Öyle bir mesleğe sevdalanmış ki...

Geçmişi...

Milat’tan önce “10.000”e kadar uzanıyor...

Hatta...

İlk mimarı eserler...

“Cilalı Taş Devri” ile başlıyor...

“Ha’di canım...” diyenler çıkacaktır bu satırlara ama...

Bilmek, öğrenmek için...

Özellikle de...

Toros Dağları’nın güneyinde gezmek gerek...

Aslında...

Çok uzağa gitmeye gerek yok...

İzmir’in kalbi Konak’ın Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu da..

Bir mimar...

O zaman...

“Konak çok şanslı...” diyelim ve...

Sorularımızı Başkan Mutlu ile eşi ve meslektaşı Necip Mutlu’ya yöneltelim...

* “İsteyerek mi seçtiniz mimarlığı?”

BAŞKAN MUTLU: Evet; ailem inşaat işiyle uğraşıyordu... Babam müteahhit, amcam da inşaat mühendisiydi... Benim de mimar olmamla aile şirketini büyütme gibi bir düşüncemiz vardı ama daha sonra birlikte çalışamadık... Çünkü Tire’de yaşıyorlardı ve ben üniversiteyi bitirince oraya dönmedim... Mesleki gelişimim için büyük bir metropol olan İzmir’de kalmayı tercih ettim...

* Mimar Doğan Hasol’un bir sözü var, “Mimarlar dünyada iz bırakmalı” diye… Siz iz bıraktınız mı?

BAŞKAN MUTLU: Bence bıraktım ama mimar bir belediye başkanı olarak asıl büyük izi Konak’ta bırakacağım...

* Nasıl olacak o iş?

BAŞKAN MUTLU: Mekansal farklılık yaratarak, kentsel dönüşümü başlatarak ve kentin mutlaka dokunulması gereken yerlerinde çalışma yaparak olacak... Ben mimarlığı, yerel yönetimde bir avantaj olarak görüyorum... Mimar belediye başkanı olarak kentte iz bırakmanın hem kolay hem de önemli olduğunu düşünüyorum... Biz gerçekten farklı bir mesleki eğitim aldık. Uğur Tanyeli diye bir hocamız vardı, ünlü bir mimarlık tarihçisidir... Mimarlar için özellikle Türkiye’de sokakta dolaşmanın ıstırap verici olduğunu söylerdi... Çünkü sokağa çıktığınız an, kaldırımı, yolu, asfaltı, binayı, tabelayı, tenteyi bir bütün olarak gördüğünüzde genelde acı çekersiniz... Çünkü onun nasıl daha iyi olması gerektiğini bilirsiniz... Dolayısıyla kenti dönüştürmek kıymetli bir şey ve bunu bu mesleğin içinden gelen biri olarak yapmak hem daha zor ve omuzlarda büyük bir sorumluluk… Hem de daha kolay...

* Dört yılınız daha var, değiştirebilecek misiniz Konak’ı?

BAŞKAN MUTLU: Değiştirmek zorundayım...

* Nasıl değiştireceksiniz? Yapıların çoğu eski değil mi zaten?

BAŞKAN MUTLU: Bir dönüşüm bölgesi var zaten; Yeşildere’nin sağında ve solunda... Oradan mutlaka dönüşümü başlatacağız... Zamanında yapılan kaçak yapıların yıkılarak dönüştüğünü göstermek istiyorum... Ancak bir de kentin bu tarihsel dokusunun içinde yer alan, İkiçeşmelik gibi benim (Mutlaka değişmesi gerekir) dediğim yerler var...

* Siz bu meslekte aslında nasıl bir iz bırakmak istiyorsunuz?

BAŞKAN MUTLU: Herhangi görünür bir alanda, büyüklüğü önemli değil; bu bir köşe de olabilir… Ben yerel yönetimde aydınlanma dönemimi merhum Ahmet Piriştina ile yaşadım... O zamana kadar çok umutsuzdum, herhalde beş yılda olmuyor bu iş diyordum... Piriştina ile birlikte bir belediye başkanının beş yılda kentte neler yapabileceğini gördüm. Beş yıl kısa bir süre aslında ama İzmir’de çok şey değişti. Mesela bir yolda sadece kaldırımı biraz genişleterek, yeşil dokuyu arttırarak bir fark yaratabiliyorsunuz. Kentsel akupunktur denen şeyin bu olduğunu gördük. Yani küçük dokunuşlarla devasa güzellikler…

* Nereden başlayacaksınız?

BAŞKAN MUTLU: İkiçeşmelik esnafı ile yakında bir araya geleceğiz. Orası bizim tarihi yolumuz... Bir yanda Agora var diğer yanda Kemeraltı… İleride İpek Yolu, Roma Yolu... İkiçeşmelik değişecek. Havra Sokağı’nda sorun oluşturan koku, temizlik, işgaliye konularını Büyükşehir Belediyemiz ve Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ile birlikte çözeceğiz... Daha önce esnafla bir toplantı yaptık ve uyulması gereken kuralları kendilerine ilettik. Hafta başında tebligatımız başlıyor. Asıl tasarım anlamında değişikliği Alsancak’ta yapacağız. Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nin arka sokaklarında yol, kaldırım her şey bir kaos biliyorsunuz... Orayı tasarladık bitirdik. İZSU yağmur kanallarını yaptıktan sonra biz çalışmalara başlayacağız... Kaldırımıyla, ağacıyla, yoluyla birlikte güzel bir tasarımı hayata geçireceğiz... Küçük dokunuşlarla kentte farklılık yaratmaya çalışacağız... Böylece hem kentin turizm potansiyelini ön plana çıkaracak adımları atmış olacağız hem de cazibe mekanları yaratarak ticari gelişim üzerinde olumlu bir etki sağlayacağız... Yalnızca kent estetiği değil içinde bulunduğumuz kriz ortamında herkesin gelmek isteyeceği mekanlar yaratarak esnafa rahat bir nefes aldırmak için bunlara çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum...

* Koltukta bir yılınız dolmak üzere; neleri yaptınız, neleri yapamadınız?

BAŞKAN MUTLU: Geçenlerde göreve geldiğimiz günden bu yana hayata geçirdiğimiz çalışmaları anlatan filmimizi izledik... Bütün çalışma arkadaşlarımız izlerken aynı duygudaydı; ne çok şey yapmışız diye... Ne var ki; daha yolun çok başındayız, dört yılımız daha var... Çok majör değişiklikleri henüz yapamadık. Şu an bir sistem kurduk... Temizlik ve belediyenin kurumsallaşması dahil, anlık müdahaleler, sokakta olmak, sorunları yerinde görmek, vatandaş ve muhtarlarla iç içe olmak… Bunları başardığımızı düşünüyorum. Sokaktan aldığımız ve bizim gördüğümüz sorunların dönüştürülmesine de başladık. Onları da önümüzdeki günlerde hızlandıracağız...

* Mesleğiniz ile ilgili bir şey sormak istiyorum... Doğup büyüdüğüm Alsancak’ta iki yapı beni oldum olası etkilemiştir. Bunlardan biri evimize 100 metre uzaklıktaki Gazi İlkokulu’dur. Bir diğeri de evlendiğim Kültürpark’taki nikah salonu... Neden bu tip yapılar yok İzmir’de?

BAŞKAN MUTLU: Vardı aslında. Bir kısmı korunmuştu... İstanbul’dan, Ankara’dan gelen ünlü mimar dostlarım mutlaka Alsancak’ta gezmek ve Vasıf Çınar Bulvarı’nda nitelikli konut örneklerini fotoğraflamak, belgelemek isterdi. Onlar bir dönemin Türkiye’de en nitelikli yapılarıydı. Ama deprem korkusu nedeniyle şimdi birçoğu yıkılıyor ve aslında mimari bellek elden gidiyor. Gazi İlkokulu’nu da Mimarlar Odası olarak biz tescil ettirdik... Tescilli bir bina değildi ve orayı yıkıp iş merkezi yapmak istiyorlardı... Bugün İzmir’de Gazi İlkokulu varsa, Ticaret Lisesi yıkılmadıysa Mimarlar Odası’nın oraları korumak için verdiği mücadele ile oldu...

* Şu “Belediyeleri silkeleyin” talimatından ne kadar etkilendiniz?

BAŞKAN MUTLU: Çok etkilendik... Şu ana kadar üç ayda bizden kesilen para 100 milyon lira...

* Neler yapardınız o parayla?

BAŞKAN MUTLU: Çok şey yapabilirdik... Mesela bir çöp arabası 5 milyon lira. 20 tane çöp arabası alabilirdik çöp toplamak için... Biran evvel Milli Emlak ve SGK ile mutabakat sağlayıp borçlarımızı kapatmak ya da yapılandırmak istiyoruz...

* Şu ana kadar yaptığınız hizmetler için kendinize 10 üstünden kaç puan verirsiniz?

BAŞKAN MUTLU: Ben şu ana kadar bir fark yarattığımızı düşünüyorum... Tabii ki yeni bir yapılanma kurma, bunca ekonomik krizle baş etmeye çalışmaya rağmen gözle görülür pek çok şeyin değiştiğini ama hala da değişmesi gereken şeyler olduğuna inanıyorum... Puanı da ben değil komşularımız versin. İzmir’in değişmeyen bir köy olduğunu söylüyor vatandaşlar. Şu an İzmir’in en çok gökdeleni, yüksek yapısı Konak’ta... Bir grup da İzmir’in tanınmaz hale geldiğini söylüyor. Her yerden yüksek yapılar çıkıyor ama bir yandan da İzmir değişmiyor, köy deniyor. Bu paradoks neden yaşanıyor? İşte o Yeşildere’deki gecekondular nedeniyle… Siz burada bir şehrin başına gelebilecek en köklü değişikliği yapıyorsunuz ve yüksek yapı bölgeniz var. Ama burada gecekondular durduğu sürece hala köy benzetmesi yapılıyor... Bu gecekonduların dönüşmesi şart... Kentsel dönüşümü biz orada başlatamazsak halkın o algısı değişmeyecek...

* Bu sanki Konak Belediyesi’ni de aşan bir olay; değil mi?

BAŞKAN MUTLU: 660 hektarlık bir dönüşümden bahsediyoruz. 100 bin kişinin yaşadığı bir dönüşüm bölgesi... Bu büyük bir iş ama bir yerden başlamalı ve onun başladığı görülmeli ki, o morale hepimizin çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum...

* Konak, 41 yılda yedi belediye başkanı görmüş ancak sadece bir tanesi iki dönem başkanlık yapmış... Sizin hedefiniz nedir?

BAŞKAN MUTLU: İkincisi olmak! Çok çalışıyorum; hem bunun kentte bir karşılığı olacağına inanıyorum hem de siyasette. Konak’ta ikinci dönemi istiyorum...

* Türkiye derin bir yoksulluk yaşıyor... Bakıldığında her ne kadar kentin kalbinin attığı yer olarak değerlendirilse de Konak’ta da ciddi anlamda yoksul hemşehrilerimiz var… Aynı zamanda çok zengin bir kesim de var… Bu kadar kozmopolit ama birbiriyle son derece iyi geçinen başka bir ilçe var mı?

BAŞKAN MUTLU: 30 ilçe arasında kaymakamlıktan en fazla sosyal yardım alan vatandaş Konak’ta yaşıyor. Derin yoksulluğun merkezi gibi bir yer Konak… En çok istediğimiz şey komşularımız arasındaki farkı kaldırmak. Bunun için çok çalışıyoruz. Bir komşumuz çocuğunu 20 bin liraya kreşe gönderirken, diğer komşumuz gönderemezlik yaşamasın diye tüm mücadelemiz... “Oyun Evlerimiz”in hiçbiri diğer pahalı kreşlerden ne donanım olarak farklı ne de eğitim olarak... Bu eşitliği Konak’ta sağlamak gerektiğine çok inanıyorum. Kimse kendini öteki hissetmemeli. Toros Sosyal Tesislerimiz’in içinde bir kütüphane yapıyoruz. İnanılmaz güzel bir ders çalışma ortamı sağlayacağız gençlere. Herkesin eşit olduğu bir Konak için çalışıyoruz.

* Konak Belediyesi kreş konusunda neler yapıyor?

BAŞKAN MUTLU: Şu an 350 çocuğumuz Konak Belediyesi’nin Oyun Evleri’nde ücretsiz okul öncesi eğitim alıyor. Tam zamanlı olanların öğle yemeğini de biz karşılıyoruz. Oyun Evlerimizin kapasitesi önümüzdeki günlerde giderek artacak. Çünkü yeni kreşler açmayı planlıyoruz. Başvurular geldiğinde dijital ortamda değerlendirdiğimiz kriterlerimiz var. Anne çalışıyor mu, boşanmış mı, evin geliri nedir gibi değerlendirme kriterlerinde en çok destek alması gereken çocukları belirliyoruz. Önümüzdeki bir ay içerisinde iki yeni sınıfımız daha açılıyor. Oyun Evlerimizin en büyük özelliği hiç ücret almıyor olmamız... Anneler çok mutlu...

* Konak’ın bu kentin “kalbi” olarak kalmasının ve giderek daha görkemli, daha yaşanabilir bir ilçe haline gelmesi hepimizin sevdası, değil mi?

BAŞKAN MUTLU: Biz inanılmaz bir zenginlik üzerinde yaşıyoruz. Düşünsenize Agora, Kadifekale, Kemeraltı, Kordon… Ne kadar şanslıyız... Burada tek yapacağımız çok çalışarak, dört yılda bu güzellikleri daha da ortaya çıkarmak ve aksayan yerleri düzeltmek. 2400 yıl önce insanlar Kemeraltı’nda yürümüş, şimdi biz yürüyoruz. Bence bunun hazzı bambaşka ama daha iyi yere gelmesi için çalışmak zorundayız. Konak’ta belediye başkanlığı yaptığım için kendimi çok şanslı görüyorum. Konak müthiş bir yer, binlerce yıllık bir tarih üzerinde yaşıyoruz. Bu bambaşka bir his... Konak’ı hak ettiği yere getirmemiz gerekiyor.

* Konak’ın belediye başkanlığı sizi diğer meslektaşlarınız arasında daha bir öne çıkarıyor; çünkü gerçekten kentin kalbi burası… Örneğin; Kemeraltı hala hepimizi etkilemiyor mu?

BAŞKAN MUTLU: Belki sorumluluğu fazla ama herkesin yaptığı iş önemli... Bugün bir kez daha fark ettim ki; o kadar çok temas etmişim ki Konak’ta her köşesine… Örneğin Hasan İkbal, yıllarca annemin kumaş alıp kıyafetlerimizi diktiği yer. Bizim çocukluğumuz şöyleydi; Elhamra’da film seyrederdik. İlk Alain Delon filmini çocukken orada izlemiştim. Petek’te ya da Can Döner’de döner yerdik. Mennan’da ve Miş Miş’teki tatlı lezzetini unutabilir miyim? Ayakkabılarımızı annem Zaptçıoğlu’ndan, Çarık’tan ya da Tuğra’dan alırdık... Kemeraltı böyle bambaşka bir dünyaydı. Sonra üniversiteye başladım. Veysel Çıkmazı’na gidiyorduk arkadaşlarla. Şükran Lokantası, Meserret… Gerçekten hep hayatımızın içinde olan bir yer Konak...

* Belediyecilik vizyonunuzu nasıl özetlersiniz?

BAŞKAN MUTLU: Ben dünya görüşümle bir belediye başkanlığı yaptığımı düşünüyorum... Hayata soldan bakıyorum. O yüzden eşit bir yaşam istiyorum. İlk parkımızı en dezavantajlı mahallelerimizden birinde açtık. Hem de hiçbir yerde olmayan oyuncaklarla… O eşitlik duygusunu getirmeye çalışıyorum her yere. Bir mahalleye asfalt döküyorsak bir de diğerine döküyoruz. Ben ideolojimi buralarda hayata geçiriyorum.

* Basmane Çukuru, yine kaderine terk edilir mi? Somut gördüğüm tek olay Büyükşehir Başkanımız Tugay’ın belediye sarayını eski yerinde yapma arzusu... Orası size göre ne olmalı?

BAŞKAN MUTLU: Benim orasına dair hayalim; kongre ve kültür sanat merkezi olması... Yerel yönetimin kültüre dönük faaliyetleri ile oranın işlevlendirilmesini istiyorum ki, o işlev hem Basmane’yi canlı tutacak hem de buradan yürüyerek Kemeraltı’nı canlandıracak. Kamusal ve kültürel kullanımın ağırlıkta olduğu bir hayalim var oraya dair. Kültürpark’ın içinin tamamen yapılaşmadan arındırıldığı ve kültür fonksiyonlarının o parselde kendine yer bulduğu bir yapılaşma düşüncesi bana daha sıcak geliyor...

* “Kültürpark’ın geleceği için düşünceleriniz neler?”

BAŞKAN MUTLU: Kültürpark aktivistiydim uzun yıllar. Hafta sonları oraya gidip kitabımızı okuyorduk, konserler, festivaller, çocuk etkinlikleri düzenliyorduk. Vatandaş tarafından aktif kullanılan, yapılaşmanın olmadığı ve sosyal alanların eskisi gibi hayata geçtiği bir Kültürpark! Orası aynı zamanda botanik bahçe. Çok iyi korumamız gerekiyor...

* Tarihi mirası korumak gibi bir aşkı masaya koyuyorsunuz...

BAŞKAN MUTLU: Biz Konak’ın kültürel mirasını korumak için yeni bir müdürlük kurduk. Yapacak çok şey var. Büyükşehir’den buraya bir müdür arkadaşımız gelecek. Yıllarca tarihi çevrede çalıştı, adım adım Kemeraltı’nı da Basmane’yi de bilir. Tuzcu Mahallesi’nde bir ev bağışlandı bize. Onu hızlıca onarıp Oyun Evi’ne çevireceğiz. Çok güzel hanlarımız var. Sahaflar Çarşısı yapılacak, onu toparlayacağız. Demirhan gibi bazı hanların projeleri bitmiş ama hızlıca Valiliğe yazı yazılıp Kültür Fonu’ndan restore edilmesini sağlamak gerekiyor... Tüm bu çalışmalar artık o müdürlük tarafından yapılacak. Bir yandan yayına dönüşecek. Kitaplar basılacak, İzmir’in bu kültürel mirası tanıtılacak,,.

* Siz mutfakta harikalar yaratıyormuşsunuz galiba…

BAŞKAN MUTLU: Yemek yapmayı çok seviyordum ama belediye başkanı olduktan sonra o kadar az yemek yaptım ki; eve zaten çok geç gidiyorum. Dolayısıyla vakit bulamıyorum...

* Şimdi de, Sayın Başkan’ın hem eşi hem meslektaşı Necip Mutlu’ya soralım: Ne dersiniz; başarılı mı Sayın Başkan?

NECİP MUTLU: Daha önce Mimarlar Odası ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde uzun yıllar yöneticilik yaptı. O süreçlerini de bildiğim için şu andaki görevindeki temposu çok başarılı... Heyecanı çok, enerjisi yüksek... 10 üzerinden 10 puan veriyorum...

* Meslektaş çiftler evde ne konuşur?

NECİP MUTLU: Mimarlık üzerine çok konuşmuyoruz aslında. Genelde iş hayatı yoğun olduğu ve tüm gün mesleğiyle ilgilendiği için evde daha çok kendi sohbetlerimizi yaparız... Kent üzerine mimarlığa değen sohbetler oluyor elbette...

* Eleştirilerde bulunuyor musunuz?

NECİP MUTLU: Görüşlerimi söyler, değerlendirmelerde bulunurum. Mimarlıkta dışarıdan bir gözle bakmak çok önemlidir. İçeriden göremediğiniz şeyler dışarıdan görülebiliyor... O da yapıcı bir değerlendirme oluyor...

* Dışarıdan baktığınızda eşinizi başarılı buluyorsunuz yani?

NECİP MUTLU: Buluyorum. Koşullar elbette her şeyi yaptırmıyor. Yapmak istedikleri çok daha fazla aslında ama belediyelerin üstündeki ekonomik baskıları biliyorsunuz... Eğer daha uygun bir dönem olsaydı daha iyi bir süreç yaşanabilirdi...

* Evde sohbet edebiliyor musunuz eskisi gibi?

NECİP MUTLU:  Ediyoruz ama buluşma zamanlarımız daha kısıtlı oluyor...

BAŞKAN MUTLU: Necip çok büyük bir fedakarlık yapıyor. Ben sabah kaçta kalkarsam o saatte kalkıyor. Ben bir yandan hazırlanıyorum, bir yandan da sohbet ediyoruz. Çünkü başka çok zamanımız olmuyor. O ilişkiyi de koparmamak adına…

* Nasıl tanıştınız?

BAŞKAN MUTLU: İkimiz de Mimarlar Odası’nda görev yapıyorduk. Necip, İstanbul Şube’deydi. Ben de İzmir… Sonra Necip, Genel Merkeze yönetici olarak gitti. Toplantılarda görüşürken başladı her şey...

* İlk adımı kim attı diye merak etmiyor değilim doğrusu…

BAŞKAN MUTLU: Necip attı… 2002 yılında çıkmaya başladık ama 1993 yılında bir kongrede divanda görevli olduğumu, orada oturduğumu falan hatırlıyordu. Düşünün kaç yıl önce...

* O zaman büyük aşk diyebiliriz sizinkine…

BAŞKAN MUTLU: (Gülümseyerek) Öyle gerçekten...

NECİP MUTLU: Sonra ben de İzmir’e yerleştim... Aslında evim İstanbul’daydı; Genel Merkez’de görev yapıyordum... İzmir’i çok sevdim; bu şehirde rahat bir hayat var... İzmir yavaş bir şehir. İstanbul’da iş yaparken de günlük hayatta da tempo çok yüksekti... İzmir’de bir şeye yetişmek gerekmiyor... Hayat aslında devam ediyor ama illaki koşturarak devam etmesi gerekmiyor...

* Çiftlerin aynı meslekten olması bir avantaj mı sizce?

NECİP MUTLU: Ben evlendikten sonra dokuz yıl daha Genel Merkez’deydim… Hafta sonları geliyordum İzmir’e. Uzakta yaşadığımız halde o benim, ben de onun koşullarını çok iyi biliyordum aynı meslekten olduğumuz için... O açıdan çok uyum sağlayan ortam oluyor...”

* Sayın başkanın, eşinizin performansı sizi ne ölçüde etkiliyor?

NECİP MUTLU: Beni çok etkiliyor. Mimarlar Odası’nda da çok büyük başarı öyküleri yarattı... Büyükşehir’deki çalışma deneyiminde de onları gözlemledim ben. Çalışma temposu çok yüksek birisi. Çevresindekiler ayak uydurduğu ölçüde o performans daha da yükseliyor...

* Bir oğlunuz var sanıyorum, o da mı mimar olacak?

BAŞKAN MUTLU VE EŞİ: (Birlikte) Hayır, oğlumuz Tan işletme okuyor. O hiç istemedi ama biz de istemedik... Müdahale etmedi... Mimarlık ayrı bir alan, sevmeden yapılabilecek meslek değil...

*

Bitiriyoruz...

Mimarlar çok çalışırlar...

Üniversiteden itibaren sabahlamaya alışkınlardır ama...

Mimarlık ilerleyen yaşla birlikte değer kazanan...

Biriken tecrübenin en çok iş yaptığı disiplinlerden birisidir...

Modern mimariye yön veren isimler dahil...

Mimarlık tarihinde...

Pek çok mimarın ölene kadar çalıştığı bilinir...

Bu da iyi mi kötü mü bilemedim...

Fakat ölene kadar boş durmamak ve...

Bunu mesleğiyle gösterebilmek çok hoş bir şey... (Alıntı / Ahmet Turan Köksal...)

Nokta...

Sonsöz: “Güneş binaya çarpana kadar binanın ne kadar muhteşem olduğunu bilmiyordum... / Louis Isadore Kahn - Amerikalı dünyaca tanınmış mimar...