Uygarlık krizi ile sistem krizi arasında sıkışıp kalan insanlık alemi, büyük bunalımın getirdiği, getireceği problemleri nasıl ele alacağına ve bunalımı nasıl aşacağına dair tam bir akıl tutulması yaşıyor.
Tükenişten yıkılışa sürüklenen insanlık, belirsizliğin alaca karanlığında, el yordamıyla yol alıyor. Ama nereye?
Doğa insanlığa “Dur!” dedi. İnsanın doğa üzerinde iktidar kurma girişiminin sonuna geldik. Böyle gidemeyeceği belli oldu. Uygarlık krizi, insanın doğa içinde varoluş biçimini yeniden belirliyor.
Bu kaotik dönemin yanı sıra, 500 yıllık kapitalist sistem de yolun sonuna gelmiş bulunuyor. Kapitalizm ile gidilecek fazla bir yol kalmadı.
Her iki krizin de öncülleri en az 30 yıldır zuhur ediyor. Büyük bunalımın yaklaşan ayak sesleri üzerine doksanlı yıllardan beri tartışılıyor. Yani, sürpriz yok.
Dahası insanlığın yaşadığı karakter çöküşü, ahlaki ve vicdani yoksunluk, sorunların aşılmasında belki de en büyük handikap.
Aptallığın çizdiği zihin haritalarıyla sınırlı muktedirler ve destekçileri siyasi partiler, medya vs. ile cehennemin kapıları zorlanıyor.
Kısacası, iyimserliğin imkânsızlaştığı, umudun gerçekten tükeneceği zamanların eşiğine geldik.
Gündelik hayatı gün be gün yaşanmaz kılan koşullar adeta kâbus gibi insanlığın üstüne çöktü. Sağlık, beslenme, güvenlik gibi en temel haklarından mahrum kalan insanın sığınacağı bir yer yok.
Değerler sistemi çökerken, sorunların üstüne gider gibi yaptıktan sonra, “nerede kalmıştık” kafasıyla toplumları yönetmek artık mümkün değil. Statüko buna izin vermiyor. Sistem artık çözüm üretmiyor.
Yaklaşık 15 bin yıllık uygarlık yolculuğunu, insan evriminin durduğunu düşündürecek gelişmelerden sonra, nasıl bir gelecek bekliyor?
Kapitalist sistemin dengeden çıktığı ve sürekli erör verdiği koşullarda, nasıl bir yeni Dünya düzeni inşa edilecek?
“İnsanın değeri nedir?” sorusuna yeniden yanıt arama ihtiyacı karşısında, sistemden beslenen “yitik insan” ve yeni toplumun bireyi nasıl tanımlanacak?
Yapay zekanın aptallaştırdığı insanın beyin kapasitesi artık salt komutlarla hareket etmeye yetiyor. Dijital kölelik çağına mı giriyoruz?
Yeni Dünya düzeni, üretim ilişkilerini ve insanın toplumsal varlığını yeni paradigmaya göre inşa etmeye başladı.
Mülkiyet ve para yeniden tanımlanacak. Emek tanımı değişecek, çalışma kavramıyeniden tanımlanacak. Devlet yeniden örgütlenecek.
Değişim ihtiyacı, devrimin de ötesinde bambaşka tanımlamaları gerektiriyor.
Akıllı sistemlerin yöneteceği yeryüzünde insanlık durumunu tartışacak erginlikten yoksun insan, meseleleri nasıl ele alacağını bilmiyor. Başımıza gelenleri tam da bu yetersizlikten itibaren konuşmak gerekiyor.Kaç kişiyle olursa…