CHP’nin Cumhurbaşkanı aday adayı İmamoğlu...

“Varım...” dediği günden beri...

Memleketin her köşesinde “aşk” ile yürüyor...

Doludizgin giderken bile...

Kendisini izleyenlere...

Duygulandıran şu sözleri sıralıyor:

“Sesim kısılsa da ayağıma taş bağlasalar da...

Beni engellemeye çalışsalar da...

Bize sıkıntılar vermeye çalışsalar da size güveniyorum...

Çünkü siz varsınız yanımda...

Siz benimle berabersiniz...

Köy evindeki kızlarımıza, oğullarımıza güveniyorum...

Bu ülkenin, milletimizin evlatlarına güveniyorum...

Bu bölgenin gençlerine, girişimcilerine, iş dünyasına güveniyorum...”

***

Heyecan tadı yüksek konuşmalar bunlar...

Tam zamanı mı acaba?

***

Daha da önemlisi...

Cumhurbaşkanı seçimi ne zaman?

Yasa diyor ki:

“(Şu andan itibaren...) Türkiye cumhurbaşkanını belirlemek için...

Bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimi...

En geç (7 Mayıs 2028) tarihinde yapılacak...”

Yaşlıların dediği gibi...

“Taaa, fi tarihinde...”

Cumhurbaşkanlığı seçiminin öne alınması ise...

Ne kadar çok “garanti” o da meçhul...

Böylesi bir ortamda...

CHP’nin aday adayı...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu...

Memleketi turlamaya başladı...

İyi de...

Hani, nerede?

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş...

Neden?

Birkaç gün önce...

“Günü gelince konuşuruz?” deyiverdi?

Takvimlerde “günü gelince” bölümü olmadığı için...

Demek ki...

Ankara’nın Reisi’nin, var bir planı!

***

Sonra...

Merakı derinleştirmek adına...

Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili olarak...

Şöyle deyiverdi:

“Günü geldiğinde mevcut koşullar değerlendirilir ve...

Türkiye'nin o günkü şartlarına göre karar verilir ve...

Gerekirse bu konudaki düşüncemizi kamuoyuyla paylaşacağız...”

Neden şimdi değil?

Hatırlayın bi’zahmet...

Neredeyse yedi ay geçmiş aradan...

Geçen yılın 24 Ağustos’unda...

Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin ne demişti?

Altıok’un Genel Başkanı:

“Aday değilim, çok net... Ben teknik direktörüm...

90'ıncı dakikada penaltı atılacak...

Penaltıyı tüm taraftara (belki) sorarak...

En doğru kararı vererek, en doğrusu kimse ona attıracağım!”

***

Artık teknik direktöre gerek kaldı mı?

Kalmadı...

Neden kalmadı?

Çünkü...

Asırlık Cumhuriyet Halk Partisi...

Gelecek sürecin Cumhurbaşkanı adayını...

Önseçim ile belirlemeye karar verdi...

Fark etmez o da aslında bir yarışma!

Penaltı atışları gitti...

Önseçim geldi...

İyi hoş da...

Mansur Yavaş...

Son gidişatın anatomisinden yana...

Galiba biraz tedirgin...

Artık az konuşmaya çalışıyor ama...

Sözlü de olsa “pırlanta” ataklar bunlar...

Hatta...

“Siyaset dersi gibi bi’anlamda...”

Yine O’ndan geliyor ve sanki haksız da değil:

“Aday kim olursa olsun, seçime 2-3 yıllık bir süreç varken ilan edilmesinin; hem partiyi, hem de adayı yıpratacağını düşünüyorum!"

Bundan sonra n’olur?

Büyük olasılıkla...

Biri “veda” eder; diğeri “sevinir”...

Ne var ki?

Önemli olan...

1 milyon 600 bin civarındaki CHP üyelerinin...

Sandıktaki mesaisi...

Bekleyelim ve görelim...

Ne var ki...

Bunu yaparken...

Mansur Yavaş’ın...

Nokta...

Dediği son duygularını sizinle paylaşalım:

"Siyasi tartışmaların dışında kaldık ve kalmaya da devam ediyoruz çünkü cumhurbaşkanlığı seçimine en az 2,5 veya 3 yıl, belki daha fazla var... Biz, öncelikle Ankara halkına hizmet etmeye davam edeceğiz... Dolayısıyla buradaki hizmeti aksatıp, daha günü belli olmayan cumhurbaşkanlığı seçimi için harekete geçmiş durumda değiliz. Günü geldiği zaman ortama bakılır, Türkiye'nin o günkü şartlarına bakılır ve gerekirse bu konudaki fikrimizi bütün Türkiye kamuoyu ile paylaşacağız."

Nokta...

Sonsöz: “Ey nefsim... Seni sen yapan benim... Beni de ben yapan sensin... Ya yola gel beraber gidelim ya da yoldan çekil ben hakk’a gideyim... / Hz. Mevlana...