Bu hafta CHP cephesi yine hareketliydi. Kurultaylar Partisi olarak anılan CHP, son birkaç ayda üçüncü kurultayını gerçekleştirmekle kalmadı, bir yıl içinde Genel Başkan olarak üç kez Özgür Özel’i seçti.
Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Kurultay öncesi, önce bir video çekerek ve ardından da yandaş gazete Sabah’a röportaj vererek, hem CHP yönetimini eleştirdi hem de İstanbul Büyükşehir İddianamesine destek verdi.
CHP üyelerinin büyük çoğunluğu ve CHP’li seçmenler buna büyük tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu videosu altına yapılan binlerce yorumun, yapay zekanın hesabına göre yünde doksan sekizi tepki içeriyormuş. Ancak az sayıda da olsa Kılıçdaroğlu’na sahip çıkan ve destekleyenler de var.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin arınması gerektiği iddiası, doğru ama bunu söylemek Kılıçdaroğlu’na düşmez. Birçok açıdan bu, böyle. Çünkü CHP bu kadar zor günler geçirirken, ciddi bir abluka altında olduğunu göre göre, eski bir Genel Başkana düşmez bu iş.
Öte yandan adama sorarlar, iki yıl öncesine kadar CHP’nin arınmaya ihtiyacı yok muydu? Kılıçdaroğlu döneminde tertemiz bir siyaset mi vardı profesyonel CHP’de. Kesinlikle hayır. Zaten bu yönetim kadrosu ve yönetimde yer almasa da karar süreçlerinde etkili olan siyaset baronlarının çoğu, Kılıçdaroğlu döneminden devşirme kişiler.
Kılıçdaroğlu, Silivri’ye gidip, İmamoğlu’nu ziyaret etmemekle, yandaş basına iyi malzeme veriyor ama kendine bağlı ve has adamı diye görülen onlarca belediye başkanı da bu türden iddialar ile anılmıyor muydu? Özlem Çerçioğlu mesela. Kendi genel başkanlığı döneminde yolsuzlukları hakkında kitaplar yayınlanmış bir başkan değil miydi?
Otomatik silahlı korumalarla gezen belediye başkanları yok muydu? Malatya milletvekili o zaman da İzmir’de ve diğer büyükşehirlerde belediye başkanı ve meclis üyeleri atamıyor muydu? Tunceli ve Elazığ milletvekili olduğu halde, Kılıçdaroğlu’na yakın bir siyasetçi mesaisinin büyük bölümünü İzmir çevresinde, ihalelere ayırmıyor muydu?
O dönemde adı yolsuzluklarla anılan parti yöneticilerinin ve belediye başkanlarının listesini vermeye kalksak sayfa yetmez.
Öte yandan iddia ve kanaat, hukuki bir ifade değildir. Mesela ben Baykal döneminde de Kılıçdaroğlu döneminde de, Özgür Özel döneminde de belediye yönetimlerinin büyük çoğunluğunun temiz olduğuna inanmıyorum. Ama bu benim kanaatim. Hukuki bir ifade değil.
Sadece CHP değil tabi başta AKP olmak üzere bütün düzen partilerinin pratiklerinde bu durum adeta bir gelenek haline gelmiş durumda.
Mansur Yavaş’ın, “Gökçek ailesi yargılanmadan bu ülkede adaletten söz edilemez” sözü, çok önemli bir tespittir.
Yani bu operasyonların sadece CHP’ye yönelik olması ve bu kadar fazla gizli tanık kullanılması, söz konusu operasyonları hukuki olmaktan uzaklaştırıyor. Hele 31 yıllık diploma iptali, mesleğinin namusuna sahip hiçbir hukukçu ve akademisyenin kabul edebileceği bir olay değildir.
CHP’de değişim şarttı. Kılıçdaroğlu’nun tekrar aday olmaması gerekirdi. Tamamı kendi döneminin delegeleri ile girdiği Kurultay’dan mağlup çıkmasının duygusal travmasından kurtulamıyor besbelli.
Şaibeli kurultay diye düşünüyor olabilir ama kendi dönemindeki kurultayların tertemiz olduğunu iddia etme şansına sahip değil. Genel başkanlık için olmasa da PM üyelikleri için belediye şirketlerinin günlerce meyhane kapattığını ve Kurultay sonrası yüzlerce kişinin belediye şirketlerinde işe alındığı iddialarını CHP’liler defalarca dile getirmişti.
Dolayısıyla siyasette kirlilik ve yozlaşmanın CHP örnekleri, Baykal döneminde de vardı, Kılıçdaroğlu döneminde de. Özel döneminde de ortadan kalkmış değil. Çünkü artık siyaset, sistem partilerinde liyakata değil, kayırmacılığa dayanmaktadır.
Bu yazı yazılırken, CHP PM üyeleri belli değildi. Ama bu yorum yapmayı etkileyecek bir durum değil. Bazı yeni isimler alındı diye haberler yapıldı ve yapılacak. Hukukçular, ekonomistler, sağlık uzmanları, bazı gazeteciler ve bazı iyi insanlar da CHP PM’ye girebilir.
Ama anahtar listeden de görüyoruz ki, öyle kişilere de yer verilmiş ki, bunların bildikleri siyasetten olumlu anlamda yenilik çıkmaz.
Sonuç olarak PM ve MYK’ya bakarak önümüzdeki dönem CHP’nin performansı hakkında değerlendirme yapmak, sınırlı bir değerlendirme olacaktır. Nepotizm, eş dost kayırmacılığı ve mezhepçilik gibi, siyaseti kemiren hastalıklara son vermek kolay bir iş değil.
Oysa ülkenin buna ihtiyacı var. Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın performansları, muhalif seçmende Saray rejiminden kurtulma umutlarını belli ölçüde diri tutuyor. Bunu heba etmemek yine bunların hamlelerine bağlı olacak.