Mehmet KARABEL
Mutluluğun ‘resmi’ budur!
17 Mayıs 2024 Cuma

Kalpten yazılmış bir şiirin...

Son satırıdır ama...

Aslında...

Kimilerine göre “imkansız” bir eylemin karşılığıdır...

Yıl; 1961...

Mekan; Fransa’nın başkenti Paris...

Dünya’nın...

“Mavi Gözlü Dev” diye andığı şairimiz Nazım Hikmet...

Arkadaşı... Sırdaşı... Dostu...

Ressam Abidin Dino’nun önüne şu minik şiiri koyuyor...

“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? / İşin kolayına kaçmadan ama / Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil / Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini / Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?

Abidin Dino, büyük ressam...

Öyle ki...

Dünyanın eline su dökemediği bir sanatçı...

Kardeşten farksız dostuna...

O’nunki gibi minicik bir şiirle karşılık veriyor:

“Bir düş olurdu ayrılığımız / Ve dolaşsaydık Türkiye’yi / Bir baştan bir başa. / Yattığımız yerler müze olmuş, / Sürgün şehirler cennet. / İşte o zaman Nazım, / Yapardım mutluluğun resmini / Buna da ne tual yeterdi; ne boya...”

***

Dönelim bugüne...

İzmir’e çok yakışan...

Bir “uluslararası sanat (*)bienali” daha geride kaldı...

Resim sanatında...

İzmir’in dünyaya armağan ettiği “usta imza”lardan biri de...

Bu yazının kahramanıdır...

İzmir’in tarihi Kız Lisesi’ndeki ilk sergisini...

Bugün gibi hatırlıyorum...

Yaptığım haberi de...

“Gözleri gülen”...

Eserlerini görenlerin yorumuyla...

“Bugün öğrenci, yarın yıldız...”

Dedirten Liseli Seba Uğurtan...

O’nu keşfedenleri...

Sırtını sıvazlayanları hiç mahcup etmedi...

Yalnız Türkiye’de değil...

Dünyanın sayısız ülkesinde eserleri duvarları süslüyor...

O’nun olağanüstü eserleri...

Derin bakışların gölgesinde...

Mutluluğu “aşılayan” çalışmalar olarak anılıyor...

Hocaları olağanüstü ustalardı...

Lise ve üniversitede...

Cavit Atmaca... Şeref Bigalı... Fahri Sever... İbrahim Bozkuş...

Ustaların atölyelerinde renklerin prensesi oluverdi...

Diploması Dokuz Eylül Üniversitesi’nden...

Yirmi yıl resim öğretmenliği yaptı...

Resim sanatında “renk cümbüşü” eşliğinde...

Tablolarında “mutluluğu” anlatan İzmirli ressam...

Olarak anılıyor...

Ne güzel di’mi?

***

Bunun çok özel bir nedeni var...

Dünyada örneği çok...

Bizde ise neredeyse hiç yok...

Seba’cık...

Bu yaşına kadar hep...

Dünyanın rengini...

Dünyanın mutluluğunu...

Yakalamaya çalıştı...

Türkiye’de örneği çok az bir “moda” yarattı...

Hastanelerin asık suratlı duvarlarında...

Çiçekler açtı...

Ege ve Dokuz Eylül üniversitelerinin hastaneleri ile...

Atatürk Eğitim ve Araştırma’nın koridorlarındaki duvarlar...

Su Grubu’nun ve dahi...

Seba Uğurtan’ın çabalarıyla rengarenk oldu...

O hastanelerin duvarlarını...

Yıllardır 500 özgün eserle süsleyerek...

“Söz konusu şifa vermek ise biz de varız!”

Diyerek yepyeni bir kulvar açtı...

***

25 yıl önce İzmir’e “Seba Sanat Galerisi”ni kazandırdı...

Hala...

Her yaştan sanatçı yetiştiriyor...

Bi’kez olsun, “Yoruldum” demedi...

***

İzmirli sanatçı Seba’nın şöhreti...

Türkiye’yi de aştı...

En verimli döneminde...

“Uluslararası Caterina de’ Medici” resim yarışmasında...

Dünya “beşinci ve altıncısı” madalyalarını astı evinin en güzel köşesine...

20 yıl önce...

Atölyesinden yetişen sanatçılarla “Su Grubu”nu kurdu...

Yurtiçi ve yurtdışı etkinlik gelirleri...

Yardım derneklerine bırakıldı...

***

Kansere yakalandığında...

Henüz 30 yaşındaydı...

Doktorların ilk söylediği hala kulaklarında:

“Yaşamak istiyorsanız boyalardan uzak durun!”

Yapamadı...

Gökkuşağından farksız rengarenk boyalar...

Seba’nın “hayat iksiri” gibiydi sanki...

Resim yaparken...

Mutlu olduğunun, hastalığını unuttuğunun fakındaydı...

Çok şaşıracaksınız...

O günleri şöyle anlatıyordu:

“Resim yapamadığım süre içinde her gün ölüme biraz daha yaklaştığımı hissediyordum... Akıllanmam fazla sürmedi... Derhal hediye ettiğim boyaları geri aldım... O gün yaşamın süresinin değil (Ne yaparak yaşadığının önemli olduğunu) anladım. Size kanserin zaten sizin de çok iyi bildiğiniz acıklı öyküsünü anlatmak istemiyorum... Benim yaşadığım şehir olan İzmir ve Türkiye’de başarmak istediğim ve 40 yıldır mücadelesini verdiğim şey, tüm insanların acıları ile mücadele ederken mutlu yaşayabilmenin sanat ile mümkün olabileceğini göstermekti... Ayakta olduğum her gün tüm maaşımı harcayarak resim yaptım... Sanat galerisi açtım, sanat günleri ve sergiler düzenledim, yüzlerce sanatçının İzmir sokaklarında resim yaptığı etkinlikler hazırladım...”

***

20 yıl önce (2004) İngiltere’de...

“Göğüs kanseri”ni anlatan eserlerin yer aldığı...

Uluslararası resim yarışmasında dünya ikincisi oldu...

O tablolar...

Önce...

“Londra Royal Academy of Arts” salonlarında sergilendi ve...

Daha sonra dünyayı dolaştı...

***

Hem deli gibi mesleğini sürdürdü hem de o illet hastalıkla...

Amansız savaşına devam ediyor...

Ama...

Topuyla, tüfeğiyle değil...

San’atıyla...

Çünkü...

Yarım asırdır hiç durmadan...

Nazım Hikmet’in sorusuna hiç düşünmeden karşılık veriyor:

“Hep mutluluğun resmini yapıyor...”

İzleyenlerin kalbine sağlık, mutluluk, güzellik aşılıyor...

Mutsuzluğu ise çöpe atıyor!

***

50 yıldır...

Aslında neyin mücadelesini verdiğini sorun...

Yıldız sanatçı Seba’ya...

Sonra da...

O’nun şu sözlerini yazıp, b’kenarda saklayın:

“50 yıldır şuna tanık oluyorum...

İnsanların acıları ile mücadele ederken...

Kısmen de olsa...

Mutlu yaşayabilmek ancak san’at ile mümkün oluyor...

Ayakta durabildiğim her gün...

Varımı, yoğumu harcayarak resim yaptım...

Sanat galerisi açtım...

Sanat buluşmaları ve sergiler düzenledim...

Yüzlerce sanatçının...

İzmir sokaklarında resim yaptığı etkinlikler hazırladım...

İşte...

“Hala ayaktayım ve hala resim yapıyorum...”

***

Bitiriyoruz...

Bazı arkadaşlıklar...

Aradan yarım asır geçse de “zayıflamak” yerine...

Kemik gibi oluyor...

Neden?

Çünkü, arada san’at var...

Hatta...

Yalnız “resim” değil...

San’atın her alanında “şifa bulmak” mümkün...

San’at...

 

Sizi... Bizi... Hepimizi...

 

Mest ediyor...

Dertlerimizi unutturuyor...

Gözlerimizin içi gülüyor...

Yanlış mı?

Bitirirken hatırlatmış olayım...

Bu yazı...

Yarım asrı aşan bir dostluğun...

Lirik(*) anlatımıdır...

Kadim dostluklar böyledir...

 

Seba... Sen çok yaşa...

 

(*) Bineal: “Fransızca (her bir diğer yıl) anlamına gelen ve iki yılda bir düzenlenen etkinliklerin adı... Çoğunlukla kültürel veya sanatsal faaliyetler için kullanılan bir terim... En eski bienal 1895'ten beri düzenlenen Venedik Bienali olarak biliniyor...

 

(*) Lirik: “Esinle dolu, coşkulu, coşkun...”

 

Nokta...

 

Hamiş: “Seba Uğurtan’ın, asker olan babası da ressamdı... Yedi kardeşi var ve onlardan beşi, mesleklerinin yanı sıra resim de yapıyorlar...”

 

Sonsöz: “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz... Hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz... Fakat sanatkar olamazsınız... / Gazi Mustafa Kemal Atatürk...”

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 13 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Mehmet Ali Oruncak 18 Mayıs 2024 Cumartesi 05:32

Okuduğum yorumları düşününce Seba hanım için söylenen sözlerin değerini bir kez daha anladım. Seba Uğurtan resim sanatını icra ederken, hem kendi sağlığını hem de hastanelerdeki o yıkılmış duyguları yenmeyi başarmış. Diğer taraftan, su Grubunu; öğrencileri ve diğer ressam arkadaşları ile kurarken Uluslar arası etkinlikleri de düşünmüş müthiş bir girişimci ve büyük bir sanatçıdır. Ayrıca yardımseverliği tartışılamaz. Son söz: sanata ve hayata devam

Yorumu oyla      0      0  
Nalan Gördüren 18 Mayıs 2024 Cumartesi 00:33

Kaleminize sağlık Mehmet Bey. Canım arkadaşımı çok güzel anlatmışsınız. Seba Uğurtan fırçandaki renkler hep canlı kalsın. İzmir ve bizler seninle gurur duyuyoruz. Can dostum.

Yorumu oyla      0      0  
Osman Çapa 17 Mayıs 2024 Cuma 19:10

Seba hanım İzmirli bir resim sanatçısı olarak seninle gurur duyuyorum.Allah sana sağlık ve ömür versin.Örnek bir sanatçısınız.Kuaförün olarak seninle gurur duyuyorum.Sevgi ve saygılarımla.

Yorumu oyla      0      0  
Hatice Kumbaracı Gürsöz 17 Mayıs 2024 Cuma 13:27

Yürekten gelen yazıları alkışlıyorum Ne güzel anlatmışsınız güzel yürekli ,ömrünü sanata adıyan değerli sanatçı kardeşimi .En fazla sanata iihtiyacımızın olduğu günlerde Paleti hiç kurumasın Seba Uğurtan hocanın .Dizinde emeklerinize sağlık Sevgi ve Selamlarımla ??????

Yorumu oyla      0      0  
OsmanTali 17 Mayıs 2024 Cuma 13:15

Tesekkur ediyorum cok guzel bir yazi. Mutlulugun resmi...

Yorumu oyla      0      0  
Ayla gedik 17 Mayıs 2024 Cuma 12:09

Bir sanatçı böyle anlatılır . Kutlarım.

Yorumu oyla      0      0  
Firdes Arkan 17 Mayıs 2024 Cuma 11:55

Zor çok zor günümde elimden tuttu yüreğine benide sığdırdı koca yürekli kadın. 25yıldır onunla olmak. Sanatının yanında çok çalışkan ve üretken . Bu ulkeye gelmiş değerli bir insan. Yanlız bırakılmamalı desteklenmelidir.

Yorumu oyla      0      0  
Emine Özdemir 17 Mayıs 2024 Cuma 11:46

Seba Uğurtan çok değerli bir sanatcıdır Cünkü bu sartlarda dik durmaya calısan engelleri koca yüregi ile aşan Sanat için İzmir''de Tek basına dünyayı İzmir''e tasıyan insandır kendisini kalben kutluyorum sevgiler gönderiyoeum Arkadası olmaktan gurur duyuyorum.Sebaya sonsuz basarılar diliyorum

Yorumu oyla      0      0  
OĞUZ DEMİR 17 Mayıs 2024 Cuma 11:10

Organik yüreklerin kokusu,dokusu her daim kazanır,yaşatır. Doğal kentimizin,Doğal yüreklerine sahip çıkılması,mutluluğu dağıtanların varlığı ve mücadelesi ile olacaktır. Kendini yaşatırken,kentini ve sanatçısını yaşatanlara selam olsun.

Yorumu oyla      0      0  
Nilgün Köseoğlu 17 Mayıs 2024 Cuma 11:08

Harika anlatmışsınız,doğru tespit,ellerinize sağlık ??????

Yorumu oyla      0      0  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Toplumsal Bellekte Bir Akdeniz Liman Kenti: İzmir
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Sönmeyen yıldız!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Zoraya ter Beek’in ötanazi kararı üstüne
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
'Bitti' sanmayın; gelecek!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Paradigma çökmesi bir gerçek
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Amma velakin, bir şey yapmalı!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Kılıçdaroğlu’nun öfkesi ve yeni dengeler…
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
Milletin cebi
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Birleşik Krallık ve ahlaki çöküntü
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Maymunlar Cehennemi ve Cujo
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva