İZMİR - CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, kamuoyunda grup sex skandalı diye anılan ve gündemi epey meşgul eden İzzet Yıldızhan ve Nihat Doğan’ın kaldığı otelde, Bakan Çağlayan’ın davetlisi olarak kaldığı iddiaların üzerine kaynak göstererek yazdığı yazı sonrası yaşananları anlattığı turktime.com’da yayınlanan yazısı:
’Bugün, şu ana kadar yazmakta tereddüt ettiğim “hoş olmayan” bir olay yaşadım.
Kamuoyuna yanlış anlamalara neden olacak şekilde yansımaması için yazdım.
Olayı daha dramatik kılan yanı iki gazetecinin yanımda olmasıydı.
Kendilerinden şahit oldukları olay nedeni ile özür diliyorum.
Ve konunun özelliğine gösterecekleri hassasiyet için kendilerine teşekkür ediyorum.
Olay şöyle gelişti:
Hepimizin canının yakan 24 şehidin ardından Van depremi oldu.
Van depreminin olduğu günde – medyada göremediniz ama- dört şehit daha verdik.
Ardından Başbakan bu acılarımızı bahane ederek Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını bir genelge ile yasakladı.
Yasakladı ama...
AKP’liler 29 Ekim akşamı üç düğün birarada kutlamayı ihmal etmediler.
***
Cumhuriyet’in kurucu değerlerine yapılan bu saldırılar...
Bu ikiyüzlü tutum canımızı sıkıyordu.
Daha da önemlisi düğüne davetli oldukları yazılıp çizilen “pop-tip”lerin basına yansıyan haberleri işin tuzu biberi oldu.
Polis oteli bastı.
Nihat Doğan ve İzzet Yıldızhan “gurup seks yaptıkları” iddiası ile Türkiye gündemine düştüler.
Bu kadar ayıp yemiyormuş gibi...
Yakalanan Doğan, ‘Bu statükocu, ulusalcı bir takım medyanın bana karşı faşistçe saldırısıdır…’ demesin mi?
***
Bu beyan insanımızın önemli bir bölümünü çileden çıkarmıştı ve artık bu konu hakkında birşey yazmalıydım.
Tam bunu düşünürken karşıma 1 Kasım 2011 tarihinde yenitan.com isimli internet sitesinde, Ahmet Erhan Çelik imzasıyla, “Bakan düğününde grup seks vakasının arka yüzü” başlıklı bir yazı çıktı.
Çelik’in bu yazısı onlarca sitede alıntı yapılarak manşetten haber yapılmıştı.
Ama ben bu yazıyı olduğu gibi ve kaynak göstererek turktime.com’da köşemde yayınlayınca adeta kıyamet koptu.
Önce saat 15.07’de (312) 204 83 86 numaralı telefondan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın sekreteri aradı.
Ne için aramış olacağını tahmin ettiğim için, beraber olduğum gazeteci arkadaşların yanından çıktıktan sonra konuşmanın uygun olacağını düşündüm.
Sekreter hanıma uygun olmadığımı, kendilerini arayacağımı veya biraz sonra tekrar aramasını, söyledim.
Saat 15.13’de telefonum tekrar çaldı.
Telefonuma kayıtlı olmayan (532) 608 0. .. numaralı bir telefondan aranıyordum.
Açtım; Bakan Zafer Çağlayan’dı.
Normal başlayan konuşma ne yazık ki kötü bitti.
“turktime.com da yazdığım yazı bir alıntı. Daha önce başka bir sitede çıkmış ve bu yazıyı onlarca site alıntı yapmış...”
“Muhatabınız yazandır, tekzip gönderiniz öyleyse” dememe rağmen, konuşmamız tanıdığım Çağlayan’a yakışmayacak noktaya taşındı.
Bunun üzerine ben de meşru müdafa hakkımı “aynı sertlikte” kullandım doğrusu.
Bu kötü diyaloğun sorumlusu ben değilim tabi.
Daha sonra Çağlayan beni sat 15.17 ve 15.19’da tekrar aramış.
Saat 15.35’de, yalnız kaldığımda cevaben ben de onu aradım.
“Yaşananlardan üzüntülüyüm” dedi.
Ben daha çok üzülmüştüm doğrusu.
Hem bir habere karşı duyduğu ani öfke, hem de onlarca yayın organında çıkmış bir haberden dolayı bana takındığı tavır ve sözler aklıma Şeyh Edebali’nin sözlerini getirdi:
“Bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül almak sana.”
***
Tuhaf olan şu;
Haberin muhatabı yenitan.com isimli sitenin yazarı Sayın Ahmet Erhan Çelik.
Şayet bu haber doğru değilse, kendisine bir açıklama gönderebilirdi.
Daha da ötesi; Onlarca yayın organında çıkmış, tekzip yapılmamış bir haberi, turktime.com’da, üstelik de yorum bile yapmadan köşemde yazmamdan daha doğal ne olabilir?
Bu haberin turktime.com’da yayınlanması yazdığım haberin etkisini arttırıyorsa, bunda hiç kimsenin kusuru olamayacağı gibi bu aynı zamanda yazdığım sitenin gücünü de gösterir.
Müsteşarlık dahil devletin bir çok kademesinde görev yapmış, 7 bakan, 4 başbakan ile çalışmış, yaklaşık 12 senedir yazarlık yapan bir insan olarak ilk kez böyle bir olayla karşılaştım.
Üzüntüm kendime değil tabi...
Devletime.
***
Yalnız...
İşin kişisel yanı bir tarafa...
Kendime gelince; korkuyu yüreğimizden silkip, atalı çok oldu!
Ama Bakan Bey’in bu kibri demokrasimizin geleceği açısından beni korkuttu.
Egosu o kadar beslenmiş kii...
Bunun tek suçlusu ise bu hükümete sürekli dev aynası tutan bir kısım malum medya.
Aynı topraklarda nefes alan bir vatandaş olarak yürekten inanıyorum ki, bu ego bir gün gelir adına yandaş medya denilen o medyayı da yutabilir!
Patron Talat Atilla olmasaydı, muhtemelen bugün yazılarıma son verilmişti.’