CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı adayını önseçim ile belirlemeye karar verdiklerini söylediği toplantının ardından, “Özel, Cumhurbaşkanı adayımız İmamoğlu dedi” diye bir paylaşım yaptım.

Bu öyle ince bir analiz falan değildi. Ama bazı arkadaşlar, “Hocam yapma, zaten yeterince trol var. Öyle bir şey demedi” diye tepkiler gösterdiler. Ben aynı yerdeyim. Özgür Özel, “Adayımız İmamoğlu” dedi. Başka bir şey de diyemezdi zaten.

İmamoğlu’nun CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olacağı kararı aslında, “CHP değişirse Türkiye değişir” sözü ile başlayıp, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerine Özel’in seçildiği Kurultay’da açıklandı.

Kılıçdaroğlu’na karşı seçmende biriken bir tepki vardı. Bunu arkasına alarak veya profesyonel siyasetin dinamiklerini yöneterek bu Kurultay’ı İmamoğlu kazandı. Tabii ki, kurultaylarda delege satın almak diye bir olgu vardır ama bu uzun süredir vardır. Ama iyimser bir yorum, delegasyonun, seçmenin değişim beklentisine göre hareket ettiği yönündeydi.

İmamoğlu, İstanbul’u üç defa kazanıp, Erdoğan’ı yenerek ülke çapında siyasetçi oldu. Ardından da Kurultay’da da Kılıçdaroğlu’nu yenerek, CHP’de en etkili siyasetçi haline geldi. Ama son dönemde CHP’li kamuoyunu meşgul eden çelişki, İmamoğlu’nun parti içinde belirgin olarak ağırlığı olduğu halde, genel seçmen düzeyinde ise Mansur Yavaş’ın İmamoğlu’na kıyasla daha fazla desteğe sahip olduğuna yönelik kamuoyu araştırmaları sonuçlarıdır.

Peki bu nasıl oluyor?

Oluşan siyasi yelpaze tablosuna bakmak lazım. AKP ve MHP’nin daha önceki dönemlerdeki oyu, iktidar çoğunluğu için yetiyordu. Bir süredir yetmiyor. DSP ve HÜDAPAR’a bile muhtaç hale geldiler.

Ancak bu ittifaktan, büyük oranda ekonomik kriz ve dayanılmaz yoksulluk nedeniyle kaçan seçmen, CHP’ye değil, Zafer Partisi ve YRP gibi partilere yöneliyor. Dolayısıyla Erdoğan “elli artı bir”den epey uzaklaştıkça, CHP oy patlaması yaşamıyor. Bu kesimde Erdoğan’a uzak olan seçmenin Yavaş’a yakın olma ihtimali yüksek.

CHP’nin son yerel seçimlerdeki %37’lik oyunu genel seçim için de geçerli oran olarak almak mümkün değil. Orada DEM ve İYİ Parti gibi parti seçmenlerinin olduğunu unutmamak gerek.

Şimdi bu tabloya bakarak Erdoğan (Öcalan’ın mesajını beklemek) ve Yavaş’ın stratejisini yorumlamak mümkün. Yavaş, CHP’ye rağmen, kamuoyu desteğini esas alarak, “Ne derseniz deyin, ben adayım” diyemez. Çünkü CHP seçmeni olmadan Yavaş bu desteğe yaklaşamaz bile. Hele de ihanet ve Erdoğan’a yarayacak bir hamle CHP seçmeninde hemen büyük öfkeye dönüşür.

Bu nedenle Yavaş, “Gün ola harman olan” diye bu süreci zamana bıraktı. Hem iddiasını korudu hem de CHP seçmeninin gönlünü aldı. Aslında “Önseçimde yokum” dedi, “Aday değilim” demedi.

Önseçime girse, kaybedeceği kesin. Önseçimde iddiasını bırakmak zorunda kalırdı. Ama bu durumda “Ben halen seçmen desteği en yüksek adayım” deme şansı var. Ayrıca İmamoğlu, ola ki yasaklı duruma düşünce de, CHP; önseçimde parti üyelerinin desteğini alamayan bir adaya muhtaç olacaktı.

Önseçim ile birlikte, Yavaş’ın Cumhurbaşkanı adayı olma bakımından desteği ne kadar değişir bilmiyoruz. Önseçim sonucunda CHP adayı olarak İmamoğlu açıklanınca Yavaş’a olan seçmen desteği belirgin olarak azalırsa durum başka, yok kayda değer bir düşüş olmazsa başka olur.

Tabii beklenen Öcalan açıklaması da Erdoğan’ı destek yönünde olursa, bu durumu tekrar değerlendirmek gerekecektir. Bu DEM seçmeninin blok hareket etmesi olasılığını doğurmayacak ama CHP adayına giden oyu azaltacaktır.

Gün ola harman ola…