Saray iktidarının ve beton sermayesinin, kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen, Çeşme Projesini tekrar gündeme getirmesi, bu konudaki ısrarını göstermektedir. Nitekim İzmir CHP Milletvekili Mahir Polat, bu konuda çok yerinde bir tespit yaptı: Sermayenin vicdanı zayıftır, bizden görünen işbirlikçiler ile Çeşme’yi yağmalayacaklar.
Yeni Çeşme Projesinin sözcüsü haline gelen İzmir AKP Milletvekili Atilla Kaya, yeni mesajlar paylaştı. Kaya’nın vurguladığı birinci konu, “biz korumasaydık, zaten buralar imara çoktan açılırdı” ifadesiyle dile geldi.
Yani “bizden görünenleri” kastederek, CHP’li belediye yönetimlerinin bu bölgeleri çoktan yağmalayacaklarını söylemiş oldu. Haksız mı, sanmıyorum. AKP bu bölgeleri korudu mu, hiç tanık olmadık. Ama Port Alaçatı yağması ve koylarda mantar gibi çoğalan rezidanslar konusunda yeni imar düzenlemeleri, belediye imar komisyonlarında hep oy birliği ile geçti.
Bizden gözüken tanımı içinde yer alan Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tuğay’ın Çeşme Projesi konusundaki, “Çeşme’ye yapılacak turizm yatırımına karşıyım diyemem ama çevreye duyarlı olmalı” sözü ne kadar büyük bir laf değil mi?
Turizm imar izni alıp otel olarak inşaata başlayıp, tamamlanmadan onları rezidansa dönüştürecek düzenlemeleri yapan Büyükşehir Belediyesi, turizmciymiş, çevreciymiş.
İstanbul’da Kanal İstanbul’a karşı CHP’li belediye yönetimleri direnirken, İzmir’de aynı konuda, rant ittifakı içinde gayet uyumlu çalışmaktadırlar.
Atilla Kaya’nın Yeni Çeşme Projesi ile ne kadar çok yarar sağlanacağı konusundaki müjdelerinden biri de, buradan, yani hazine arazisi satışından elde edilecek gelirden bir miktar Kemeraltı’na pay ayrılacağı yönünde oldu. Ne güzel değil mi?
Hep iyilik hep iyilik. Maksat turizm, maksat istihdam, maksat Kemeraltı. Yoksa hazine arzisi satışı detay.
Marx’ın dediği gibi, cehenneme giden yollar iyi niyet taşları ile döşeniyor.
Çeşme’yi ve Çeşme turizmini bu kadar önemseyen Kültür ve Turizm bakanlığı, 23 yıldır buraya nasıl bir kültür ve turizm desteği vermiş ki. 12 İyon kentinden birine ev sahipliği yapan Çeşme’nin Ildırı köyüne bir imitasyon müzesi mi yapmış? Turizm sadece otel ve bina mıdır? Kültür, tarih ve doğa, çağdaş turizmin esas unsurları değil midir?
Her proje başvurusuna “Çevre Etki Değerlendirme Raporu gerekli Değildir” diye otomatik olarak damga vuran Çevre ve Şehircilik bakanlığına ne demeli? Mesela yatırım için standartlara uygun olmayan onlarca balık çiftliklerinin deniz kirliliğinde rolü var mıdır? Çeşme’de iki ayda binin üzerinde orkinos ölüsünün kıyıya vurması konusunda Çevre Bakanlığı ne diyecek acaba?
Baştan sona iyilikle dolu olan bu Yeni Çeşme Projesinde, Kaya’nın verdiği bilgiye göre, mevcut arazinin %1,2’sine inşaat yapılacakmış. Tam da Cemil Tuğay’ın ve Çeşme Belediye Başkan Vekilinin tarif ettiği gibi, ultra çevreci bir yatırım. Yani söz konusu arazinin %98.88’i yeşil alan olarak kalacak.
Şimdi Mahir Polat’ın tanımıyla bu işbirlikçilere biz de bir iki soru soralım.
Ilıca’daki Swiss Otel’in imarı, turizm imarı değil miydi? Yani turizm olduğu için imar yoğunluğu ve vergi muafiyetlerinde yararlanmış bir tesis. Peki, sonra bahçesinde yeni bir inşaat yapıldı mı? Yapıldı. Çok sayıda rezidans inşaatı. Bu ruhsatı kimler verdi ki?
Azeri işadamlarına ait lüks otel inşaatına, turizm imarına sahip olduğu halde, ticari alan imar düzenlemesini kim yaptı?
Yani tüm bunlar, Kaya’nın söylediği %1,2 oranının başlangıç oranı olduğunu gösteriyor. Başka bir deyişle, ruhsatı %1,2 olarak alırız, sonra rant ittifakı ile orada yeni düzenlemelerle yoğunluk artışı yaparız kurnazlığı.
Bire bir tanık olduğum iki örnek daha vereyim. Germiyan’daki taş ocakları, işe başlarken aldıkları ruhsatlarda yer alan üretim kapasitesini, süreç içerinde defalarca yenileyip artırmışlardı.
Güral Porselen’in yine Germiyan sınırları içerisinde Rüzgar Enerji Santrali ruhsat alma aşamasında, Mahkeme “Çevre Etki Değerlendirme Raporu Gerekli değildir” kararını ret etmişti. Bu durumda, bu projenin gerçekleşmemesi gerekirdi değil mi? Hayır öyle olmadı. Daha önce dört tribün olarak yaptıkları başvuruyu, bu defa iki tribüne çevirip, yeni bir proje olarak ruhsat almaları çok çarpıcı bir örnek ve tecrübeydi.
Dahası da var. Güral Porselen RES, bir süre iki tribün olarak faaliyet gösterdikten sonra, tekrar kapasite artırımına giderek, tribün sayısını tekrar artırdı. Yani sermaye, Bakanlık ve Belediye işbirliği ile mahkeme kararları, kolayca devre dışı bırakılabilmekte.
Madem Çeşme Projesi bu kadar çevreci olacaktı, neden ilk hazırlıkta böyle değildi? Şimdi bu yeni proje, yani %1,2’lik inşaat kandırmacası, kamuoyundaki tepkileri azaltmak ve işbirliğine hazır olan CHP’li belediye yönetimlerinin şehirlerine ihanetini kolaylaştırmaya yönelik bir hamle.
Hele bir %1,2 inşaat ile başlayalım, gerisi kolay…