“Siyasi Partiler demokratik siyasi hayatın vaz geçilmez unsurlarıdır… Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olarak çalışırlar.”

Siyasi Partiler Yasasının 4.maddesi böyle yazıyor...

Atatürk ilke ve devrimlerinin başında ; laik

devlet düzeni, üniter devlet yapısı gibi ilkelere gönülden bağlı olarak çalışan partiler var elbette. Başta da Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere…

1.Parti olarak CHP ile, onun dirençli Lideri Özgür Özel ve ortak akılcı ekibinin yanında ; Halkın ve örgütünün sarsılmaz desteğinin var olduğuna, neredeyse her günlük kitlesel mitinglerde de tanık olunduğundan, bir endişeye mahal da yoktur…

Parti bir türlü arılaştırılamamakla birlikte…

Yine de, beklenti ve hayalleri boş, etik dışı ve temelsizdir… Partiye gizli ya da açık zararlı ve el oğuşturucuların sonları bellidir. Zaten ötesi de yok… En fazla Kurultaya kadar!

***

CHP, olağan Kurultaya gidilen yolda kongreler takvimini açıkladı… Tüzüğünde yapılan ve seçimleri çokça ilgilendirecek son değişiklileri de bir hatırlatalım ;

*Belediye Meclisi Üyeleri kongrelerde aday olamayacak ve ilçe kongresi delegesi de seçilemeyecekler.

*Partili belediyeler, bunlara bağlı kuruluşlar ve iştiraklerinde çalışanlar da, aynı statüye tabi olacaklar.

Bu kısıtlamalar, Genel Başkan Özgür Özel’in, özgürlük vaadlerine uymamasının yanında…

Ailevi ve oligarşik yapılanmayı önleyecek güçte de değildir!

Çok sayıda olamamakla birlikte ayrılıp, delege olduktan sonra işe dönüş en azından teorik olarak mümkündür. Ya da, eşini, kızını, oğlunu vb. Mahalle delegesi de, aday da yapmasına, engel bir durum da yoktur…

***

CHP Yerel Yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek, Belediye Başkanlarına bir genelge göndermiş…

Ayrıntılarıyla basında da yazılı, 11 Temmuz tarihli bu genelgede özet olarak ; Belediye şirketlerinde görev yapan belediye meclis üyelerinin, hukuki süreçlerle karşı karşıya kaldığından, bazılarının da tutuklandığından söz edilerek ;

Belediye şirketlerinde görevli tüm belediye meclis üyelerinin bu görevlerinden ivedilikle ayrılmalarının sağlanması… vurgulanmıştır.

Bu tespit yerindedir. Çünkü kimi sakıncaları genelgedeki gibi somut olarak ortada duruyor da… Sayılanlara ayrıca şunlar da eklenebilir ;

*Seçme hakkı, Yürütme organının(Başkanlığın) takdirinde olmakla beraber, grupsal çalışma düzeninde, eşitler arasında ayrıcalık ya da ayrımcılık olarak algılanabilme olasılıklı,

başka bir deyimle de, kast sistemi çağrışımlı

bir yol açılmış sayılabilir…

*Belediye Meclisi karar organı olup, üyesinin aynı zamanda yürütme organında yer alması, bir benzetme ile, yasama ile yürütmenin birleştirilmesi sayılabilir. Bu olay parti olarak

da şiddetle karşı olunan bir süreçtir.

Kaldı ki bu birleşiklik ; görev alınan şirketin sermaye artırımının meclisçe karar altına alınmasında, en azından bir etik sorunu olarak karşımıza çıkabilir.

*631 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 12. maddesi kapsamında ; Belediye Meclisi komisyonları huzur hakkı ile şirket yönetim kurulları huzur hakkı arasında tercih zorunluluğu bulunduğundan… Tercih dışı kalan taraftaki çalışmalarda, bir gevşeme hali de söz konusu olabilir.

***

Bunların dışında, biraz ekzajere’li de olsa, üyelerin kimilerinde yarı, bazan da tam itaatçilik duygusu da oluşabilir. Örneğin ;

Başkana bakarak ‘tavır belirleme’ duygusu gelişebilir. Bazan da zaman içinde öyle de ağır basar ki, ‘başkan her zaman haklıdır, haksız olsa bile’ ye kadar da varabilir!

Oysa, 2015 yılında İzmir’e gelerek Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezinde bir söyleşi yapan, yakınlarda da aramızdan ayrılan, Uruguay’ın saraysız ve alçak gönüllü eski Devlet Başkanı Jose Mujica’nın da dediği gibi ;

“Daha iyi bir toplumu, kendimizi de değiştirmeden yaratamayız“ ki !

İyi Pazarlar…