Gündem çok yoğunken şimdi bunun sırası mı? Denebilir de… Eduardo Galeano “Kadınlar” kitabında diyor ki… ‘Zaman, tıpkı bir örümcek gibi, ağını çok yavaş örer.’ Biz de Galeno’ya uyduk… Bu ara iki kadını yine analım istedik…

Hani her şeyin bir ilki vardır ya… işte öyle biri ;
Üstelik de çok ilk’li. Avrupa’da doktora yapan ilk kadın. Sorbonne’da ilk ders verip profesör olan ilk kadın. Kocasıyla birlikte Nobel alan ilk kadın. Farklı dallarda… iki Nobel alan ilk kadın.
Ulusal anıt mezara konulan ilk kadın…

Kim mi ? Marie Curie (Madam Curie ).

Amerikalı James Trefıl’ın, “Tarih İçinde Bilim” kitabından ve diğerlerinden de yararlandık ; Marie Curie… 1867’de Varşova’da doğdu.
Polonya’nın bağımsızlığına destekten fakirleşmiş bir ailedendi. Babası lise öğretmeni, annesi de yatılı kız yurdu müdüresiydi.

Oda ailesi gibi eğitimci oldu. Paris’te Sorbonne Üniversitesinde öğretmen olarak çalıştı. Orada Prof. Pierre Curie ile tanıştı ve 1895’de evlendiler… İki kızları oldu.

Pierre Curie, 1859 Parisli bir fizikçiydi. Piezoelektrik etkiyi keşfetti. Eşi Marie Curie de kimyagerdi. Karı koca laboratuarda birlikte çalıştılar… 1902’de iki yeni element olan polanyum ve radyumu ayırdılar. Ve, büyük ün kazandılar!

İkisi ve Henri Becquerel birlikte 1903 Nobel Fizik Ödülünü aldılar… Böylece Marie Curie, kocasıyla birlikte ödül alan… ilk kadın oldu !

1906’ da Kocasının bir kaza sonucu ölmesi üzerine görevi, eşine teklif edildi… Zaten Avrupa’da doktora yapmış ilk kadındı.
Sorbonne Üniversitesinde ders veren ve profesör de olan… ilk kadın oldu !

1911’de, radyum ve bileşikleri üzerindeki öncü çalışmaları nedeniyle… Nobel Kimya Ödülünü kazandı. Böylece ayrı dallarda iki Nobel Ödülü alan ilk kadın oldu!

Kocasının ölümünden sonra, onun arkadaşı Paul ile aşk dedikoduları gazetelere de yansıdı. Sonra da düelloda gülünç diye kapanmış oldu!

Marie Curie, bu çalkantılardan depresyona girdi. Çalışmalarında da zaten yüksek dozda radyoaktif ışına maruz kaldı… 1934’de Fransa Savoy’da, kan kanserinden 67 yaşında öldü…
1995 yılında da, kocasıyla birlikte ulusal anıt mezar Pantheon’a taşındı. Bu onura da layık görülen, yine ilk kadın oldu!

Marie Curie için ölen kadın değil, bilim için ölen kadın… denilmişti. Zaten bir Çin atasözü de ‘gökyüzünün yarısını kadınlar taşır.’ demişti.

***

Bir eşitlikçi, bir özgürlükçü, bir adaletçi ki,
hem de en keskininlerinden… 1780 Fransız Devriminin bu temel ilkelerini benimsemiş bir feminist ki… Hem de yine en keskininden!

Olympe de Goues… 1798 Fransa doğumlu. Babası kasap, annesi çamaşırcı. 17 yaşında kendisinden yaşça büyük ve sevmediği biriyle evlendirildi. Bir oğulları oldu. Arkasından kocası ölünce genç yaşta dul kaldı…

22 yaşına gelince oğlunu da alarak Paris’e gitti… Oyun yazarlığına başladı. Siyasi yazılarıyla da ünlendi. Bir yazar, kadın hakları savunucusu ve aktivist oldu. Üstelik bunları okulsuz ve okur yazar olmadan yaptı!

Köleliğe karşı çıktı. İdam cezası kaldırılmalıdır dedi. Adil yargılanma hakkı ve halk jürisi olsun dedi. Kadınlar için aile hukuku istedi. Vergide adaletsizlik ve yoksullukla mücadele etti…

Kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyorsa, kürsüye çıkma hakkı da tanınmalıdır diyor, “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi” ne karşı,
“… Söyle bana, benim cinsimi baskı altına alan, kendinden menkul iktidarı kim verdi sana…” diye soruyor, erkeklerin dalına basıyordu!

Eleştirel duruşuna tepkiler büyüdü. Evi silahlı gruplarca sarıldı. Sokakta saldırılara uğradı…
Yazdığı oyun gerekçe edilerek devrim karşıtlığı ile suçlandı… Sapkın diye ölüme mahkum edildi. 1793’de 45 yaşında, Paris’te Concorde Meydanında giyotinle idam edildi!

Oysa Tolstoy, “Kadın erkeği kılıçsız zapt eder ve ipsiz bağlar” derdi !

***

Mücadelesini en keskin biçimde vermesine verdi de… Fransa’da kadınlara seçme ve seçilme yani kürsüye çıkma hakkı, Fransız Devriminden 157 yıl sonra 1946 yılında, Atatürk Türkiye’sinden de 12 yıl sonra verilebildi…

8 Mart Dünya Kadınlar günü kutlu olsun !
İyi Pazarlar…