Saray’da bir bayram havası var, görüyorsunuz değil mi? Nereden mi çıkarıyorum, yandaş gazete manşetlerine bakın, Saray beslemesi TV programlarındaki yorumlara göz atın, anlarsınız.

Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun kayyum ve mutlak butlan yorumları, Saray’ın projesinin çok başarılı olacağını ortaya koyuyor. “Partimi kayyuma mı bırakayım?” diyor ya, inanın ki, kayyumdan beter bir işe kalkışıyor Kılıçdaroğlu.

Şimdi bunu gerekçeleri ile açıklamaya çalışalım. Kurultay davası, neden açıldı? Hukuksuz olduğu için mi, yoksa bu sayede, CHP’nin yakaladığı muhalefet hızını kesmek için mi? Bence ikincisi. Ana muhalefete fren yapmak için.

Bunu zaten, Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden de anlıyoruz. Geçen yıl, Özgür Özel’i, “Erdoğan ile müzakere olmaz, mücadele olur” diye eleştiriyordu. Ben de aynı düşüncedeydim. Bugün de aynı düşüncedeyim. Ama Kılıçdaroğlu, görüş değiştirmiş durumda, sürekli miting yapmak doğru değil, Anayasa için Erdoğan ile müzakere etmek lazım diyerek, Mahkemeye/Saraya bir pas atmış oldu.

Kongre ve Kurultaylarda, profesyonel delegeler ve delege grupları mücadele eder. Bu uzun zamandır böyle. Ama şimdi son Kurultayı iptal etmek önemli. Öncekileri boş verin. Bay Kemal’in seçildiği Kurultaylarda da benzer ilişkiler çok yaygındı oysa ki, genel başkan yarışında olmasa da PM üyelikleri konusunda şaibe ötesi ilişkiler söz konusuydu.

Bu Kurultayın önemi, seçmenin ve partililerin beklentisi doğrultusunda bir değişim olmasıydı. Bu değişim sayesinde CHP, uzun zamandır hasret kaldığı seçim başarısı yakaladığı gibi, Erdoğan iktidarına da son verme umudunu yeşertmişti.

İlk defa CHP, sokağın nabzını tutmaya başladı, seçmende heyecan yarattı. Kamuoyunda Erdoağan’dan kurtulma ihtimali iyimserliğini besledi. Geçen seçimde Kılıçdaroğlu’nun kendi adaylığında ısrar etmesi sonucu kaçan fırsatı yakalayan bir parti yönetimi performansı ortaya çıktı.

Sarayın siyasi mühendisliğinin, CHP’nin bu temposunu/hızını düşürmek için denediği bu proje, Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları ile başarıya ulaşmış gibi gözüküyor. Eğer bir sürpriz ile bu oyun bozulmaz ise.

Mutlak Butlan ile CHP’nin yönetimine eski Genel Başkan ve yönetiminin gelmesi, parti içinde muazzam bir kaos ve yarılmaya neden olacağı gibi, bunun başka anlam ve sonuçları da olacaktır.

Kayyum ataması, partilileri tepkide birleştirir. Ama mutlak butlan, böler böler ve parti içi kavgaya neden olur.

Daha da önemlisi, Kılıçdaroğlu bu açıklamaları ve görevi adeta beklediğini ifade ederek, partisine yönelik darbe ve yargı operasyonlarını onaylamış oluyor. Kurultay şaibeli diyor ve ayrıca da CHP’li belediyeleri yolsuzluk batağı olduğu yargılarını desteklemiş oluyor.

Psikolojik olarak yaşadığı hayal kırıklığını yenemeyen Kılıçdaroğlu, kendi kişisel sorunun tedavisinde, bütün bunları göze alabiliyor. İntikam alma duygusu çok öne çıkıyor.

Basit bir detay gibi, ama çok önemli bir örnek, bundan bir ay kadar önce, “Kılıçdaroğlu, görev kabul edecek” şeklinde haber yapan, gazeteci Nevşin Mengü’ye Kılıçdaroğlu, anında dava açmıştı. Ne davası peki? Hakaret ve iftira davası. Şimdi o dava ne olacak?

Bu psikoloji ile Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye yönelik ilgiyi görmesini, seçmen desteğinin artışını anlamasını beklemek zor. Dolayısıyla seçmen ve partililer düzeyinde kendisine yönelik negatif duygu ve tepki patlamasından haberdar olmak istemiyor sanırım.

Bunları görebilseydi, zaten son Kurultay’da aday olmazdı. Medeni dünyada ve demokrasilerde hiçbir lidere bu kadar sayıda seçim kaybetme şansı verilmez.

Sadece seçmenlerin değil, partililerin de kendisini beklemediğini görmekte zorlanıyor. Örneğin hayattaki diğer üç genel başkan Hikmet Çetin, Altan Öymen ve Murat Karayalçın’ın bu kadar net bir şekilde, Sarayın bu oyununa karşı durup, CHP’nin yeni yönetimine sahip çıkmasının anlamını sorgulasa, hiç olmazsa, bu işin kişisel hesaplaşmaya feda edilemeyeceğini görebilirdi.

Kılıçdaroğlu, hayal kırıklığını bu şekilde tamir edemez. Çünkü davet ettiği mutlak butlan kararı, partiyi kaosa sürükleyeceği gibi, kendisinin de huzurlu bir yöneticilik şansının olamayacağını görememe inadı, ülke için de pahalı bir tecrübe olacak...