Bir süredir siyasi kamuoyunun en önemli gündem maddesi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in görüşmesi oldu. Sıradan sayılması gereken bu görüşme neden gündemi bu kadar işgal etti ki…

Çünkü çok partili bir demokrasimiz olduğu halde, uzun süredir Erdoğan, ana muhalefet lideri ile hiç görüşmedi. Sanırım sekiz yıl olmuş. Bu kadar hayati sorunları olan bir ülkede bu normal değil.

AKP’nin seçime girdiği ilk dönem CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile TV’de karşılıklı tartışmaya katılmasına rağmen, daha sonra güç kazandıkça ve rejimi kendine göre dizayn etmeyi başardıkça diğer partileri muhatap almadı Erdoğan.

Bu sadece CHP ve Genel Başkanı ile ilgili bir tutum değildi. Yakın dönem siyasi tarihimizde, Erdoğan’ın en ağır hakaretler ettiği lider Devlet Bahçeli’dir. Onunla karşılıklı olarak birbirlerine medya veya miting alanlarında sarf ettikleri hakaretler yenilir yutulur laflar değildi.

Erdoğan, Tek Adam rejiminin mimarı ve demokrasiyi çoğunluğa indirgeyen bir siyasetçi. Bazı siyaset bilimciler bu rejimi Sultanizm olarak da tanımlamaktadır.

Dolayısıyla Erdoğan’ın anayasal düzenleme deyince beklentisi daima kendi iktidarını pekiştirmek ve sürekli kılamaya yönelik olmuştur. Partiler ve ülkelerle ilişkileri hep bu amaca hizmet edecek şekilde düzenlenmiştir.

Şimdi bu sistem tıkanmış gözüküyor. Bahçeli’nin desteği ile birkaç dönem daha ömrünü uzatan tek adam rejimi için, 31 Mart seçimi, sonun başlangıcı oldu. Her ne kadar bu genel değil yerel seçim dense de, işin aslı tam tersi. Çünkü bu seçim yerel kadar Erdoğan ve AKP’yi cezalandırma seçimi oldu.

Yirmi yılı aşkın süredir Erdoğan ve AKP’ye sadık ya da Cumhur İttifakı dışına çıkmakta zorlanan seçmen ilk defa muhalefete ciddi destek verdi. Cumhur İttifakı’ndan CHP’ye ve YRP’ne giden seçmen sayısı neredeyse 2 milyona yaklaştı.

Bu Erdoğan’ı yumuşatır mı yoksa tam tersine sertleştirir mi sorusuna Özel görüşmesi üzerinden yanıt aradığımızda henüz net bir yanıt bulamıyoruz. Çünkü görüşmedeki detayları bilmiyoruz.

Erdoğan’ın randevuyu Saray’a değil de AKP Genel Merkezi’ne vermesi bir yumuşama mesajı gibiydi. Çünkü bir genel başkan, başka bir genel başkan ile siyasi konuları görüşecekti. Ancak bunun devamının gelmesi demek, Erdoğan’ın bunca zaman dayandığı kutuplaşma siyasetinden taviz verdiği anlamına gelecek.

AKP Genel Merkezindeki görüşmede üç koltuk dikkat çekici idi. Ortadaki koltuk daha gösterişli ve iki yandaki koltuktan farklı idi. Arkada AKP bayrağı, Türk Bayrağı ama Cumhurbaşkanı forsu da vardı.

Erdoğan adeta iki koltuktan da vazgeçmem mesajı verdi. AKP Genel Merkezinde kabul ediyorum ama genel başkan olarak değil, yine Cumhurbaşkanı olarak. AKP Genel başkanı koltuğu boş gözükse de ikisi de bana ait demek istiyordu.

Özgür Özel’in bundan rahatsız olması üzerine yeni randevu, CHP Genel Merkezi’nde olacak mesajı çıktı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Özel’e “Erdoğan ile müzakere edilmez mücadele edilir” mesajına Özel’in verdiği yanıt kıymetli bence. “Hem müzakere hem mücadele ederiz.”

NOT: Bugün 3 Mayıs Cuma akşam 19.00’da Türkan Saylan Kültür Merkezinde “Sosyal Demokrasi ve Yerel Yönetimler” panelinde olacağız. Kent ve Demokrasi Derneği’nin düzenlediği bu etkinlikte Sefa Taşkın ve ben konuşmacıyız. Dernek Başkanı Çağdaş Altun moderatör.