Engin ÖNEN
Asıl sorun Arapça tabelalar mı?
15 Mayıs 2024 Çarşamba

Başta Bolu ve Afyon olmak üzere bazı CHP’li belediye yönetimlerinin Arapça tabelaları kaldırma işlemleri, toplumun büyük bölümünde memnuniyet yaratmaktadır. Ancak bu olay sadece tabela olayı değildir ve bunda doz aştıkça, yabancı düşmanlığı ve nefret suçları ortamı da doğar.

Bu çerçevede, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in belediye yönetimlerini uyarması normal ancak uyarma şekli doğal olarak itirazlarla karşılandı. Arapçanın Kur’an dili olduğu ve halkı incitebileceği yönündeki açıklama hem yanlış bir yaklaşım hem de gündemi gerçek sorundan uzaklaştırmaya yarayacak bir hamle olarak kayda geçti.

Kutsal kitapların dili, doğal olarak, ilgili peygamberlerin milletlerinin dilidir. Peygamber Türk olsaydı Kuran Türkçe, Kürt olsaydı Kürtçe olacaktı. Dolayısıyla Arapça, Kuran’ın değil Araplar’ın dilidir.

Hiçbir dil kutsal olmadığı gibi nefretin aracı da olamaz. Bir dile kutsiyet atfetmek de onun üzerinden nefret üretmek de ayrımcı bir yaklaşımdır.

Dil, insanın doğal hakkıdır. Bu yüzden anadili diye tarif edilir. Bu anlamda Arapça, Kuranın dili olduğu için değil, Araplar’ın dili olduğu için saygıyı hak eder. Türkçe, Kürtçe ve Ermenice gibi.

Arapça tabelaları üzerinden mülteci/sığınmacı sorununu tartışmak, isabetli bir tercih değildir. Bu sorun siyasi, uluslararası ilişkiler ve ekonomik boyutları ile tartışılmalı ve bu açılardan makul çözümler aranmalıdır.

Tam sayı bilinmemekle birlikte son yıllarda savaşlarla başlayan mülteci akını sonrası Türkiye’de yaklaşık on milyon civarında sığınmacı olduğu söylenmektedir. Bu sayı hemen hiçbir ülkenin taşıyabileceği bir kapasite değildir.

Özellikle ciddi ekonomik kriz yaşayan, yoksulluk ve işsizlikle baş edemeyen Türkiye için bu daha da büyük bir sorundur. Savaş ile ve can güvenliği gerekçesiyle Suriye, Irak ve Afganistan başta olmak üzere birçok ülkeden Türkiye’ye yönelen bu akın, savaş sonrası da devam etme eğilimindedir.

Can güvenliği sağlansa bile geri kalmış ve baskıcı rejimlerden Türkiye’ye göç etme eğilimi devam edecektir. Hatta hepimizin gördüğü gibi bu akım Türkiye’den de Avrupa’ya yönelme arzusunu da içermektedir. Bu nedenle bu mülteci akınını Türkiye’de tutmak Avrupa ülkelerinin öncelikli tercihidir. Aynı eğilim, Erdoğan’ın zaman zaman “kapıları açarız” tehdidi de Avrupa yönetimlerine karşı kullandığı koz haline dönüşmüştür.

Ekonomisinin şartları açısından ülkemizin mülteci deposu olma durumunun iki farklı boyutu vardır. Birincisi pek çok kayıt dışı işler için mülteciler ucuz işgücü deposu işlevi görmektedir. Taşeron firmalar ve inşaat ve maden gibi tehlikeli işler için bu kesim, bazı işverenler açısından adeta bir fırsat haline gelmiştir. Çoban bulamayan geleneksel hayvancılık işleri yapanlar için de Afganlı çobanlar da aynı fırsatı sunmaktadır.

Ancak kendi yurttaşları arasında işsizlik ve yoksulluk düzeyi çok yüksek olduğu için, devletin mülteci nüfusa sağladığı olanaklar ciddi bir yabancı düşmanlığı potansiyeli yaratmaktadır. Mülteciler işsizliğin ve hatta devletin yaşadığı ekonomik krizin en önemli nedenleri arasında algılanmaktadır.

Başta sağlık hizmetleri olmak üzere mültecilere sağlanan olanaklar, kamu hizmetlerindeki yetersizliklerin gerekçeleri arasında görülmesi de benzer koşulların ürünüdür.

İktidarın yoksulluk, geçim sıkıntısı ve işsizlik sorunlarında giderek daha da başarısız olmasına rağmen, mülteci sorunu konusunda kamuoyunu ikna edici bir politikasının olmaması siyasetin en önemli boşluklarından birini oluşturuyor.

Ümit Özdağ gibi aşırı milliyetçi politikacıların ve bazı belediye başkanlarının yabancı düşmanlığı potansiyeli taşıyan söylemleri dışında muhalefetin bu konuda kayda değer bir çıkışı bulunmamaktadır. Son seçimlerde birinci parti olan ve yerel yönetimlerde ciddi bir iktidar gücüne dönüşen CHP’nin, merkezinin başka bazı belediye yöneticilerinin başka bir dil kullanması da işte bu politikasızlığın ürünüdür.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Ekin Esinleroğlu 16 Mayıs 2024 Perşembe 13:57

Çok haklısınız Engin Bey, bence bu konu neredeyse hiçbir tarafın makul yaklaşmayı beceremediği bir konu. Özellikle dille ilgili söylediklerinize son derece hak veriyorum. Ne ayrımcı ve nefret dolu olmalıyız, ne de ülke vatandaşlarının refahını gözetmeyi göz ardı etmeliyiz, ki bu ikisi spektrumun iki zıt ucu değil. İnsaniyetimizi koruyarak akıllı olma zamanı, ama ne yazık ki yine siyasetin kurbanı olmuş milyonlarca hayat eldeki sonuç. Özellikle aktif siyaset figürleri akılcı bir çözüm aramaya başlamalı ve bu yarabandı "çare"lerle halkı daha fazla oyalamamalı.

Yorumu oyla      0      0  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Hepsi yaşasın anne aşkıyla!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Katılımcı değil, kayırmacı belediyecilik...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Tüketim cehenneminde gündelik hayat
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Maymunlar Cehennemi ve Cujo
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Köylüler tarımı bırakmaya başlayınca neler oldu?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmirli bir hukuk kahramanı: Bekir Behlül
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Düzen
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Ülkeme adalet diliyorum, gönüllere vefa!
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
İmamoğlu’nun suskunluğu!
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Can dostlar tartışması!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva