İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini 1984-89 ve 1994-99 yılları arasında iki dönem yapan Dr. Burhan Özfatura, “Kent Sohbetleri”nin konuğu oldu.

Gazeteciler Ender Aldanmaz ve Muhittin Akbel’in sorularını yanıtlayan Özfatura, merkez sağın son İzmir Büyükşehir Başkanı olarak sağ siyaseti güncel durumunu yorumladı. Basmane Çukuru ve Hilton ile ilgili görüşlerini de aktaran Özfatura, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’a da tavsiyelerde bulundu.

DAĞ DIŞINDAKİ AK PARTİ ADAYLARI MAĞLUBİYETİ KABULLENMİŞ HALDEYDİ

Burhan Özfatura, “Siz merkez sağ siyasetinde iki kez Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş bir isimsiniz. Bu kentte sağın zafer kazanan son ismisiniz. Sonrasında ise CHP iktidarı kentte kesintisiz sürdü, İzmir CHP’nin kalesi denildi. Kendi mahallenizin siyasal durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna zehir zemberek yanıtlar verdi:

“Bir kere İzmir, kimsenin kalesi değil. İzmirlilerin teveccühüyle biz de bu şehirde iki dönem başkanlık yaptık. Burada gösterilen adaya ve projelerine bakarak insanlar kime oy atacağına karar veriyor. Biz laf üretmektense, prensip olarak hep projelerle öne çıktık ve demagojiden uzak durduk. O zaman televizyonlara tüm adaylar beraber çıkardı. Gerçi AK Parti'den sonra bu demokratik tavır ortadan kayboldu, iş söz düellosuna döndü. Vatandaşın çok ciddi sıkıntıları var. Dolayısıyla adayların bunu çok iyi hesaplaması lazım.

Bence AK Parti İzmir'de pek seçim kazanmak istemedi gibi... Hamza Dağ, bugüne kadar gösterilen adayların üstünde bir gayret gösterdi. Ondan öncekiler bana göre, mağlubiyeti peşinen kabul etmiş bir tavırlarla seçime girdiler. Merkezi hükümetin tavırları, tabii ki mahalleyi de etkiliyor. Bana göre AK Parti, fevkalade başarısız bir iktidar. Yani 22 yılda aldığı noktadan bugün gelinen noktaya dejenere olmayan milli manevi değerlerimiz, hatta dinimiz dahil, hiçbir kurum kalmadı. Eğitim, ekonomi çöktü. Fikir beyan etme teşebbüsü, inanç hürriyeti yok edildi, can ve mal güvenliği kalmadı. Kimin hangi uyduruk gerekçeyle tutuklanacağını bilemez hale geldik. Yargı politize oldu”

CUMHURBAŞKANI, BELEDİYE BAŞKANI HER ŞEYİ BİLEMEZ

“Cumhurbaşkanı veya belediye başkanı her şeyi bilmez. Bilmesine de gerek yok. Liyakatli olacak, dürüst olacak. Kendi dönemimizde öyle sağ-sol diye bir ayrım yapmadık. Siz politik görüşü ne olursa olsun, insan dürüstse ve liyakat sahibiyse, ona görev vereceksiniz. Akıllı adam, kendisinden çok daha akıllı insanların aklını kullanan adamdır. AK Parti'nin yaptığı en büyük hata, liyakati tamamen dışlamasıdır. Sadakat esas oldu, körü körüne sadakat! Maşallah kimseden tenkit yok, ayakta alkış, oturarak alkış, övgüler! Medyanın da yüzde 85'i zaten yandaş medya oldu.

Peygamberimizin bir hadisi var, Allah, sevdiği yöneticilere açık sözlü danışmanlar lütfeder, sevmediği yöneticilere de dalkavuklar musallat eder, şeklinde. AK Parti, ne merkez sağın, ne ortasında falan değil. Oportünizmin tam ortasındadır.  Tamamen yandaşları için çalışan veya halkı dışlayan, ekonomiden anlamayan bir iktidar.”

İDDİA EDİYORUM, BÜTÇENİN YARISIYLA ÜLKEYİ İDARE EDERİM

Burhan Özfatura, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e de gönderme yaptı:

“Mehmet Şimşek de Mülkiye mezunu. Okuduğu derslerden Maliye Politikası dersini falan unutmuş! İddia ediyorum; Maliye Bakanlığı'na 1964 yılında Hesap Uzmanı olarak girdim, 61 yıldır bu teşkilatın mensubuyum, mevcut bütçenin yarısıyla bu ülkeyi yönetirim. Bütçenin diğer yarısı tamamen israf, rüşvet, yolsuzluk ve kayırmaya gidiyor. Bu bütçeyle, bu gelirlerle ülkede ne fakir fukara kalır, ne emekli kan ağlar, ne asgari ücretin altında emekli maaşıyla hayat mücadelesi vermek zorunda kalır. Bizim dönemimizde personelimiz, hayatlarında almadıkları ücretleri, sosyal hakları aldılar. O kadar hesaplı ve dengeli bütçe yönetimi sergiliyorduk ki, bir kuruş banka kredisi almadık. Tek kuruş faiz ödemedik. Ücretler, vergiler, sigorta primleri, muhtasarlar, bir gün bile gecikmedi 10 yıl boyunca... Şirketlerimiz kar ettiler. En az 40 yeminli mali müşavir, Şirketlerin hesaplarını didik didik inceliyordu. O zaman meclisimizde dört parti vardı ve her komisyonda dört partiden arkadaşlar vardı. Hatta şirketlerin yönetim kurullarında tüm partilerden arkadaşlar vardı. O kadar şeffaftık yani... İhalelerde bile hepsinin olması için uyarılarda bulunuyorduk. AK Parti yönetimi açık ve şeffaf yapsa, liyakata ve hukukun üstünlüğüne inansa, Türkiye çok daha iyi durumda olurdu.”

10 BİNLERCE İNSANIN KATİLİ, DEMOKRASİ HAVARİSİ HALİNE GETİRİLDİ

Burhan Özfatura, Abdullah Öcalan’la ilgili gelişmelere de tepki gösterdi.

“Bu ülke ne zaman kurtulur? Ülke, bu partiden kurtulursa kurtulur! İçime sindiremiyorum ve uykularım kaçıyor; 10 binlerce insanın katilini demokrasi havarisi haline getirdiler. Milliyetçi olduğunu iddia eden Devlet Bahçeli, şimdi terörist destekçisi haline geldi. Tek bir amaç var, Anayasa'yı değiştirmek, Cumhurbaşkanını ölene kadar, hayat boyu koltukta tutmak! Bizleri o kadar da saftirik zannetmesinler.   Sürekli gündem değiştirerek milletin beynini bulandırıyorlar. İnsanlar zaten geçim derdinde. İnanılmaz bir sıkıntı içindeler. Pazara gidenler fileyi değil, küçücük bir torbayı dolduramıyor artık. Allah kiracıların yardımcısı olsun. Esnaf bir yandan ağlaşıyor ama birtakım ahlaksız davranışları da mubah sayıyor. Ramazan gelince niye fiyat artar arkadaş? Yılbaşı gelince bilmem neyin fiyatı artar, turist çok gelmeye başlayınca otelin fiyatı artar. Sen böyle yaparsan Allah da senin bereketini vermez, seni de sıkıntılara sokar. AK Parti ile saatlerce konuşabilirim; çünkü Allah rızası için yaptıkları tek müspet bir şey söyle deseniz, söyleyemem; çünkü yok! Tamamen hataların içinde, hatadan da fazla kasıt var diye düşünüyorum. Teröre bu kadar taviz verilmesini, binlerce şehidin, gazinin kanlarının hiçe sayılmasını, ailelerinin hiçe sayılmasını ben hazmedemiyorum. Bu şartlarda AK Parti İzmir'de iktidar olamaz. İlk seçimde, merkezi hükümette de iktidar olamaz. Bu kadar menfi tabloya rağmen vatandaş hala AK Parti'ye oy veriyorsa, o zaman sözün bittiği yerdeyiz demektir.”

KILIÇDAROĞLU’NA DESTEK VERDİM AMA İMAMOĞLU’NA VERMEM

CHP’nin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yakın ağabey-kardeş ilişkisi içinde olan Burhan Özfatura, “Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanlığı adaylığında desteklediniz, Ekrem İmamoğlu’nu da destekler misiniz?” sorusuna net yanıt verdi. Özfatura, CHP ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu:

“Yok, Ekrem Bey'e destek vermem. Kemal Kılıçdaroğlu, 1971 yılından beri benim meslektaşım. Ben 1964'te girdim Hesap Uzmanlığı Kurumu'na, o 1971'de girdik. Birlikte çok çalışmalarımız oldu. Yakından tanıdığım değerli bir arkadaş. Rahmetli Turgut Özal da çok severdi. Nitekim SSK'nın başına getirdi, çok da başarılıydı. Ben de Başbakanlık müşavirliği yaptım. O dönemde Sosyal Güvenlik Reformu çalışmalarını Kemal Bey ile birlikte yaptık. Ağabey kardeş gibi olduk. Genel Başkan olduğunda tebrik için aradım, sonra bana dönüş yaptı, ben hata yapabilirim beni uyar, diye tembih etti. Ortak tanıdığımız sekreteri Şükran hanım vasıtasıyla uyarılarımı her zaman ilettim. çok mütevazıdır, dürüsttür. Ben CHP'li değildir ama Kemal Bey'e destek verdim. Özgür Bey için bir şey diyemem, çok da tanımam. Kemal Bey'in partinin başından uzaklaşmış olması, kayıp mıdır değil midir, onu parti yönetimi daha iyi bilir. Fakat ortada daha seçim tarihi belli değilken Ekrem Bey'in Cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesinin de riskleri var. Çünkü her türlü hukuksuzluk sergileniyor. 30 küsur yıl önceki diplomayı sorguluyorlar! Ortada suç falan yok ama zaman aşımı diye de bir şey var. Bizim dinimizin en önemli kavramı, adalettir. Adalet, mülkün temelidir. Buradaki mülk, devlet demektir. Adalet olmazsa, devlet çöker. Nitekim çöktü. Kimse mutlu değil ülkede. Televizyon ekranlarında insanlar konuşuyor ama konuşurken korkuyor, Silivri korkusunu hissediyor. Bunların bir trol orduları var. İletişim Başkanlığı'na verilen para, Savunma Sanayisine aktarılan paradan kat kat fazla. Nereye baksanız bir defo görüyorsunuz. Halkımız mutsuz. Eğitimde inanılmaz bir soygun var. Özel hastaneler keza öyle. Bebekler katlediliyor. Hiçbir yerde denetim yok. Türkiye'de ücretlilerin verdiği gelir vergisiyle patronların ödediği gelir vergisi, aynı seviyede. İki taraf da 800'er milyar lira civarında vergi ödemiş. Vergilerin yüzde 80'i, KDV, ÖTV ve muhtasardan oluşuyor. Yandaşlar vergi ödemiyor zaten. Oysa patronların ödediği verginin, ücretlilerin ödediği vergiden kat kat fazla olması gerekir. İktidar, Hesap Uzmanlığı Kurulunu, Maliye Teftiş Heyetini ve Maliye Kontrolörlüğünü kaldırdı. Bunlar, asırlık kurumlaşmış yerlerdi.Sayıştay devre dışı bırakıldı.Astronomik zararlar ve borçlar var. 520 milyar dolardan fazla dış borcumuz çıktı, korkunç bir rakamdır bu. İçte de borç var. Türkiye, dünyada en borçlu üçüncü ülke durumundadır.”

BASMANE’DE AVM, KONUT OLMAZ; GÖRKEMLİ BİR ESER BIRAKMAK LAZIM

Basmane Çukuru olarak adlandırılan alanı Güçbirliği’ne veren Büyükşehir Belediye Başkanı olan Burhan Özfatura, Büyükşehir’in yüzde 30’luk hissesine karşılık Konak’ta inşa edilecek Büyükşehir Belediye Hizmet binasını yaptırma düşüncesini destekledi:

“Bir kere şunu söyleyeyim; Basmane Çukuru'na konut ve AVM yapılmaz. Olmaz. Daha güzel, görkemli bir eser meydana getirmekte fayda var. Rahmetli Kemal Zorlu zamanında bir proje gündeme geldi. Biz belediye olarak oradan çok iyi para aldık. Kahramanlar Otoparkı'nı yaptırdık Güçbirliği'ne... Bir de Basmane’deki alana 8 katlı Kültür merkezi istedik. Büyükşehir'de şu anda sanıyorum 40 bin civarında insan çalışıyor. Biz geldiğimizde 13 bin çalışan vardı, sonra bu sayıyı 7 bine düşürmeyi hedefledik ama 9 bine düşürdük. Bugün Belediyenin ekonomik durumu pek iyi görünmüyor. Uzmanlar, önce Basmane Çukuru'nda bir değer tespiti yapar, sonra yapılacak binanın maliyetiyle ilgili bir hesap çıkarılır. Orada bir uygunluk olursa, bence o hisse karşılığında belediye hizmet binasını yaptırmanın bir mahsuru yok. Büyükşehir'in, kendi mali imkanlarıyla hizmet binasını yapması çok zor. Maaşları bile ödemekte zorluk çekiyorlar. Personelin de bu noktada bir hatası var. İkide bir sokağa çıkmalarının anlamı yok. Zaten iş sahibi olmuşsunuz.  Politik amaçlarla, toplu sözleşmelerle standartların üstünde bir ücret tayin edilmiş. Asgari ücretle çalışanlara göre mutlu azınlıksınız. Kabul etmek lazım ki, CHP'de de bu iç karışıklık hiçbir zaman bitmez! Bu klikleşme, onların standart hastalığıdır.”

TAPU BELEDİYEYE VERİLMELİ AMA KANUNLAR UYGULANIYOR MU?

Güçbirliği iflas ettikten sonra Basmane Çukuru’nun tapusunun Büyükşehir’e verilmesi gerektiği görüşünü destekleyen Burhan Özfatura da “TMSF’nin burada ne işi var?” dedi. Özfatura, sözlerini şöyle sürdürdü:

“O tapunun İzmir Büyükşehir Belediyesine verilmesi gerekiyordu. Bu görüşe tabii ki katılıyorum. Doğru. İyi de Türkiye'de kanun var mı? Kanunlar uygulanıyor mu? FETÖ'nün yaptığı kötülükleri saymaya gerek yok, herkes biliyor. Bu bahane edilerek birçok şirkete el konuldu. Şu veya bu şekilde yerler TMSF'ye aktarılıyor. Peki TMSF bunu kamu yararına değerlendiriyor mu? Basmane arazisinin tamamının belediye geçmesi mümkündür. Tunç Soyer'in açtığı dava inşallah kazanılır. Yargının kararını beklemek lazım. Asil Nadir oraya uluslararası bir otel yapacaktı. Türkiye sahip çıkmadı, Asil Nadir oteli yapamadı. Ondan sonra Yüksel Çakmur davalar açtı, ideolojik kararlar çıktı. Bugün Cemil Başkan, ekibiyle düşünüp taşınıp Basmane ile ilgili bir karar verecektir. Eminim o da burasının çok önemli olduğunu biliyordur.”

TUGAY’IN SOSYAL KONUT YAPACAK OLMASINA ÇOK SEVİNDİM

EVKA ve Egekent projeleriyle İzmir tarihine damgasını vuran Burhan Özfatura, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın 25 bin konut üretmek için yola çıkışından duyduğu memnuniyeti dile getirdi:

“Bu görevi yapmış birisi olarak aynı görevi yapan bir arkadaşımıza karşı tenkitler yapmam yanlış olur. Allah var, Cemil Bey, bize karşı son derece saygılı. Fakat Cemil Bey'in bir sıkıntısı var. Nedense tecrübe sahiplerinden pek yararlanmıyor. Mesela toplu konut üretmeye başlayacakmış, buna çok sevindim. Allah lutfetti, biz iki dönemde 35 bin sosyal konut yaptık Evka ve Egekent... Üstelik inanılmaz düşük paralar karşılığında yaptık. Bunu yapan ekip İzmir'de. Bunların tecrübesinden istifa edin arkadaş! Politik olarak benim karşımda olan Şehir Plancıları Odası, Makine Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, İnşaat mühendisleri odası, o zaman bana çok yardımcı oldular. Üniversitelerin ilgili bölümlerinden de destek gördük. Burada kendi ekibimizin başarısı kadar odaların katkıları çok büyüktü. En küçük taviz vermediler, koca koca kolonları yıktırdılar icabında. Tecrübeli ve liyakatlı insanlardan yararlanılmasında zaruret görüyorum.”

OKSİJEN VEREN SİSTEMİ ÇALIŞTIRMAZSANIZ, KÖRFEZ TEMİZLENMEZ

Büyük Kanal projesini hayata geçiren Burhan Özfatura, “Körfez’deki kirlilik nasıl biter? Körfez nasıl kurtulur?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Bir kere Büyük Kanal Projesinin Konak-Çiğli istikameti, evsel atıkların yüzde 70'ini, sanayi atıklarının da neredeyse yüzde 100'ünü kontrol altına alıyor. Biz 41 kilometre ana kolektör yaptık. 100 kilometre de ona bağlayan tali kanallar yaptık. Çiğli'de biyolojik arıtma sistemini kurduk. Fakat maalesef benden sonraki dönemde Narlıdere-Konak bölümünde hata yapıldı. Biz o projede prensip olarak ayrık sistem kurmayı amaçladık. Yani yağmur suyu ve pis suyu ayırmak istedik. Merhum Ahmet Piriştina zamanında sistem değiştirildi, boru çapları küçültüldü, üstelik borular da ucuz ve kalitesiz seçildi. Boruların kavrama noktalarından deniz suyu girdi. O deniz suyu Çiğli'ye de gitti. Ana boruları sık sık temizlemek lazım. Denize oksijen veren sistemi iyi çalıştırmazsanız, boruları temizlemezseniz, Narlıdere istikametine de ayrık sistemi koymazsanız, kirlilik sıkıntısı aynen devam eder. Sadece belediyelere de kızmamak lazım. Halkımız da temizliğe biraz önem vermeli. Vatandaş pisliğini döküyor, sanayici kirliliğini döküyor. Araba lastiğinden çocuk pusetine kadar denizden çıkmayan yok! Biraz da vatandaşın, sanayicinin körfeze sahip çıkması gerekir. Duyduğuma göre bazı bakteriler, çamuru da yiyormuş. Bu konuyu da araştırmalarında fayda var. Körfezin temizlenmesi, çamurun yok edilmesinde faydası olabilir. Japonya'da bu sistem uygulanıyor çünkü.”

HİLTON’UN HASTANEYE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNDE SAKINCA YOK

Burhan Özfatura, yine kendi döneminde inşa edilen Hilton Oteli’nin hastaneye dönüştürülmesi düşüncesiyle ilgili de yorum yaptı:

“Hilton oteli konusunda belediye açısından sorun yok. Öyle bir anlaşma yaptık ki, orada bizim değişmez yüzde 23 hissemiz var. İstediğiniz kadar sermaye artırımı yapın, bizim hissemiz değişmez. Hilton Oteli neden öyle oldu? Bir sendika, inanılmaz ücret artışları istedi. Grevler yaptılar. Otellerde grev yaparsan, müşteri, başka bir otele gitti mi bir daha gelmez. Hilton Oteli İzmir için çok büyük bir kıymettir. Orası otel olarak işletilemiyorsa, öğrenci yurdu yapın, dedik. Hastaneye dönüştürülmesinde de bir sakınca yok. Binanın boş durmamasında fayda var.”

İSTİHDAM KONUSUNDA CEMİL BAŞKAN’A BİR RAPOR HAZIRLADIM

Burhan Özfatura, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ndeki personel için sendika aracılığıyla yüksek ücretlerin talep edilmesini eleştirdi. Sendikaların sadece ücret sendikacılığı yaptığını öne süren Özfatura, personele ve belediye başkanlarına tavsiyelerde bulundu:

“Belediyeler şu anda bile maaşları ödemekte zorlanıyor. Çünkü ödenen paralar büyük paralar. Türkiye'deki sendikacılık, maalesef ücret sendikacılığıdır. Dünyadaki ve literatürdeki sendikacılığın bizdekiyle hiç alakası yok. Bizde bir de sendika ağalığı var. Bir kere koltuğa oturdu mu sendika başkanı, hayat boyu orada kalmak istiyor. Aynı hastalık partilerde, STK'larda da var. Sendikalar üyelerine sadece ücret zammı vaat edebiliyor. Bu yanlıştır. Aşırı ücret talep edince, ekmek yedikleri tekneyi batırıyorlar ve bunun farkında değiller. Çalışan işsiz kalacak ama bu sendika ağalarının umurunda bile değil. Üstelik belediyelerde fevkalade istihdam fazlası var. Bu istihdam fazlasına boşuna maaş ödeniyor. Cemil Tugay başkanımız için bir rapor hazırladık. Bu fazla personeli, meslek liselerinde veya birtakım eğitim kurumlarında meslek edinmeleri için değerlendirelim, diyeceğim. Soğuk demirci olsunlar, kaynakçı olsunlar, fayansçı olsunlar. Elimizde Ege Şehir Planlama var. Bu insanlar sosyal konut projelerinde çalıştırılarak daha yararlı hale getirilebilir, diye önereceğim. Cemil Bey'e yakında bu raporu sunacağım. Fazla personeli eritmek lazım. Biz de o zamanlar istihdam fazlasını asfalt işlerinde çalıştırdık. Hatta dilencileri mezarlıkta çalıştırdık, sonra tüm dilenciler kenti terk etti! Çalışmak isteyen, asfaltta da çalışır, mezarlıkta da... İstemeyen çeker gider.”

BİR SÜRE ZAM ALMASALAR DA OLUR

“Bugünkü belediye başkanları, sendikaların o taleplerini yerine getirmemeli. Bu konuda dik durmalı. Her seçim öncesi kadrolar şişirildi. Şu bir gerçek ki, personel standartların üstünde maaşlar alıyorlar. Bir süre zam almasalar da olur. Eğer o talepler yerine getirilirse, o insanlar işsiz kalır, çünkü belediye maaşları ödeyemez, işten çıkarmak zorunda kalır. Yeminli Mali Müşavirlik yaptığım dönemde İstanbul'da gerçekten beyefendi, dürüst, vergisini eksiksiz ödeyen birinin işini yapıyordum. O şahsın iki tane demir hurdadan inşaat demiri üreten fabrikası vardı. Sendika geldi, çok yüksek rakamlar çekti. İşçilerle konuştum, dedim ki, bu firma bunu ödeyemez, ekonomik kriz var; sonra asgari ücrete razı olacaksınız ama iş bulamayacaksınız! Bu sözlerimi dikkate almadılar. Patronla konuştum ve fabrika sahibi iki fabrikayı da sattı. Sonra o işçiler gelip o arkadaşa yalvardılar.”