Kemal ANADOL
Yerli malı lâiklik!
4 Mart 2022 Cuma

28 Şubat 2022 günü Ankara Bilkent Oteli Sakarya salonunda tarihsel anlar yaşandı. Muhalefetteki altı parti genel başkanları bir dikdörtgen masaya oturarak ülkenin tek adam rejiminden kurtarılarak “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş” ortak metnini imzaladılar. Beyaz cam üzerindeki görüntüleri başından sonuna dek izledim. Sahnedeki sunum, genel başkan yardımcılarının sırayla kendilerine düşen bölümleri açıklamaları, konukların ve medya emekçilerinin yerleşme düzeni göz alıcıydı. Yirmi yıllık iktidarın verdiği bıkkınlığın üstüne tek adam rejiminin ilâvesi kamuoyunu bunalıma sürüklemişti. Bunlara hayat pahalılığı ve anormal zamlar eklenince hoşnutsuzluk doruğa çıkmıştı. Siyasal yelpazede merkez ve sağda görülen altı partinin arasında solun temsil edilmemesi bile toplumu fazla rahatsız etmişe benzemiyordu. “Hesap vermeyi bir yana bırakalım, asli görevi hesap sormak olan muhalefeti azarlayan ve sürekli parmak sallayan otoriter yönetimden bir an önce kurtulalım” dileği ağır basıyordu.

Ayrıca parlamentonun çalışma düzeninden, yürütme ve yargının nitelik ve işlerlik kazanmasına ve halkın yaşamının demokratikleşmesine uzanan öneri ve çözümler umut veriyordu. Torba kanun saçmalığından YÖK’ün kaldırılmasına, Cumhurbaşkanının yansızlığından mülakat belâsının terkedileceğine uzanan örnekler ülkenin büyük çoğunluğunda olumlu karşılanıyordu.

Daha sonra metni inceleyen aydın çevreler, akademisyenler, köşe yazarları olumlu tavırlarını değiştirmeden eksiklikleri dile getiriyorlardı. Bunları derli toplu özetleyen Atatürkçü Düşünce Derneği’nin gazetelere verdiği tam sayfa ilân metni oldu. 1961 Anayasasını eleştiren mutabakat belgesinde 1921 Anayasasının örnek göstermesi yanlış bulunuyor ve gerekçeleri açıklanıyordu. Lâikliğe, Aydınlanma Devrimlerine, Anayasanın ilk 4 maddesine duyarlığın vurgulanmamış olması ve özellikle Atatürk’ten hiç söz edilmemiş olması önemli bir eksiklik olarak görülüyor, “Bunları anımsatırken bütün içtenliğimizle dostça bir uyarı yapmayı görevimiz sayıyoruz” deniyordu.

***

Aynı gün İstanbul Büyük Şehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Murat Yazıcı sosyal medyada şu açıklamayı yapıyordu:

“Yeni Şafak GYY Hüseyin Likoğlu İBB sosyal tesislerinde içki servisine başlandığını yazmış. Mübarek Miraç gecesi Allah’tan korkmamış, kuldan utanmamış Hüseyin Bey gelin bugün birlikte 21 tesisimizi dolaşalım, yalan söyleyen istifa etsin. Var mısın?”

ADD’nin metinde, lâiklik konusundaki duyarlılığın vurgulanmadığı eleştirisi ne kadar haklıymış değil mi? Cumhuriyet’in değerli yazarı Zülâl Kalkandelen’in yazdığı gibi “Kişilerin inanç ve yaşam tarzı fark etmeksizin özgürce yaşadığı bir ülkeden söz edilecekse, kamusal alanın Anayasa’daki lâiklik ilkesine uygun olarak düzenlenmesi şarttır.”

Özellikle AKP iktidarına kaç kez seslendiğimi sayamıyorum. Demokrasi ve lâiklik herkesin kendine göre yorumladığı soyut kavramlar değildir. Onlar yüzyıllardır yapılan kavgaların, kan ve gözyaşı dolu savaşların içinden tıpkı natürel sızma zeytinyağı gibi damla damla süzülüp, metre gibi, litre gibi evrensel ölçülere ulaşmış kurumlardır. Demokrasi ve lâiklik et ve tırnak gibi kaynaşmıştır. Birinin olmadığı yerde diğeri de yoktur. Yuvarlak, ülkeye göre, yarım lâiklik olmaz. Özetle ne kadar lâiklik o kadar demokrasi!

Lâik devletin gözleri bağlıdır. O gözler yurttaşlar arasından ayrım yapmasın, birini diğerine yeğlemesin diye kapatılmıştır. O devletin yurttaşları arasında Müslüman, Hristiyan, Musevi, Sünni, Şafi,

Alevi, Caferi, Deist, Ateist kısaca inanan ve inanmayanlar vardır. Ülkede onların bazıları çoğunluk diğerleri azınlık olabilir. Lâik devlet onlar arasında ayrım yapmadan hiçbirini ötekileştirmeden eşit davranmak zorundadır. Onların inançları, ibadetleri ve yaşam biçimleri lâik devletin güvencesi altındadır. Camilerin, Cem evlerinin, kilise ve havraların içinde inanç ve ibadetlerini yerine getiren yurttaşların, sadece yurttaş değil insanların tek güvencesi devlettir. Ve kamusal alanlar da bu kurallara göre düzenlenir. Özellikle kamu kurumlarının yani öğretmen, polis, hâkim, vilâyet evlerinin, belediyelerin, bakanlıkların lokallerinde isteyen içki içer isteyen içmez. Buralara yasak koyduğunuz an diğerinin özel yaşamına müdahale ediyorsunuz demektir.

Yıllarca süren türban tartışmasından bunaldı insanlar. Türbanlıları ötekileştirmeyelim, eğitim gören kızları bu nedenle mağdur etmeyelim denildi. Bugün böyle bir sorun yok. Yok da… Bu kez onlara yapıldığı söylenen haksızlığı bu tür yasaklarla başkalarına yapmıyor, onları ötekileştirmiyor muyuz?

Sabahtan akşama İstanbul’un yoğun trafiği içinde bunalan İETT şoförü, mesai sonunda, eşini ve çocuklarını alıp çalıştığı belediyenin sosyal tesisine gidecek ve siz ona bir şişe birayı çok görecek, yasaklayacaksınız? O zaman o lokal sadece alkol içmeyenlerin lokali olmaz mı? Kimse kimseye zorla içki içiremez! İnancı gereği içmeyene elbette saygı duyulur. Ama o kişinin içenlere müdahale etmesine önce devlet izin vermez; vermemelidir! Tam tersine yasak kamu kurumundan geliyorsa o kurum insan hakları ve Anayasaya aykırı davranmış olur.

“Canım burası Türkiye, ülkemizin kendine özgü koşulları var, bizim lâikliğimiz de buna göre şekillenir” diyorsanız kendinizi çağdaş ve evrensel ölçülerin dışında bulursunuz. Özetle nasıl çeyrek, yarım demokrasi olmazsa çeyrek ve yarım lâiklik de olmaz.

AKP’nin kendine göre yaptığı “yerli ve milli” tarifi gibi sizin de “yerli malı” lâikliğiniz olur!

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Lombak 4 Mart 2022 Cuma 10:41

Chp önce kendisine baksın. Parti içinde kilit görevlerdeki tek taraflı azınlık mezhebi cuntasını nasıl yıkıp tanımladığınız evrensel laiklik ölçülerinde ve toplumun çoğunluk mezhepsel eğilimleri doğrultusunda yönetici kadrolarını yeniden yapılandıracak? Chp'nin seçmene bu bakımdan borcu var.

Yorumu oyla      3      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva