Olten Filarmoni Orkestrası, sunduğu eşsiz müzik deneyimleri ve yenilikçi programlarıyla kentin sanat hayatına canlılık ve renk katmaya devam ediyor. 2013 yılında bir farkındalık projesi olarak kurulan bu orkestra, kısa sürede İzmir’in ve Türkiye’nin sanat sahnesindeönemli bir yer edinmiş durumda.

Olten Filarmoni, klasik müziğin evrensel dilini geniş kitlelere ulaştırmayı hedefliyor. Her biri alanında yetkin sanatçılardan oluşan orkestra, dünyaca ünlü şefler ve solistlerle gerçekleştirdiği konserlerle biz dinleyicilerine unutulmaz anlar yaşatıyor. İzmir Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde düzenli olarak gerçekleştirilen sezon konserleri, tematik programları ve özgün repertuvarıyla sanatseverlerin ilgisini çekiyor. Örneğin, romantik film müziklerinden tango süitlerine, Çaykovski senfonilerinden caz esintilerine ve Türk bestecilerin eserlerine kadar geniş bir yelpazede müzik sunarak her zevke hitap ediyor. Zaman zaman sahnede orkestraya dans sanatçıları da eşlik ediyor.

Orkestra, sadece kaliteli müzik peşinde koşmakla yetinmiyor; aynı zamanda sosyal sorumluluk bilinciyle de hareket ediyor. “Askıda Bilet” uygulamasıyla maddi imkânı sınırlı olan öğrencilerin ve sanatseverlerin konserlere erişimini sağlıyor. Bu sayede, genç nesillerin klasik müzikle tanışmasına ve sanatın birleştirici gücünden faydalanmasına olanak tanıyor. Ayrıca, Olten Filarmoni Sanat Okulu ile genç müzisyenlere eğitim imkânı sunarakonların sanatsal gelişimine katkıda bulunuyor.

***

Es23Sub

Gelelim son izlediğimiz konserlerine… Şef DarioMacellari’ninyönetiminde Olten Filarmoni’nin eşlik ettiği SignumSaxophone Quartet (Signum Saksafon Dörtlüsü), dört yetkin saksafon sanatçısından oluşan uluslararası bir topluluk… Almanya’nın Köln şehrinde yaşayan 4 saksafoncu genç ile adeta büyüleniyoruz… Klasik müzikten rock’a kadar zengin bir repertuvarla tanınıyorlar. Grup, Slovenya’dan BlazKemperle (soprano saksafon), İtalya’dan JacopoTaddei (alto saksafon), Slovenya’dan Alan Luzar (tenor saksafon) ve Ermenistan’dan Aram Poghosyan’dan (bariton saksafon) oluşuyor. Bu dört müzisyen, gençlik yıllarından beri birbirlerini tanıyor ve birlikte müzik yaparak kendilerini sürekli yeniden keşfediyorlar.

Klasik yaylı çalgılar dörtlüsü sesine olan bağlılıklarını rock klasikleriyle harmanlayarak türler arası geçişler yapmaları, onları sıradan bir saksafon dörtlüsünden ayırıyor. Barok eserlerden orkestra düzenlemelerine, cazdan modern müziğe uzanan büyük bir yelpazede hünerlerini sergiliyorlar. Signum, virtüöz yeteneklerinin yanı sıra sahne karizmalarıyla da öne çıkıyor.Dört yetenekli, yakışıklı, neşeli genç izliyorsunuz sahnede. Konserlerinde dinleyicilere duygusal ve enerjik bir deneyim sunuyorlar. Birçok önemli ödülün yanı sıra, 2024’te FestspieleMecklenburg-Vorpommern’de “Artists in Residence” olarak seçilmeleri, kariyerlerindeki önemli dönüm noktalarından biri oluyor. Bu kapsamda Zürih Oda Orkestrası ve NDR Radyo Filarmoni ve Fazıl Say gibi önemli isimlerin eşliğinde 23 konser devermişler.

AASSM’nin nefis akustiğinde SignumSaxophone Quartet ve Olten Filarmoni’nin bir araya geldiği o akşam, müzikseverler için unutulmaz bir deneyime dönüştü. AstorPiazzolla’nın Tango Süiti, bu iki olağanüstü topluluğun elinde adeta yeniden hayat buldu. Signum’un dört virtüöz saksafoncusu, her bir nefeste Piazzolla’nınaşk ezgilerini ve tutkulu ruhunu, tangonun ateşli ve melankolik dokusunu dinleyicilere en saf haliyle aktardı. Olten Filarmoni’nin zarif ve güçlü eşliği ise bu yorumu bir üst boyuta taşıyarak, saksafonların keskin duygusallığını orkestral bir zenginlikle taçlandırdı.

Signum’un kendine has enerjisi ve sahne karizması, Piazzolla’nın eserine modern bir soluk katarken, Olten Filarmoni’nin disiplinli ve derinlikli yaklaşımı, müziğin ruhunu kusursuz bir dengeyle ortaya koydu. Her bir bölümde, tangonun o tanıdık kıvraklığı ile Piazzolla’nın yenilikçi armonileri, dinleyicileri Arjantin sokaklarından İzmir’in sıcak salonuna bir köprü gibi taşıdı; dışarıdaki kar soğuğuna rağmen. Dinlediğimiz sadece bir konser değil, aynı zamanda bir duygu yolculuğuydu; Signum’un saksafonlarının içe işleyen tınısı ve Olten Filarmoni’nin coşkulu desteğiyle, Tango Suiti’nin her notası içimize işledi.

Bu mükemmel uyum ve yorum, SSQ ile Olten Filarmoni’nin müzikal yetkinliklerinin bir kanıtı olduğu kadar, Piazzolla’nın mirasına da saygı bir duruşuydu. İzmirli dinleyiciler, bu akşamın büyüsünü uzun süre unutamayacak.

Fazıl Say ile çalıştıklarında “SignumSaksofonDörtüsü, müziğe olan tutkusunu sınır tanımayan bir yaklaşımla birleştiren, yenilikçi ve etkileyici bir topluluk” diye yazıldığını okumuştum. Pek haklı bir yorummuş.

Konserin ikinci bölümünde, Şef DarioMacellari’nin yönetiminde Çaykovski’nin 4. Senfonisi’ni dinledik orkestradan. Bu eser yalnızca derin duygusal katmanları kusursuzca yansıtmasıyla değil, aynı zamanda Macellari’nin notasız yönetimindeki olağanüstü yetkinliğiyle de büyük beğeni kazandı.

Çaykovski’nin 4. Senfonisi tutkulu melodileri, dramatik kontrastları ve içsel çalkantılarıyla zaten başlı başına bir başyapıt. Olten Filarmoni’nin yorumu, DarioMacellari’nin rehberliğinde senfoni adeta yeniden can buldu. Şef eserin ruhunu notalara ihtiyaç duymadan orkestraya ve dinleyicilere aktardı.

Bir kez daha yazalım: Olten Sanat Ailesi, İzmir’in kültürel yapısına zarif dokunuşlarla renk katarken, sanatı bir lüks olmaktan çıkarıp herkesin hayatına dokunan bir değer haline de getiriyor. Bu çabalar, şehrin sanatsal kimliğini güçlendiriyor ve gelecek nesillere ilham veriyor. Olten Filarmoni ile İzmir, müziğin büyülü dünyasında parlamaya devam ediyor.