Doksanlı yıllardan beri süren sistem tartışması; Kapitalist sistemde kriz çok derin, sistem dengeden çıktı. Dengeye geri dönme ihtimali yok. Sistemin tarihsel sonu...
Galiba, artı değerde sınırsız genişleme kapitalizmi nihai amacına ulaştırırken tarihsel sonunu da getirdi. Siber üretim devreye giriyor, yeni sosyoloji ufukta göründü bile… Yanı sıra, iklim krizi de üretim biçimini etkiliyor.
Bu ahvalde, süren paradigma çökmesi, değerler sisteminin iflasıyla birlikte bir çağın sonunu işaret ediyor; 500 yıldır süregelen kapitalizmin inşa ettiği kültürün ve değerler sisteminin sonu.
Dünya artık o bildiğimiz Dünya değil. Hayatı söylemek için kullandığımız kavramların, terimlerin, olguların anlamları değişiyor. İnsanı ve hayatı ifade ederken kullandığımız sözcüklerin içi boşalıyor, anlamları kayıyor.
Bu durumu şöyle anlamak da mümkün; konuşuyoruz ama sözün nereye gittiği belli değil. Muhtemelen, boşluğa savrulan sözler…
500 yılın sonunda, kapitalist sistemin tarih sahnesinden çekilirken getirdikleri bir tür kaosa yol açtı. Aklın, ahlakın, vicdanın çöktüğü koşullarda, yeryüzü, tükeniş yollarında sürükleniyor. Bütün değerlerin piyasaya düştüğü tükeniş çağındayız.
Önce üretmeyi öğrendik. Sonra, ürettiklerimizi biriktirdik. Değiş tokuş yaptık, parayı buluncaya kadar. Ve parayı da bulunca bütün taşlar yerine oturdu. Üret üretebildiğin kadar, tüket tüketebildiğin kadar… Metanın dolaşım değeri, tüketim değeri… Ne üreteceğine ve ne tüketeceğine piyasa zaten karar veriyor.
Uygarlaşmanın bedeli, para mabetlerinde tüketim ilahlarına adanmış hayatlardır. Çünkü varoluşu tüketim zanneden insan, tüketim ilahlarına yakın olmanın yolunun para mabetlerinden geçtiğine inanmış, bir kere.
Acı bilgi; Artık tabiatın ve yeryüzünün insan varlığıyla sorunlu olduğunu biliyoruz. Bütün öncüller bu gerçeği işaret ediyor. İnsanlık, kurduğu uygarlığın altında kaldı.
Dijital değişim ve yapay zekâ ile varılmak istenen “aptal toplum” çıkış olabilir mi?
Yeni yılda bu meseleyi uzun uzun tartışacağız. İyi yıllar…