Müzik Önerisi: İyi değilim ben- Pinhani / Kalben

İki yıl önce 25 Şubat 2023’te yazmışım…iki koca yılda ne değişti?

İki yıl geçmesine rağmen ne yaptık?

Yaraları sarabildik mi?

Yeterince destek verebildik mi?

Akıllandık mı?

Sorumlulara hesap sorabildik mi?

Suçluları bulup adalete teslim edebildik mi? Cezalarını çekmeye başladılar mı?

BU soruların cevabı kocaman bir hiç mi?

Herkes gibiyim. İyi değilim.

Hiçbir yere sığmıyorum. Oturduğum koltuğa, yatağa, iliştiğim masaya…

Her yer enkaz, her yer benim kapladığım alandan daha küçük. Sıkışmış hissimle boğulacak gibi oluyorum kendimi dışarıya atıyorum.

Temiz havanın, güneşin iyi geleceğini düşünerek öylesine başı boş dolanıyorum. Yapmam gerekenler kafamın içinde sonraki günlere ötelenip duruyor.

Yarın için hep heyecanlı, iyimser ve talepkâr olan ben, yarını göremiyorum ürkütücü bir hiçlik kaplıyor içimi boşluk olsa doldurabilirim belki ama hiçlik duygusu ağır, hiçlik duygusu baskın.

Mevlana’nın “Hiçlik” için söyledikleri kafama takılıyor.

Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken,sen hiç ol…

Menzilin yokluk olsun.

İnsanın çömlekten farkı olmamalı.

Nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değiliçindeki boşluktur,

İnsanı ayakta tutanda benlik zannı değil hiç’lik bilincidir…

HİÇLİK mertebesine ne zaman bu kadar yakınlaştık diye sorguluyorum…

Bugünüm koca bir hiç, yarınım da…

Dünde kaldım ben, her gün o sarsıcı dünde korkularımı aynı tazelikte aynı şiddette aynı titreşimde yaşıyorum her gün o gün sanki.

Dünden kurtulsam bugün hiç.

Bugünü yaşamaya çalışsam yarın hiç. Ürkütücü, kemirici, tırmalayan hoyratça yine korkularıma savuran devasa bir hiç…

Mevlâna“hiçlik mertebesinde” daha da dimdik ayağa kalkabileceğimizi söylüyor. Boş bir çömlek misali dimdik, sahip olduklarım yok artık içim boş ama ayakta durmam için sorulacak hesaplarım var.

Bilincim taze, bilincim öfkeli.

Aklım algılayabilmek için var. Kalbim ise algıladıklarımı idrak için.

Hiçim bu yüzden daha güçlüyüm belki artık.

Arapça “AF” kelimesinden türüyor istifa.Arapça ˁfw kökünden gelen istiˁfāˀإستعفاء“af dileme, bağışlanma dileme”anlamına gelen fw kökünden türetilmiş. İsti’fa Arapça afa fiilinin bir türevi ve bu fiil “AFFETTİ” anlamına geliyor. Kelimenin yazılı kayıtlardaki en eski kullanımı 1432 yılında Kabusname’de “bağışlanma dilemek” anlamında kullanılmış…

İstifa eden bağışlanma diliyor…

Mesela Kosta Rika Ulaştırma Bakanı Karla Gonzales, bir köprünün çökmesiyle birlikte 5 kişi yaşamını yitirince istifa etmiş.

Mısır Ulaştırma Bakanı Rashad al-Mateeni, 49 kişinin hayatını kaybettiği tren kazası sonrası sorumluluk üstlenip istifa etmiş.

Norveç Adalet Bakanı KnutStorberget, 77 kişinin yaşamını yitirdiği Oslo'daki saldırılarda yetersiz kaldığı eleştirileri yapılınca istifa etmiş.

Letonya Başbakanı ValdisDombrovskis, bir alışveriş merkezinin çatısının çökmesi sonucu 54 kişi hayatını kaybedince sorumluluğu olduğunu söyleyerek istifa etmiş.

Makedonya Ulaştırma ve İletişim Bakanı Mile Janakieski gölde tekne faciası sonucu 15 turist hayatını kaybedince “Etik sebepleri göz önüne alarak” istifa etmiş.

Güney Kore Başbakanı Chung Hong Wonokul gezisi için kullanılan feribotta 276 öğrenci hayatını kaybedince istifa etmiş.

Japonya Başbakanı Naoto Kan 2011’de yaşanan 8.9 şiddetindeki deprem ve ardından gelen tsunamide etkisiz kriz yönetimi sonucu eleştirilince istifa etmiş.

Başka bir kökeni daha var istifanın “AR” utanma, sıkılma utanç duyma anlamına da geliyor. Yani utandın mı af dilersin, af dilemek de bir nevi istifa demek. Yani yaptıklarından ya da yapmadıklarından sorumlu olunduğu, bu yüzden yaptıkların için ya da yapamadıkların için görevden affını istemenin ahlaki bir mesele olduğu iki harfle özetlenmiş.

Dilimiz bu işi ne güzel çözmüş ama değil mi?

“Ar damarı” FAY hattı misali bir çatladı mı geri dönüşü olmayan hasarlar bırakıyor yeryüzünde.

Bir insanın gözyaşına sebep olduğun halde hiçbir şey olmamış gibi davranırsan…

Kul hakkı yetim hakkı yersen…

Komşun aç ve açıktayken sen dünyevi zevklerin içindeysen…

Kayıplara, yasa o ürkütücü hiçliğe bir nebze bile duygudaşlık göstermediysen…

Ruhların sessizce konuştuğunu artık duyamıyorsan…

İç sesin bile artık sana katlanmaktan vazgeçmiş seni terk edip gitmişse…

Her açtığın yaradan, Yaradan’ın hesap soracağını unutmuşsan…

Sorumluluk almaktansa suçlamayı seçmişsen…

Nasrettin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?”

“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:

“Sen kimsin?”

“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.

“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.

“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.

“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca. “Vezir” demiş adam.

“Daha daha sonra ne olacaksın?”

“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”

“Peki, ondan sonra?”Artık makam kalmadığı için adamboynunu büküp son makamını söylemiş:

“Hiç.”

“Daha niye kabarıyorsun o zaman be adam.Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:

Hiçlik makamında!”

Hiçlik makamına yükselen sadece tüm memleket. Hiçlik makamında kocaman tek bir yürek…

Yürekleri hiçlikle henüz buluşmayanlar ise hala makamda…