Bugün ile...
O gün arasından tam 106 yıl geçti...
İzmir’in en güzel ama...
En sessiz köşelerinden biriydi...
Orası...
Bornova’nın eski mezarlığıydı...
Yanında bir ilkokul vardı...
(Bugün o harika köşe Büyük Park olarak anılıyor...)
Akşamüstü saatleri...
Takvimler ise...
“12 Şubat 1919”u gösteriyordu...
...Ve, ne olduysa o dakikalarda oldu...
Olayın kahramanı...
İzmir Valisi Rahmi Bey’in...
O günlerde sekiz yaşındaki oğlu Alp Aslan...
Ömrü boyunca unutamadığı “esareti” anlatıyor:
“Okulun yakınında mezarlık vardı... (Bugün’ün Bornova Büyük Parkı) Karşıda bir fayton duruyordu... Arkadaşlarımdan ayrıldım tam mezarlıktan geçiyordum ki; faytondan kalpaklı, pardösülü iri yarı biri indi ve birdenbire kolumdan yakaladı... Adımı sordu; söyledim; “Baban seni bekliyor, seni ona götüreceğim...” dedi... Ben de babamın İstanbul'da olduğunu söyledim; (Annem bekliyor gelemem) dedim... Beni bir anda faytonun içine ittirdiler... Ben de faytonun öbür kapısından atlayıp kaçmaya çalıştım ama içerideki iki kişi beni kıskıvrak yakaladı... Kıpırdayamıyordum...”
***
O tarihlerde bile yaşansa...
Nasıl olur da?
İzmir Valisi Rahmi Bey’in parmak kadar evladı Alp Aslan...
Şehir eşkıyasının tutsağı olurdu?
İzmir’de o tarihlerde...
Belki de ilk kez böyle yüz kızartan bir olay yaşanıyordu...
İzmir Polisi teyakkuza geçti...
Güzel İzmir’in her karışı didik didik ediliyordu...
...Ve, çocuk kaçıranın kim olduğu...
Ve dahi...
Neden bu iğrenç olayı (çocuk kaçırma) gerçekleştirdiği ortaya çıktı...
***
Yıl, 1919...
Ve...
Victor Hügo sayesinde...
Dünyanın “prenses” unvanını yakıştırdığı İzmir’de...
Nasıl olur da?
İzmir Valisi Rahmi Bey’in biricik evladı Alp Aslan...
Fidye için dağa kaçırılırdı?
Ankara devreye girdi...
Vali’nin oğlunun kılına zarar gelmemesi emri çıkarıldı...
...Ve bir “kin fırtınası”na kapılanın kim olduğu ortaya çıktı...

***
İddiaya göre kirli planın başrolünde...
İstiklal Savaşı sürecinin özel isimlerinden (*)“Çerkes Ethem” vardı...
Taaa...
Birinci Dünya savaşı yıllarıydı...
Hollandalı Baron Von Heemstra, bugün Menderes adıyla bilinen Cumaovası’nda büyük bir çiftliğin sahibiydi…
Şaşaalı, ayrıcalıklı bir hayatı vardı…
Çerkez Ethem ve eşkıyaları bu zengin adamın çiftliğine göz koymuştu… 1913 ve 1918 yılları arasında...
İzmir Valiliği görevini yürüten Vali Rahmi Bey...
Çerkez Ethem ve adamlarının...
Baron Von Heemstra’nın çiftliğini basarak haraç alacağını öğrenmiş...
Ve jandarmaları çiftliğe göndererek...
Hem baskına engel olmuş hem de...
Çerkez Ethem’in adamlarını falakaya yatırmıştı...
***
Peki, sonra n’oldu?
Jandarma eşkıyaların peşine takılmıştı ama 23 gün süren çatışma ve kovalamacanın ardından küçük Alp ile birlikte Çerkez Ethem ve adamları izlerini kaybettirip Bozdağ eteklerinde bir eve saklandılar... Oradan yazdıkları bir mektupla “53 bin Reşat altını” fidye istediler...
Dikkat; “Bir Reşat altını, bugün yaklaşık 30 bin TL.”...
Artık gerisini siz hesaplayın; o günler için bile...
Dudak uçuklatacak bir meblağ...
İzmir’in Valisi Rahmi Bey’in...
Fidyeyi bulmaktan başka çaresi yoktu...
Çare olarak akrabaları ve arkadaşlarını İzmir’e gönderdi ve...
Nesi var nesi yoksa sattırdı…
Ne var ki...
Toplanan para...
“53 bin lira fidye”nin yanında komik bir miktardı…
İzmir’de büyük bir kampanya başlatıldı…
Sokak başlarına yardım sandıkları kuruldu...
İzmirliler çok sevdikleri Vali Rahmi Bey’in oğlunu kurtarmak için...
Tek vücut olmuşlardı ama fidye miktarı öyle büyüktü ki...
Toplanan para ise...
İstenen miktarın ancak üçte biri kadardı…
Geri kalan parayı...
Vali Rahmi Bey’in Alanyalızade Mahmut ve Nazmi Topçuoğlu adlı...
İki arkadaşıyla Bornova’da yaşayan...
Yardımsever Bornovalı Henri Giraud karşıladı...
Bay Giraud, dokuz yıl önce vefat eden...
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un eşi...
Caroline Giraud Koç’un büyük dedesidir...
***
Daha sonra neler oldu diye...
Merak ediyorsunuz di’mi?
Dönemin parasıyla...
Çok büyük bir miktar olan 53 bin Reşat Altını...
Çerkez Ethem’e “aslanlar gibi” ödendi ve...
Vali Rahmi Bey’in oğlu Alpaslan...
28 gün süren esaretten sonra...
6 Mart 1919 Salı günü serbest bırakıldı ve...
Refakatçi nezaretinde Salihli’deki bir çiftliğe getirildi...
Sekiz yaşındaki Alpaslan...
Salihli’den Bornova’daki eve getirildiğinde...
Anne Nimet hanım bir ütü tahtasının üzerinde uyuyordu...
Küçük Alpaslan’ı kurtarmak için...
Elde / avuçta ne varsa satıldığı için...
Sadece dört duvar kalan bu ev...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de önünde fotoğraf çektirdiği...
Ünlü “Davy Köşkü”dür...
***

Bitiriyoruz...
Yaşanmış bir İzmir Hikayesi’ni...
Yıllar sonra...
Sizlere hatırlatmak istedim...
Aslında...
Bu öyküden...
Bir film yaratmak kimbilir ne kadar heyecanlı olurdu...
Çünkü...
İzmir gibi bir kadim şehrin...
Size... Bize... Hepimize...
Anlatacak o kadar anlamlı...
Ve bi’o kadar da...
Gerçekten yaşanmış ve unutulmaz öyküleri var ki...
Zaten böylesi yetiler (bir şeyleri yapabilme gücü)...
İzmir gibi...
Kadim bir şehri...
Asırlar boyu...
Kıskandırarak yaşıyor ve yaşatıyor...
Bir başka “İzmir Hikayesi”nde buluşmak dileğiyle...
Nokta...
Hamiş 1: İzmir Valisi Rahmi Bey’in oğlu Alp Arslan, uzun yıllar Avrupa’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye döndü; 1988 Mayıs’ında, 78 yaşındayken İzmir’de hayata veda etti...
Hamiş 2: Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'nin kurucu üyesi, İttihat ve Terakki'nin önde gelenlerinden İzmir Valisi Rahmi Bey, Selanik'te doğmuştu ve Evranosoğulları’na mensuptu... Soyadı kanunu çıkıncaya kadar Evranos diye anıldı; daha sonra Arslan soyadını aldı...
(*) Çerkes Ethem: Rütbesi olmayan Ethem ve kardeşleri, 9 Kasım 1920’de Batı Cephesi Komutanlığı'nın ikiye ayrılmasına karşı çıktı...Daha sonra otorite tanımaz hale geldi... Özellikle düzenli orduya geçiş konusunda Ankara Hükümeti ile çatışan Çerkez Ethem ve kardeşleri vatan haini ilan edildi... Savaştan sonra Ürdün'e geçti ve 21 Eylül 1948’te başkent Amman'da öldü...
Özel not: “Hikayeler Şehri Bornova”nın yazarı Altan Altın’ın katkılarıyla...
Sonsöz: “Yeter ki, kulak verin; Güzel İzmir’e... Bu şehrin anlatacak daha çooook hikâyeleri var...