Soyut zekanın gelişmesi ve soyutlamayı öğrenmesi sonucu insan kendisini yazıyla ifade etmeye başladı. Yazı, ilerlemenin motor gücü oldu.

Ve yazının oluşturduğu bellek, yerleşik toplumlarda insanı kayıt altına almayı mümkün kıldı. Böylece, kayıt altına alınan insanlık sürgit yönetilebilir oldu.

Soyutlamayı öğrenen insanın uygarlık yolculuğunun getirdikleri hayli netamelidir. Binlerce yıldır süren ilerleme, gelişme sonucu yeryüzünde oluşan tahribat, insanlığın sonunu getirme potansiyeline sahip.

Bu anlamda, yazı, uygarlık yolunda insanlığa karşı işlenmiş suçların belgesi gibidir.

Okumayı o kadar da sevmemenin yanı sıra, okuduğundan ne anladığı çok tartışmalı insanların kahir çoğunluk olduğu koşullarda, herkes anlasın diye yazmak çok netameli. Popüler olmak isteyen kişinin herkese hitap etmek gibi bir derdi olabilir, ancak benim arzum popüler olmak değil, kendimi ifade etmek.

Söyleyecek sözü olmak... İnsanın söyleyecek sözünün olması, nedir?

Tanrısal veya rastlantısal, yeryüzündeyiz… Varoluşu sorgulamak insani bir durumdur. Sonlu olduğunu bilen insanın bu bilginin sonsuzluktaki karşılığını araması, bilinç ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlama arzusudur; Sonluluk ve sonsuzluk, varlık ve hiçlik arasında oluşan gerilimin insanda düşünceye, söze dönüşmesidir. Ve böylece ortaya çıkan varoluşun kaotikasında sözün hükmü, düşünen insanı inşa ediyor. Ya da soru soran insanı…

Ancak, varoluşsal problematiğin söze ve yazıya dökülmesi, insan evriminde tekabül ettiği aşama itibarıyla toplumun bütününe hitap etmiyor. Soyutlamayı öğrenen insanın zekâsı eşit gelişmedi. Aksi durumda, milyarlarca insan yönetilmek için bir avuç muktedirin önünde diz çöker miydi? Dünya ahvali, yüzümüze tutulan aynadan yansıyan acı gerçektir.

Şunu söylemeye çalışıyorum; Okumayı sevmeyen toplumda yazının yaygın işlevi, insanlığı kayıt altına almaktan öteye pek geçemiyor. Bu, yazının tahakküm aracı olarak işlevidir. Yazının aklı geliştiren derinliği salt dar gruplarda karşılık buluyor.

Hal böyle olunca, herkese hitap eden metin yazmak, gerçekçi yaklaşım olmuyor. Bu, belki reklam metni olabilir…

Benim meseleye yaklaşımım çok net. Değerli Hocam İoanna Kuçuradi’nin söylediği gibi; Bir kişi anlar o da bana yeter.