Kemal ANADOL
Yıldızın karardığı anlar: Deniz Baykal
29 Kasım 2023 Çarşamba

5 Kasım 1972 günü İsmet İnönü, 49 yıldır üyesi olduğu ve 33 yılını genel başkan olarak yönettiği CHP’den istifa etmişti. Babıali basınının anlı şanlı yazarları artık partinin bittiği konusunda birleşmişlerdi. Yeni Genel Başkan Bülent Ecevit’in hiç şansı yoktu! Oysa 14 Ekim 1973 genel seçimleri tam tersine rakamlarla sonuçlandı. CHP %33,3 oyla birinci parti olmuş ve 184 milletvekili ile meclise girmişti. CHP’nin 12 Mart muhtırasına karşı cezaevlerinde, mahkemelerde mücadele eden sıkıyönetimle boğuşan bir alt yapısı vardı da kamuoyunun pek haberi yoktu. Ali Topuz, Önder Sav, Erol Çevikçe, Ali Nejat Ölçen, Haluk Ülman, Süleyman Genç, Mahmut Türkmenoğlu, Yüksel Çakmur, Alev Coşkun ve birçok yeni isim parlamento sahnesine çıkıyorlardı. Ben de onlar arasındaydım. Antalya’dan önseçimle gelen Deniz Baykal’la bizi 1969 yılında Ecevit tanıştırmıştı. Üç ay süren hükümet bunalımı CHP-MSP Hükümetinin kurulmasıyla aşılmıştı. Baykal bu koalisyonun mimarlarındandı.

Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde siyaset bilimi doçenti Deniz Baykal’ın politikaya başlaması böyle olmuştu. İnişli çıkışlı siyaset yaşamında Maliye, Enerji, Dışişleri bakanlıkları ve Başbakan Yardımcılığı yaptığı gibi CHP ve SHP’de genel sekreter yardımcılığı, gurup başkanvekilliği, genel sekreterlik görevlerinde bulunmuştu. 9 Eylül 1992’de toplanan ve CHP’nin yeniden açılmasına karar veren kurultayda genel başkan seçilen Baykal’ın bu unvanı kesintilerle 15 yıl sekiz ay sürdü. Görevi, kaset operasyonu sonucunda 10 Mayıs 2010 günü istifasıyla son buldu. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra bir süre Dil Okulu ve Çanakkale Zincirbozan’da gözetim altında tutulmuştu.

Tam elli yıl politika sahnesinde kalan Baykal’ın inişli çıkışlı olduğu kadar renkli bir yaşamı oldu. Çok iyi bir yüzücü olan Baykal, müthiş hitabeti ve entelektüel kimliğiyle siyaset dünyasında özel bir konuma sahipti. Elli yıllık bir politik yaşam elbette başarılar, yenilgiler, hatalar ve yanlışlarla dolu olacaktır. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Baykal’ın başarıları çok kez görmezden gelinmiş, hata ve yanlışları ise orantısız biçimde eleştirilmiştir. Askeri ve sivil bürokrasi ona hep şaşı bakmıştır. Devletle ticari ilişkileri olan medya tekelleri ise ona hiç tolerans tanımamıştır. Parti içi demokrasideki yanlışlarından doğan “hizipçi” sıfatı üzerine yaşamının sonuna kadar yapışmıştır. Oysa ülkemizdeki parti düzeni hizipler üstüne kuruludur. Nitekim Baykal’dan sonra da hizipler at koşturmayı sürdürüyorlar. “Ergenekon davasının savcısıyım” diyen Erdoğan eleştirilirken “Sen savcısıysan ben de avukatıyım” diyen Baykal’ın bu sözü pek vurgulanmamıştır. Baykal keyfi biçimde atamalar yapmış, ünlü ünsüz kişileri meclise sokmuştur. En büyük ihaneti de onlardan görmüştür. Bu da Baykal için ayrı bir eksi puan olmuştur.

1973-1980 yılları arasında CHP’de Ecevitçiler, Baykalcılar, Topuzcular ve sol kanat parlâmenterleri vardı. Ben de sol kanatçılar içindeydim. Sol kanat hareketi SHP’de Erdal İnönü Genel Başkan Baykal Genel Sekreterken de devam etti. Baykal’a sert eleştirilerde bulunduk. Ama o günün siyaset dünyasında uygar ilişkiler ve hoşgörü öne çıkıyordu. 11 yıl sonra 3 Kasım 2002 seçimlerinde tekrar meclise girdiğimde Baykal, CHP Genel Başkanıydı. TBMM Grubunun başkanvekili seçimlerinde tam bir demokrasi vardı. Milletvekilleri hücreye girerek yazdıkları oyları sandığa atıyorlardı. Gizli oy açık sayım yani. Kılıçdaroğlu’nun son döneminde vekillerden bu da esirgendi. Baykal’a rağmen Ali Topuz’la Grup Başkanvekili seçilmiştik. O günden vekilliğimin bittiği 2011 yılına kadar her yıl seçime girmek koşuluyla bu sıfatı taşıdım. Yani sekiz yıldan fazla genel başkan ve grup başkanvekili olarak birlikte çalıştık. Uzun süren liderliğinde yıpranmıştı Baykal. Ayrıca güç zehirlenmesi de kendini gösteriyordu. Ama ilginç biçimde onun son on yılı ideolojik bakımdan en tutarlı olduğu dönemdi.

Ergenekon’un avukatı olduğunu çekinmeden söyledi. İddia ediyorum; 1 Mart 2003 tezkeresi Baykal olmasa meclisten geçerdi. Baykal, ABD’nin Irak harekâtı için “Türkiye bu gayrı hukukî ve gayrı ahlâkî savaşın karargâhı ve cephesi olmayacaktır” diyordu. AKP Hükümeti 900 kilometrelik Suriye sınırının 500 kilometrelik bölümündeki şeridi, mayınları bir İsrail şirketine temizletme karşılığı tam 44 yıllığına vermek istiyordu. Türk Ordusu ne güne duruyordu? Bu organik tarım arazisine giren İsrail oradan bir daha çıkar mıydı? CHP öncülüğünde büyük bir mücadele sergiledik. İlk ve son kez CHP/MHP/HDP Milletvekillerinin Anayasa Mahkemesine başvurusuyla çıkan yasayı iptal ettirdik. ABD Başkanı Obama ilk yurtdışı gezisini ülkemize yaptı. TBMM onun ilk konuştuğu yabancı parlâmentoydu. Salona girince tüm partiler ayağa kalktı. Kürsüde Türkiye’nin dış politikasına ve ulusal çıkarlarımıza ters yönde talimat veriyordu. Ayrılırken tüm parti gurupları ayağa kalkarken CHP grubu yerinde oturuyordu! Tüm bunlar Baykal’a çıkartılacak faturaya yazılıyordu. Nitekim sonradan açıklanan vikiliks belgeleri bu savı doğruladı.

***

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi dolmak üzereydi. Bu konuda partimizin tutumu ne olacaktı? Konu CHP Merkez Yönetim Kurulu, Parti Meclisi ve gurup yönetiminde uzun uzun tartışıldı. Parti dışındaki Anayasa hukukçularından da görüş alındı. Görüldü ki Anayasanın 102. Maddesi partilere TBMM üçte iki çoğunlukla açılmadan Cumhurbaşkanı seçme olanağı tanımıyordu: “Cumhurbaşkanı TBMM üye sayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir.” Ayrıca biz milli görüşe angaje olmuş bir kişinin Cumhurbaşkanı olmasını istemiyorduk. Doğru Yol veya Anavatan kökenli bir vekilin seçilmesine yeşil ışık yakıyorduk. İlerdeki gelişmeler bugün ne kadar haklı olduğumuzu kanıtlıyor. Başbakan Erdoğan, Kumkapı’daki balıkçılara, Ankara’daki taksicilere görüşlerini soruyor ama CHP’nin semtine uğramıyordu. En son genel başkan, genel sekreter ve gurup başkanvekilleri bir toplantı yaptık. Cumhurbaşkanının niteliklerini sıralayan 101. Madde Cumhurbaşkanına devlet organları arasında uyumu sağlayacak ağır görevler yüklüyordu. Bu da partiler arasından bir mutabakat gerektiriyordu. Meclis üçte iki çoğunlukla yani 367 Milletvekiliyle açılmazsa Cumhurbaşkanı seçilemezdi. Seçilirse Anayasa çiğnenmiş olurdu. Tayyip Erdoğan sonunda adaylarının Abdullah Gül olduğunu açıklamıştı. Tahminimiz doğru çıkmış bir milli görüşçü aday olmuştu! Bu durumda CHP olarak meclise girmemeye karar verdik. Girersek 367 sayısı gerçekleşecekti. Salona tek başıma benim girmem gibi bir çözüm yolu bulundu. Partimin görüşlerini açıklayacak ve salondan çıkacaktım. 27 Nisan 2007 günü tek başıma salona girdim ve toplantıyı göz kararıyla açan meclis başkanı Bülent Arınç’tan söz istedim. Kürsüye çıktığımda görüşlerimi söyledim. “Burada bir partiye yönetici seçmiyoruz” dedim. “Türk Milletine Cumhurbaşkanı, Türk Ordusuna Cumhurbaşkanı seçiyoruz.” Devlet organları arasında uyumu sağlayacak kişinin seçiminde titiz davranılması gerektiğini anlattım. Anayasa emri olan 367 milletvekili olmadan açılacak meclisin seçim yapamayacağını, yaparsa Anayasa Mahkemesine başvuracağımızı ayrıntılarıyla belirttim. “Sizi tarihi sorumluluğunuzla baş başa bırakıyorum” diyerek salondan çıktım. Yukarıda Ankara Milletvekili ve Anayasa Profesörü Oya Araslı, Anayasa Mahkemesine verilecek dilekçeyi yazdırıyordu. AKP Grubu Abdullah Gül’ü yeterli sayıya bakmadan seçmişti. Genel Sekreter Önder Sav ve grup başkanvekilleri son hızla Anayasa mahkemesine gidip seçimin iptalini isteyen dilekçemizi verdik. Oradan acele havaalanına yöneldim. 28 Nisan günü Foça’da Badem adı verilen ve rehabilite edilen fok balığı törenle denize salınacaktı. Gece Foça’ya vardığımda saat 23.17’de Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın televizyonlarda yayınlanan bildirisiyle irkildik. Büyükanıt isim vermeden Abdullah Gül’ü tarif ediyor ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin yasalarla kendine düşen görev ve yetkilerini kullanmaktan çekinmeyeceğini söylüyordu.

Bu açıkça darbe girişimiydi. CHP olarak buna karşı çıkmalıydık. “Biz demokratik kurallar ve Anayasa hükümlerine göre üstümüze düşeni yaptık. Anayasa Mahkemesine dava açtık. Sana ne oluyor? Üstüne vazife mi?” demeliydik. Ankara’daki grup başkanvekilleri Ali Topuz ve Haluk Koç bir türlü Deniz Baykal’a ulaşamamışlar. Ertesi günü AKP’li Cemil Çiçek, Büyükanıt’la konuşmuş ve işin ciddi olmadığını anlamış. Bu kez ucuz kahramanlık görüntüleri ekranlara ve meydanlara yayıldı. AKP darbelere ve en son 28 Nisan e-muhtırasına karşıydı. Milli iradeye tecavüz söz konusuydu. Hemen erken seçim kararı alındı. “CHP Müslüman bir Cumhurbaşkanı seçilmesine karşı!” savı her ağacın gölgesinde ve her taşın üstünde yinelendi. Olan CHP’nye oldu. Ağır bir yenilgiye uğradık. Durumu sonuna kadar gayet iyi götüren Baykal muhtıraya sessiz kalarak parlayan yıldızını karartmıştı!

AKP bir koyundan iki post çıkarmayı becermişti. Hem 28 Nisan e-muhtırasına karşı demokrasi kahramanı olmuş hem de emekliliği gelen Büyükanıt’a en yüksek devlet madalyası ile zırhlı araç vermişti. Eğer darbe varsa failinin yargılanması gerekmiyor muydu? Artık ne desek boştu. Hangi amaçla yazıldığı bilinmeyen muhtıraya karşı suskunluğumuz CHP’ye ve demokrasimize pahalıya mal olmuştu.

Bir süre sonra Anayasa Mahkemesi yapılan seçimi iptal etmişti. Etmişti de atı alan Üsküdar’ı bir kez daha geçmişti! Buradaki suskunluk bizi Cumhurbaşkanlığı Başkanlık sistemi denilen ucubeye ve tek adam rejimine götürecekti!

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 10 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
YÜCEL KÖRPĞLU 7 Aralık 2023 Perşembe 20:12

DEÖK Kİ SOSYALİST KÜLTÜRLE YOĞRUMUŞ ADAMLAR ÇOĞALMADIKÇA BU ZİK Zaklar devam edecek

Yorumu oyla      3      3  
Selçuk Ayhan 5 Aralık 2023 Salı 15:45

İçeriğe katılıyorum ancak o dönem genel başkandan herkes çekiniyordu.Chp gurubu da o muhtıra tezgahına karşı çıkacak cesareti gösterebilirdi.Nitekim sonrasında o general ödüllendirildi.

Yorumu oyla      3      3  
Algan Hacaloğlu 2 Aralık 2023 Cumartesi 14:22

Sevgili Anadol; Son derece objektif değerlendirmelerine tümüyle katılıyorum. Teşekkürler, selam ve saygılarımla.

Yorumu oyla      3      4  
TÜRK 2 Aralık 2023 Cumartesi 14:08

ATATÜRKÇÜ GÖRÜNÜP ATATÜRK DÜŞMALIĞI YAPANLAR DERHAL CHP DEN TASFİYE EDİLMELİ....

Yorumu oyla      5      3  
TÜRK 2 Aralık 2023 Cumartesi 14:07

CHP ALTIOK A DÖNMELİ MİLLİ BİR SİYASET İZLEMELİ YAZIK HALA HEDEP PEŞİNDEN GİDİYORLAR....

Yorumu oyla      5      3  
Mahmut ışık 29 Kasım 2023 Çarşamba 14:30

Kaleminize saglık,Genel Kurmayın bildirisine Genel Başkan açıklama yapmadıysa,Grup Başkavekilleri veya bu partiyi baglar diyorsanız,Milletvekili olarak sizler açıklama yapsaydınız,daha iyi olmazmıydı?Syg.lar

Yorumu oyla      4      3  
Metin Özmen 29 Kasım 2023 Çarşamba 12:33

Sn.K.Anadol, yazdıklarınız tamamen doğru... çünkü bunların tanığyız...yalnız, çok önemli bir konuyu es geçtiniz. Şu: 2 Kasım 2002 seçimlerinde, AKP gnl.bşk. R.T.Erdoğan, biliyorsunuz anayasa suçu işlediği için mv seçilememişti, bb olamamıştır... A.Gül hükumeti kurmuştu.... Erdoğan, muhtar bile olamaz denmişti... 2003 yılı başında, D.Baykal, AKP lilerden de atik davranarak önce CHP MV leşini, yani sizleri ikna etti veya mecbur etti, sonra diğer mv lerini ... TBMM den Anayasanın Erdoğan ı mahkum eden yasası kaldırıldı... sonra yine sizin bildiğiniz uyduruk bir nedenle Siirt seçimleri aylar sonra yaşadığı olarak iptal edildi... rte nin seçilmesi için Baykal yine büyük gayret gösterdi...ve diploması olmayan, aslında hiçbir konuda bilgisi olmayan imam okulu birine Laik-Demokrat Tam Bağımsız T.C teslim edildi... Makalesinde, siz bu konuya neden hiç değinmediniz?!.. örneğin, bu işin başında, Baykal ile Erdoğan, boğazda başbaşa balık yerken, ne konuştular...o zaman mv olan Y.N.Öztürk ile Z.Livaneli Dr o lokantada idiler, ama yemeğe onlar alınmadılar, niye?!.. Bir de 2010 da Baykal İn yerine seçilen Sn.K.K Hem son CB lığı seçiminde adaylıktan ısrar etti..hem de sattığ seçimden sonra partinin başında kalmak için neden direndi?!...

Yorumu oyla      3      3  
Erbay Metin 29 Kasım 2023 Çarşamba 11:53

Anlattığınız gibi 1968-1976 Odtü sdd ve Chp Ankara İl gençlik kolu yöneticisi daha sonra da 2. Chp kuruluş kararını Ürgüp toplantısında alan gurup üyesi olarak olarak dürüst, çalışkan ve yapıcı bir partili büyüğüm olarak hep takdir etmişimdir. Sağlık ve mutluluk dileklerimle. Erbay Metin Endüstriyel İşletmeci 1993 ARALIK-1994 TEMMUZ ISKI GENEL KOORDİNATÖRÜ İZMIT

Yorumu oyla      3      3  
Şerafettinzeyrek 29 Kasım 2023 Çarşamba 09:55

Bunları şimdi değil, o zaman söyleyecektiniz. Yazacaktınız.

Yorumu oyla      5      3  
Kemal Sağ 29 Kasım 2023 Çarşamba 09:20

Üstadım tarihe bir not daha düştünüz, çok teşekkürler. Size sağlık diliyorum ki yazmaya devam edin. Saygılarımla.

Yorumu oyla      6      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bardak boş mu dolu mu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Ben böyle inanıyorum!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Çıkmasaydı Samsun’a neler gelirdi başımıza?
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Büyük Altaylılar haydi kongreye!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva