Bugün itibarıyla...
Tam da “10 gün” sonra...
Ve dahi...
Takvimler “20 Ağustos Çarşamba”yı gösterirken...
Özellikle bizim yaşımızdakilerin kalbinde iz bırakmış…
Özlemle andığımız bir “ses yıldızı”nın...
Aramızdan ayrılışının “35'nci yılı” geride kalacak...
Harika bir hanımefendi ve…
Olağanüstü bir ses sanatçısıydı...
Derin bir aşkın kahramanı olacak kadar yürekli…
Veeee…
O aşkı…
Bunca yıldır “masal gibi anlattıracak” kadar efsaneydi…
O'nunla...
Alsancak’taki “Özel Sağlık Hastanesi”nde...
Son röportajı yaptığımda Yeni Asır’daydım...
...Ve ne acıdır ki...
O harika arkadaşım...
Amansız hastalığın pençesinde Tanrı’nın izin verdiği...
Son birkaç gününü tüketiyordu...
Hayat su gibi akıyordu ve...
O günden bugüne...
Tam 35 yıl geride kalmıştı bile!
***
Yataktan kalkamayacak haldeydi…
Buna rağmen…
Makyajı olağanüstüydü…
Ağlamamak için kendini zor tutuyordu makyajı bozulmasın diye…
İkimiz de biliyorduk…
O'nun için “hayat yolu”nun sona erdiğini…
***
Yaşamım boyunca görüp, görebileceğim…
En büyük aşk'ın iki kahramanı da artık yaşamıyor…
Onların masal aşkını…
Beş yıl önce bugün yine bu köşede kaleme almıştım…
İzninizle…
Yeniden sizlere takdim ediyorum…
Mazeretim şu!
Böyle aşklar artık yaşanmıyor nedense(!)…
Hiç olmazsa…
Hatıralar canlı kalsın…
Ha’di bakalım...
Başlıyoruz, iyi okumalar…
***
Tanıştıklarında kız 24 yaşındaydı…
Oğlan da 26'nın içinde…
İstanbul'da sevdalandılar…
Oysa…
Kız Aydınlı, oğlan İzmirli'ydi…
Şarkıcıydı güzel kız…
Yakışıklı erkek de ipek tüccarı ailenin milli tenisçi oğlu…
“Ayyy, ne romantik…” demeye kalmaz, nişanlanırlar…
Ne var ki…
Hiç nikah masasına oturamazlar(!)
O'ssun varsın; birbirlerini deli gibi seviyorlar ya…
***
Aydın Lisesi'nin radyosunda…
Babası çakmasın diye…
“Parla Nur” takma adıyla türküler söyleyen…
Üniversite için İstanbul'a giden…
O sırada İlham Gencer ve Şerif Yüzbaşıoğlu ile tanışan…
Takvimler 1965'i gösterirken…
“Balkan Melodileri Festivali”nde…
“Niksar'ın Fidanları” ile birinci olan…
O kız var ya o kız…
Kariyerinin “en tepe noktasına” tırmanırken…
Kalbini çalan o yakışıklı delikanlı ile…
N'oluyor, demeye kalmadan…
İzmir'e taşınmasın mı?
***
Oğlan “altın çağı”nda kortlara veda eder…
Ne var ki...
Hayat prensibi olan…
“Gündüz uyur, gece yaşar…” görüntüsünden…
Asla taviz vermez…
Alsancak'ta yaşamaya başlarlar...
Kendisi de şöhretlidir, hayat arkadaşı da…
Oğlan, kızı hiçbir yerde yalnız bırakmaz…
Birlikte, gün ışırken evlerine girerler…
Akşam üstü uyanıp, alemlere akarlar…
Öyle bir hayat yani…
Kız, plak çalışması için İstanbul'a giderken…
Oğlan şarkıcı sevgilisini hiç yalnız bırakmaz…
Bazıları…
“Oğlan kızı altın kafeste yaşatıyordu…” deseler de…
İnanmayın!
İzmir gecelerinin görüp, görebileceği…
En romantik aşkının kahramanları oldular…
Ancaaak…
Lütfen, bu yaşamı “Dolce Vita / Tatlı Hayat” diye yorumlamayın…
Sizden, bizden farklı olmayan bir yaşam…
Evden Kültürpark Tenis Kulübü'ne…
Oradan da…
Sabaha karşı Alsancak'taki “aşk yuvaları”na…
***
Yıllar yılları kovalar…
Güzel kızın şarkıları dillerden düşmez…
Niksar'ın Fidanları... Yanan Mum... Anlamazdın... Nereye... Aşk Defteri... Zehir Gibi Aşkın Var...
Çalışmaları peş peşe gelir…
Plakları çok iyi satar…
Ama o, yine de…
Şöhretin tadını İzmir'de, büyük aşkının yanında çıkarır!
Eh, İzmir'de yaşıyorsan…
Nasıl bir Ajda Pekkan olabilirsin?
***
Ya sonra? Dediğinizi duyar gibiyim…
Az sabır…
Aranızda...
70'li yılların efsane filmi “Love Story / Aşk Hikayesi”ni hatırlar mısınız?
Üniversite birinci sınıftaydım…
Okulu kırıp, sevgilimle birlikte Elhamra'da izlemiştim…
İkimiz de yengeç burcu olduğumuz için…
Filmi izlerken gözyaşlarımıza engel olamamıştık…
İşte, “öyle bir aşk”tan söz ediyorum…
Bizim hikayenin kahramanlarının tutkulu sevdasını anlatırken…
***
İşte o “Love Story” filmi var ya…
Sanki gerçek olur, bizim hikayenin içinde…
O güzel şarkıcıya…
Henüz 45 yaşında “rahim kanseri” teşhisi konur…
Deliye döner İzmirli büyük aşkın kahramanları…
Hemen Amerika'ya uçarlar…
Önce bi'umut iyileşti zannederler…
Sonra İstanbul'da tedavi görür…
Sonuç umutsuzdur…
Genç adam hayatının kadınını çaresiz İzmir'e getirir…
İkisi de çok iyi dostumdu…
Akşam saatlerinde aradı, telefonla…
Sesi çok kötüydü…
“Ayla son bir röportaj istiyor…” dedi…
Ardından hıçkırmaya başladı…
Sabahın ilk saatlerinde Alsancak’taki...
O günkü adıyla Özel Sağlık Hastanesi'ndeydim…
Röportajın yayını üç günde tamamlandı…
Yazdıklarımın bir nebze de olsa…
Acılarını unutturduğuna eminim…
Dördüncü gün, vefat haberi geldi…
Artık gözyaşlarıma engel olamıyordum…
Özel bir hanımefendi, olağanüstü bir ses…
Uçup gidivermişti yanı başımızdan…
Cahide Sultan'la birlikte kahrolduk…
***

O büyük aşkın “yaşamı kendisine yakıştıran” erkeği…
Hayata küstü…
Dağılmadı ama, içine kapandı…
Neredeyse...
Çeyrek asırlık beraberlikten sonra…
Evdeki hiçbir eşyayı değiştirmedi…
Çünkü onları tek tek sevdiği kadın seçmişti…
Evin salonuna astığı büyük aşkının kocaman fotoğrafı…
Belki de O'nu hayata bağlayan tek şeydi…
Dostlarına hep şunu söyledi:
“23 yıl boyunca birlikteydik… Bana bir kere bile (Ne zaman evleneceğiz?) diye sormadı…”
Sevdiği kadını kaybettikten sonra…
21 yıl yaşadı…
Ama hep “bir parçası eksik” yaşadı…
Akciğerlerinde problem vardı…
Sigara içtiği için zatürreye çevirdi…
Vefat ettiğinde 69 yaşındaydı…
Ne var ki...
Mutlu veda etti bu dünyaya…
Çünkü…
Aşağı yukarı 17 yıl önce…
Çağan Irmak, harika filmi “Issız Adam”ın fon müziği için…
Güzel şarkıcının yıllar önce plak yaptığı…
“Anlamazdın” şarkısını seçmişti…
O şarkı, uzun süre “marş” gibi dillerde kaldı…
Enis Berki...
Kültürpark’taki Tenis Kulüp'ten sabaha karşı eve döndüğünde…
Mutlaka o şarkıyı dinler, hüzünlenirdi…
***
Bu hikayenin güzel kahramanı…
Türkiye'nin en iyi yorumcularından Ayla Dikmen'dir…
10 gün sonra...
O'nu kaybedişimizin 35'nci yılı olarak anılarda yer alacak…
Büyük aşkını ise…
İşadamı, milli tenisçi Enis Berki’yi de…
O'nu da 14 yıl önce sonsuzluğa uğurladık…
***
“Issız Aşk”ın ölümsüz kahramanları…
23 yıllık film gibi beraberlikten sonra…
Şimdi…
Bornova Altındağ'daki Kokluca Aile Kabristanı'nda…
Yan yana yatıyorlar…
Işıklar içinde uyusunlar…
Nokta…
Sonsöz: “Aşk sandığın kadar değil, yandığın kadardır… / Hz. Mevlana…”