Siyasetin üstümüze düşen gölgesi; “Gölge etme, başka ihsan istemem!” dedirtecek kadar rahatsız edici. Ve ben bildim bileli o gölge üstümüzde. Ancak, ikibinli yıllarda ölçü iyice kaçtı.

Siyaset gölgesinde yaşamanın olağanlaşmasının getirdiği tehlike ise, hayatın sığlaşmasıdır.Gündelik hayatın üstünden hiç eksilmeyen siyasetgölgesi, ruhumuzu daraltıyor, ufkumuzu kapatıyor.

Her gün, medyadan, ekranlardan ve bilumum mecralardan üstümüze üstümüze gelensiyaset, siyaset bilimi ve siyasal iletişim uzmanları gözetiminde, hayatımızı işgal ediyor.

Kamusal yaşam normları devlet güvencesinde olmak gerekirken,siyasal alanı yönetenlerin arzusuna göreşekilleniyor.

Muktedirler, gündelik hayatın akışı içinde, ayaklarımızla ve beynimizle rap rap ederek siyasal alanda hizaya girmemizi istiyor.

Halbuki, seçtiklerinin görevini yerine getirmesinden öte bir talebiyoktur, halkın. İktidar, ülkeyi yönetecek.Muhalefet ise icraatı izleyecek, eleştirecek, katkı yapacak. Yani, seçilenler işini yapacak, yurttaş da işine gücüne bakacak.

Ama öyle olmuyor. Hayatlarımız siyasetin işgali altında. Siyasetçiler, yaptıkları ve yapamadıklarıyla en cüretkâr yalanlar eşliğinde üstümüzde tepiniyorlar.

İktidar ve muhalefet, bir elmanın iki yarısı gibi… Sistemin bekası için çalışan iktidar zümresini oluşturan gruplardan en çok oy alan hükümet oluyor, diğerleri muhalefet…

Dünya ahvaline bakıldığında, açlık ve yoksulluk oranları, kim gelirse gelsin genel durumun günbegün kötülediğini gösteriyor.

İktidar toplumlarında, salt mülkiyet ilişkilerinin gerektirdikleri oluyor. Ne “Marks’ın dediği” ne “Allah’ın dediği” oluyor. Yalan söylüyorlar.

Diyojen, 2600 yıl önce söylemişti. Anlamanız için daha kaç bin yıl söylemek gerek; Gölge etmeyin, başka ihsan istemez.