Dünya kritik eşikte geri sayımın dehşetiyle sarsılırken, satıh ve ucuz insan halleri ve tepkilerinin sığlığı, umutsuzluğu büyütüyor.
Aklın sükût ettiği ve ahlakın çöktüğü vicdan yitimiyle malul bir çağdayız. İnsanlık durumunu anlamak ve ifade etmek için umarsızca gayretler içindeyiz.
İnsan evrimi toplumsal alanın kontrolüne girince, insan tekinin yaşadığı değişim ve dönüşümün parametreleri de bu şekilde oluştu. Toplumsal zekâ diye bir garabete hizalandı, insan. Bu kalibrasyon insan zekasının sınırlarını belirleyince, aptal toplumun kapıları açıldı.
Acı gerçek; Toplum vasatının yerlerde süründüğü koşullarda,liyakat ve ahlak normları da yerle bir oluyor. Buna, paradigma çökmesi, diyoruz.
Ülkemizde, değerler sisteminde ortaya çıkan çürüme ve çöküş alametleri, hayatın her alanında… Ne hazindir ki bir akademisyenin veya bir mühendisin diplomasının sahte olması toplumun sadece bir kesiminde rahatsızlık yaratıyor. Diğerleri, “dava için her yol mübah” kafasıyla teselli buluyor. “Dava” dedikleri, Cumhuriyet’e son vererek İslam devleti kurmak…
Yanı sıra, tükenişten yıkılışa sürüklenişin önüne geçmek için, insan haklarına dayalı yeni bir devlet düzenini savunmak gerekirken, Kürt milliyetçiliği çıkışlı solculuk hevesi, çıkışsızlığı büyütüyor. ABD patentli sol pragmatizm…
Ülkede zor meseleleri konuşmanın zorluğu, yarılmanın derinliğinden kaynaklanıyor. Ve bu gidişle, yeni bir toplumsal mutabakatın koşullarının Türk kimliğinde karşılık bulması çok uzak ihtimaldir.
Zor meseleleri konuşmak yerine, Cumhuriyet yurttaşlarını dayatmalarla baskı altına almak sadece çıkışsızlığı destekler. İslamcıların “en üst kimlik İslam”dayatması ve Kürtlerin bir ucu Suriye’de diğer ucu Irak’ta Kürt sorunu dayatması, Türklerin kendi yoluna gitmesinden başka sonuç doğurmaz.
Türkiye, kurulmakta olan yeni Dünya düzeninde, meseleleri ele almanın yöntemi üzerinde bir mutabakat sağlamaya mecbur.
İktidarın oldubittilerle sadece sorunları büyüttüğünü artık anlaması lazım.