzeyde olmayacaktır. Çünkü CHP seçmeni de AKP ve MHP seçmeni kadar fanatiktir. CHP’nin adayına sahip çıkar. Sırf partinin adayı diye Ekmelleddin’e oy vermiş bir kitle, İmamoğlu aday olunca, ondan vazgeçmez.

DEM faktörünün rolünü daha sonra değerlendirmeye çalışacağız. Çünkü araya giren her değişken bu dengeleri belli ölçüde etkileme kapasitesi taşımaktadır.