31 Mart yerel seçimlerinde alınan sonuçlar, iktidar için, sonun başlangıcını hazırlamıştı. CHP’de yönetim değişimi, İmamoğlu ve Yavaş’ın ülke genelindeki seçmen üzerindeki etkileri ile uzun yıllardan sonra CHP iktidar adayı olduğunu gösterdi.

Bunun üzerine Erdoğan çok aşamalı ve çok seçenekli bir siyasal darbe sayılabilecek hamleleri ard arda uygulamaya koydu. Önce “belediyeleri silkeleyin” dedi ve belediyeler Bakanlıklar tarafından silkelenmeye başlandı.

Maliye ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları birikmiş ve birçoğu da önceki AKP’li yönetimlerden devralınmış borçları tahsil etmeye başladı. Böylece CHP’li belediyeleri hizmet ve işçi ücretleri konusunda krize sokmaya başladı.

Silkelemenin ikinci raundu, kayyım atamaları ve yolsuzluk soruşturmaları ve tutuklamalar ile geldi. Belediyelerde adeta sıradan hale gelmiş olan ihaleye fesat karıştırma ve yolsuzluklar konusunda AKP’li belediyeler hakkında ayyuka çıkmış iddialar olduğu halde, sadece CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar, bu silkelemenin önemli bir ayağını oluşturuyordu.

Yetmedi, son girdiği üç seçimi de Erdoğan ve Kabine’nin seferber olmasına rağmen kazanan İmamoğlu, tutuklandı. Rakipsiz bir demokrasi isteniyordu çünkü ve bu konuda en tehlikeli siyasetçi, İmamoğlu idi.

O kadar da olmaz denen bir hamle daha geldi. İmamoğlu’nun diploması iptal edildi. Güvenilir hiçbir hukukçunun kabul etmediği bir karardı bu ama adeta talimat ile gerçekleştirildi.

Bütün bu sivil darbe olarak da algılanan hamleler ile arzu edilen sonuç alınamadı Saray iktidarı için. CHP, uzun yıllardır sahip olmadığı bir dinamizm kazandı. Sokağa indi ve karşılık buldu.

Erdoğan, şimdi de CHP’nin yumuşak karnına hamleden medet umuyor. Ve belki de sonuç alma ihtimali en yüksek olan hamle bu. CHP içindeki kaynama ve gerilime ateş taşıyarak, muhalefetin yükselişini durdurmak. Kendi içinde hesaplaşma ve bölünmeyi sağlamak.

Nasıl yapacaklar bunu? “Şaibeli Kurultay”ı iptal edip, partiyi bir önceki yönetime devrederek.

Bu oyunu bozacak bir sağduyu ve irade CHP içinde yeterince güçlü değil gibi. Nitekim bu tartışma başladığından beri Kılıçdaroğlu ve yakınındakilerin böyle bir kayyım atamaya itiraz ettikleri görülmedi. Buna karşılık, bu ihtimal karşısında Kılıçdaroğlu’na karşı parti örgütlerinde ve seçmende ciddi bir öfke birikiyor.

Turp ile ahtapot ile beklediği sonucu alamayan Saray, bu defa daha umutlu.

CHP’nin eski ve yeni genel başkanı bir araya gelip bu oyunu bozamazsa, sonuç hiç kimseye yaramayacak. Ama Saray için ballı börek olacak.

CHP’nin son Kurultay’ı şaibeliydi diyenler, nedense ondan öncekilere bakma ihtiyacı duymuyorlar. Mesele delege satın almak ise, bu hep olmuştur. CHP’nin güçlü olduğu yerlerde bu işi belediye başkanları yapmaktadır. Oyu düşük olan ve profesyonel siyasetçiler için mevki makam umudu olmayan Doğu bölgelerindeki delegeler ise başka şekilde satın alınmaktadır. Hem de uzun yıllardır. Geçen yazımızda buna değinmiştik.

Özgür Özel ve yönetimi görevden alınıp, yerine bir önceki Genel Başkan ve yönetimi CHP’yi devralırsa, bunun sonuçları çok ağır olacak. Hem Kılıçdaroğlu, hem CHP ve hem de ülke için. Bunu görmek için müneccim olmaya gerek yok.

Özgür Özel’in Genel Başkanlığa geldiğinden beri yapıp ettiklerini defalarca eleştirdim. Aday belirleme sürecini iyi yönetmediğini de çok tekrar ettim. Kırmızı karttan, yumuşamaya birçok hamlesini yanlış buldum.

Ancak İmamoğlu’nu ve ekibine yönelik operasyon sonrasında oluşan toplumsal tepkiden sonra süreci çok başarılı yönettiğini düşünüyorum. Sokaktaki ve meydanlardaki muhalefet dalgasını diri tuttu ve iyi motive etti. Mesajlarını isabetli seçti.

31 Mart seçimleri, çok önemli bir seçmen desteği sağlandı ve Kurultay sonucu seçmen tarafından onaylandı. Kılıçdaroğlu döneminin delegeleri ile tekrarlanan ve önemli bölümü aday olmadığı için küskün olan delegelerden net destek aldı.

Şimdi bunları yok sayıp, Kurultay’da şaibe vardı deyip, intikam duygusuna yenilmemek gerekir. Bazen haksızlık olur. Keşke olmasa. Ama önceki kurultay değil de sadece Erdoğan’a yenilgi tattıran yönetimin işbaşına geldiği kurultayı şaibeli ilan etmek, Erdoğan rejiminin ihtiyaç duyduğu bir karar.

Bunu bozacak olan bu partide 13 yıl Genel Başkanlık yapmış ve her seçimi kaybettiği halde partililerin saygı duyduğu Kılıçdaroğlu’dur. Bu partililer Kılıçdaroğlu’na Ekmelledin’e oy isteyince bile çok gönül koymadı. Yüzde birlik desteği olmayan sağ partilerin adaylarını milletvekili yapınca biraz rahatsız olmadı değil.

Ama şimdi kamuoyunda Saray senaryosu olarak algılanan bu rolü kabul ederse, hem CHP’de yarılmaya/çatışmaya katkı yapacak hem de partililer gözünde, hiç de arzulanmayan bir kişiye dönüşecektir.