“Yeryüzü nimetlerinden payını almak” meselesinin üstesinden gelemeyen insan, üretim/tüketim sarmalında piyasaya düştükten sonra ipin ucunu iyice kaçırdı.

Ölçmek, soyutlamayı öğrenen insanın evriminde en önemli aşamalardan…

Zamanı ve mekânı ölçmek ve adlandırmak, uygarlık serüveninde belirleyici rol oynadı; “yeryüzünde ve göklerde insan hakimiyetinin yolları açıldı” yanılsaması böylece zuhur etti.

Saati bulmak, haritalar çizmek, düşünceyi kavramlara sığdırmak, ilerlemenin ve gelişmenin karinesi… İnsan böylece evrene hâkim olabileceğine inandı.

Ve önüne açılan uygarlık yolunda insanlık bugünlere geldi. Evet, bugünlere geldik. Fakat geldik de ne oldu? İşte, insanlık açmazı tam burada başlıyor; 10 -15 bin yıllık uygarlık hikayesinin sürekli erör verdiği tükeniş çağındayız.

Uygarlığın getirdiklerini hayatın, varoluşun doğal durumu olarak kabul eden insanlık, tabiatın bu durumu öyle algılamadığını acı tecrübelerle öğrenmeye başladı. Ve insanlık nihayet gerçekliğin öteki yüzü ile karşı karşıya… Gerçekliğin öteki yüzü, yanlış yaşanmış zamanların getirdikleri…

Keşfettik, icat ettik, ölçtük, adlandırdık ve buna bilim dedik, ilerledik, geliştik… Modern zamanların konfor ve kolaylıklarıyla insanlık aldı başını gitti.

Aldı başını gitti de ne oldu? Tüketim biricik amaç oldu. İklim krizi tabiatın dengelerini alt üst etti. Turizm adı altında kötülüğü yeryüzünün en ücra köşelerine taşıdık. Hava, toprak ve su artık kirli. Şehirler ayakta duramıyor.

Acı gerçek, ölçü kaçtı, insanlığın yüzleşmekten uzak durduklarının faturası çıktı.

Muhtemelen, uygarlığın kalibrasyonu sorunlu… Yerleşik topluma geçerken insanlık bir şeyleri eksik veya yanlış yaptı. Ve ilk düğmeyi yanlış iliklemek gibi bir durum ortaya çıktı.

Post modern zamanların gerçekliği; İleri, modern toplumdan aptal topluma yolculuk başlamış bulunuyor.

Ölçü kaçtı. Gel gör ki insan, ölçe biçe adlandırdığı hayatın verdiği yanıtı anlayacak yetkinlikten yoksun.