Sanırım Can Yücel’in böyle bir sözü vardı. Evet, çok oluyor ölüm. Yaşlı genç ayrımı yapmıyor. Sıralı, sırasız ölümler ard arda geliyor. Ölüm haberleri paylaşıyoruz durmadan.

Bu ülkede ölüm sadece hastalık ile gelmiyor. Otelde yangın ile geliyor, madende patlama ile geliyor, çocuk tecavüzü ile geliyor, trafik kazaları hiç eksik değil. Alsancak’ın ortasında yolda yürürken elektrik ölüm getiriyor mesela.

Havuz makine odasında ölüm geliveriyor Manisa’da. Başkan Ferdi Zeyrek’i alıveriyor…

Baş ağrısından bilgisayarın başına oturamadım bir süre. TV’de önce hastane önü açıklamaları, sonra da cenaze törenini izliyorum. Baş ağrım artıyor da artıyor.

Özgür Özel konuşuyor ağlayarak, ben onu dinliyorum, gözyaşlarıma engel olamadan.

Çok tanınan biri değildi aslında. Yeni yeni denebilir. Ama yüzü hep gülen, samimi bir ifadesi olan Başkan, kısa sürede sadece Manisa’da değil, ülke genelinde sevilen biri oluvermişti.

Çok partili hayatta CHP’nin, Manisa’da kazandığı yerel seçim yok. Bu seçimde de kimse beklemiyordu. Manisa’yı CHP’nin kazanması, olağanüstü bir değişim, dönüşüm. Önceki belediye başkanının yıpranması ile açıklamak yetersiz olur.

Yerel seçimlerde Manisa’da uzun zamandır ikinciliğe bile ulaşamayan CHP, geçen seçimde, burayı ittifak ortağı İYİ Parti’ye bırakmıştı ama seçimi yine Cumhur İttifakı kazanmıştı.

Bu defa Manisa’da bambaşka bir rüzgar esti. Ferdi Zeyrek, rekor oy ile Cumhur İttifakı iktidarına son verdi. Partiler ittifakı ile değil, seçmen ittifakı sayesinde, her partiden oy alarak.

Sokaktaki iletişimi, belediye kurumundaki tutumu ve hep gülen yüzü ile farklı bir profil çiziyordu. CHP Genel Merkezi tarafından yaptırılan performans araştırmalarında, en başarılı başkan, o olmuştu. Yani seçimi kazanması tesadüf değildi.

Bu ölüm aklıma getirdi. Yıllar önce, yine bir haziran günü, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ölmüştü. O sabah Kemeraltı’nda bir işim vardı. Hemen giriş kısmında bazı kişiler pankart asıyordu. “Seni Unutmayacağız Büyük Başkan”.

İki yaşlı adam merak ile onlara bakıyordu. Ne oldu ki diyorlardı. “Piriştina ölmüş” dedim. Göz göze geldi iki ihtiyar adam. Biri, sağ elinin dışını sol avuç içine vurdu. “Aaaaaa” derken, ağzı bir süre açık kaldı. Bir süre hiç konuşmadılar. Ben uzaklaştım, onlar adeta donup kalmışlardı.

Ferdi Zeyrek ve Ahmet Piriştina arasında benzerlikler geldi zihnime hemen. Egeli insanıydı ikisi de. Şehirlerine çok yakışıyorlardı. Coşkulu, güler yüzlü ve şehirle farklı bir ilişki tarzları vardı. Sokakta veya insanlarla konuşurken şeytan tüyü hissedilirdi.

Bu tip siyasetçilerin yerel ile kurdukları bağlar çok güçlüydü. Belediyecilikte çok önemli olan yerellik ve yerlilik özelliği onlarda çok belirgindi. Şehrinin derdi ile dertlenen başkanlardı.

Ferdi Zeyrek ile hiç tanışmadım. Hiç yüz yüze gelmedim. Ama onun yüz ifadesinde ve konuşmalarında bir samimiyet ve sahicilik gördüm hep.

Çok yazık oldu gerçekten. Hem genç bir insanın sürpriz ölümü bakımından yazık hem de siyaset ve şehir için yazık. Siyaset sınıfında bu özelliklere sahip insan sayısı çok fazla değil çünkü...