İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Aziz Kocaoğlu, ülke ve kent gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Gazeteciler Fatih Yapar, Ender Aldanmaz, Muhittin Akbel ve Oktay Güçtekin’in sorularını yanıtlayan Kocaoğlu, CHP’deki cumhurbaşkanı adaylığı ön seçimi, yeni barış süreci ve kent gündemindeki konulara ilişkin mesajlar verdi.
CHP, ÖNSEÇİME ALIŞKIN BİR PARTİDİR
*CHP'de tek adaylı Cumhurbaşkanı adaylığı önseçimi yapılacak. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Siyasetin genel kurallarına göre, seçim tarihi belli olmadan önseçim yapılmaz. Fakat Türkiye'nin koşullarına baktığımız zaman Ekrem İmamoğlu ile ilgili suç üretilmeye çalışıldığını, gündemin o tarafa doğru çevrilmeye çalışıldığını görüyoruz. Ekrem İmamoğlu, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı... Dünyanın sayılı metropollerinden olan İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı... Sanıyorum, parti genel merkezi, bir önseçim yaparak Ekrem Bey'in adaylığını tescillemek, ilan etmek ve Cumhurbaşkanlığı adayı statüsüne çıkartıp Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İmamoğlu'nu eşitlemeyi planladı. Benim bulabildiğim başka bir gerekçesi yok.
Tek aday olduğuna göre, önseçime gerek var mı? Bir kere önseçim yapılmasına karar verildi. CHP, önseçime alışkın bir partidir. Bu karardan sonra örgütler hareketlendi. İlçe başkanları, il yönetimleri, delegeler, ciddi bir hareket halinde. Bu hareket bile bir toparlanmadır. Aday tek olduğuna göre, sataşma falan da olmayacaktır. Riski nedir? Nasıl olsa tek aday var deyip oy kullanmaya gitmeme durumudur. Ekrem Bey, Cumartesi günü İzmir'e gelecek. İzmir örgütü de bununla ilgili çalışıyor.
MANSUR YAVAŞ'IN DOĞRU KARAR VERDİĞİNE İNANIYORUM
*CHP gibi önseçimi benimsemiş bir partinin tek adayla önseçime girmesi sizce ne kadar doğru? Sembolik de olsa ikinci bir adayın da olması gerekmez miydi?
- Adaylığı düşünen, aday olmak isteyen, yarışmayı göze alan varsa, zaten ortaya çıkardı. Tek adaylı önseçim olacak, çünkü tek aday kaldı. Yapacak bir şey yok. Mansur Yavaş'ın doğru karar verdiğine inanıyorum. Bu bir milletvekili seçimi değil. Mansur Bey hem parti açısından hem ülke açısından çok doğru bir karar verdi, önseçime katılmayarak... Diyorlar ki Mansur Bey, CHP'nin B planı... Rivayet muhteliftir. A planı, B planı, falan... İmamoğlu, önseçimden çıkıp aday olduktan sonra B planı ne olur? Ekrem Bey yasaklı ilan edilirse, tekrar önseçim mi yapılır, ona PM karar verecektir. Biz Ekrem İmamoğlu'nu aday seçtik, sen de Mansur Yavaş olarak onun yedeğisin, denmez; böyle bir şey olmaz. Denirse de hem önseçimden seçilene hem de önseçime katılmayan Yavaş'a ayıp olur.
ÇITA YÜKSELİR
*Ekrem İmamoğlu, sizce muhalefete nasıl bir dinamizm kazandırır?
Ekrem İmamoğlu, önseçimden sonra da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olma görevinden ayrılmayacak. Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı görevinden de ayrılmayacak. Bu görevlerin üstüne bir de Cumhurbaşkanı adayı rozeti de takmış olacak. Hem dünya kanallarında hem Türkiye kanallarında Ekrem Bey, hem Büyükşehir Belediye Başkanı, hem Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı hem de CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak anılacak. Böylece çıta yükselecek.
OPERASYONA KURBAN GİDEN ARKADAŞLARIN YÜZLERİNİN AKIYLA ÇIKACAKLARINA İNANIYORUM
*Parti bir yandan önseçim ile ilgili süreç işletirken bir yandan da belediyelere yapılan operasyonlar ile de boğuşuyor. CHP’li belediyelere yapılan operasyonlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Operasyonlar geçmişte de oldu. İzmir’de de oldu. İzmir'de Güzelbahçe Belediye Başkanı Ertan Avkıran'a operasyon yapılmadı mı? Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu'na yapıldı. Alaçatı Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç'a yapıldı. Belediyecilik tarihinin en büyük operasyonu da bize yapıldı. Yapılmaması gerekir! Tasvip edilecek bir tarafı yoktur ama yapılıyor. İzmir'de biz o dönemde operasyona hedef olan tüm belediye başkanları olarak yüzümüzün akıyla çıktık. Sonuç itibariyle bugün tutuklu bulunan, operasyona kurban giden arkadaşların da yüzlerinin akıyla çıkacaklarına inanıyorum.
Belediye başkanı, bir defa milletvekili değildir. Cumhurbaşkanı gibi, şahıs olarak seçilen tek kurum belediye başkanlığıdır. Vatandaş, belediye başkanına oy verir. Partiye de oy verir tabii ki ama belediye başkanını kişisel olarak oylar. Oy pusulasında yazar, Aziz Kocaoğlu diye... CHP'nin adayıdır ama vatandaş Aziz Kocaoğlu'na oy verir. Bu nedenle gerçek anlamda başkandır. Ona göre yetkisi ve sorumluluğu son derece yüksektir. Şunu da belirteyim, belediye, diğer devlet kurumlarına da benzemez. Bakanlıklara da benzemez. Bakanlıkların il ve ilçe teşkilatlarına hiç benzemez. Özel sektöre benzemez. Özel sektör gibi 24 saat çalışacak, devlet kadrolarının ve devletin koyduğu, bakanlıklardan daha zor, daha sıkı mevzuatla uğraşacaksın. Bu nedenle belediye başkanlığı kadrolarının yetişmiş olması gerekir. Devlet kadrolarından kimi getirirseniz getirin, belediye kadrolarına kolay kolay adapte olamaz. Mevzuatı biliyor olsa da belediyecilik apayrı bir şeydir. Kişi, belediye içerisinde yetişir çünkü.
Siyaset bu mudur? Ben Bornova Belediye Başkanı oldum, her partiden oy aldım ve her vatandaşa da hizmet ettim. Bu partili, şu bu partili deyip ayrımcılık yapan, kendini bitirir. Büyükşehir Belediye Başkanı oldum; 15 sene o görevi yaptım. En büyük rakibimiz Adalet ve Kalkınma Partisi’ydi. İl Başkanına sor, milletvekiline sor, AK Parti'ye oy veren vatandaşa da sor, Aziz Kocaoğlu ayrım yaptı mı diye... Belediye Başkanı ayrım yapamaz, niye? Ayrım yapma lüksü yoktur, çünkü AK Parti'nin, CHP'nin, MHP'nin milletvekili vardır ama her birinin belediye başkanı yoktur. Bir tanedir ve o hepsinin belediye başkanıdır. Herkesin belediye başkanı olma onurunu yaşıyorsa, gereğini, sorumluluğunu da yerine getirecektir. Yerine getirirse büyür, orada kalır, hem kentine, hem partisine değer katar, kalkındırır; yerine getirmezse de 5 senede bir seçim oluyor, bir daha seçilemez ya da aday gösterilmez.
YENİ AÇILIM SÜRECİ: ÇATLAK SESLER ÇIKABİLİR, ONLARI KABUL ETMEMEK GEREKİR
*Bir yandan belediyelere operasyonlar yapılırken bir yanda ülkede bir demokratikleşme süreci başladı. Öcalan'ın mesajları TV üzerinden canlı yayından servis edildi. Türkiye yeni bir evreye girdi. Yeni açılım süreci ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Eğer terör bitecekse, duracaksa, açılıma hayır demek hiç kimsenin lüksü değildir. Desteklemek zorundayız. İlk açılım sürecinde İzmir'den 190 küsur kişiyle Diyarbakır'a gittik, özel uçakla. Diyarbakır'da çok iyi karşılandık. Bademler Köyü'nün Susuz Yaz'ını da götürdük. Osman Baydemir'di o zaman Diyarbakır'ın Belediye Başkanı... Bizi çok iyi ağırladılar. Çarşıya çıktık, halk da bizi çok iyi karşıladı. Ben de o zaman kendi kendime kimseye de danışmadan bir karar verdim, ki o zaman ben de muhalefetin 1 numaralı Büyükşehir Belediye Başkanıydım. Sanayi odası yöneticileri, Ticaret Odası yöneticileri, STK'lar, meclis üyeleri ve gazetecilerle birlikte İzmir'i Diyarbakır'a taşıdık. Biz de o zaman açılım sürecine böyle bir katkıda bulunduk. Hatta bana çıkışanlar oldu, ben inanıyorum kardeşim, dedim. Merkezi hükümet böyle bir şey yapmışsa, biz de buna katkıda bulunmak zorundayız. Bu olay, aynı zamanda barışa bakış açımla benim için de çok iyi bir özgeçmiştir. İnadına bunu da desteklemek gerekir.
Tabii burada dönüyor dolaşıyor iş, her iki tarafın samimiyetine kalıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan insanların büyük çoğunluğu barış içerisinde yaşamak istiyor. Bizim tek kurucumuz var; Mustafa Kemal Atatürk… Mustafa Kemal Atatürk'ün koyduğu ilkeler, inkılaplar, ülkeyi getirdiği noktayı unutmayalım. Bu ülkede her şey tartışılır, çatlak sesler çıkabilir, onları kabul etmemek gerekir. Türkiye'de herkesi bir şekilde oyun dışı bırakabilirsiniz ama Mustafa Kemal Atatürk'ü oyun dışı bırakamazsınız! Bu toplumun, 85 milyon insanımızın kırmızı çizgisidir Atatürk ve onun koyduğu ilkeler ve inkılaplar...
Şimdi kimle görüşülüyor? PKK ile görüşülüyor, dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiği bir örgütle... Neden görüşülüyor? Kan akmasın, barış gelsin, Türkiye enerjisini oraya harcamasın diye... Şu anda samimiyet var mı? Samimiyet, ancak seçimden sonra belli olur! Samimiyet, seçime kadar mutlaka olacaktır. Acaba seçimden sonra da olacak mı?
ERKEN SEÇİM OLMAZ!
*Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adayı yapılması ile ilgili tartışmalar sürüyor. Anayasa değişikliği, referandum olabilir, erken seçim tartışmaları var. Bu iki konunun bir biri ile paralel gittiği görülüyor. Sizce erken seçim yada referandum olur mu?
- Erken seçim olacağını zannetmiyorum. Şimdi iktidar, DEM'i de yanına alarak 400 milletvekiliyle Anayasa'yı değiştirmek istiyor. Referanduma gitmek istediği görüşüne katılmıyorum, ülkenin ekonomik şartları ortayken buna pek ihtimal vermiyorum. Anayasa'nın ilk 4 maddesini, ülkenin üniter devlet yapısını değiştirecek harekete zaten kimse cesaret edemez. Çünkü öyle bir güç yok. Referanduma da gitse o istediği cevabı alamaz. Burada amaç, esasında, Sayın Cumhurbaşkanının bir daha, bir daha, bir daha Cumhurbaşkanı seçilmek istemesi, bunun önünün açılmasıdır. Ben ölünceye kadar seçilmek istiyorum diyor! Buna anayasal engel var. O engeli kaldırmak istiyor. Belki yüzde 50 artı 1 gibi açmazı var, onu aşağıya çekmek istiyor olabilir. Kendisinin bir daha Cumhurbaşkanı olabileceği bir yasal düzenlemeyi ve desteği sağlamak istediği ortada.
BORCUN MU VAR, ÖDEYECEKSİN ARKADAŞ!
*Aziz Bey, kent gündemine dönecek olursak; Belediyelerin SGK borçları nedeniyle kesintiler yapılıyor, belediyeler de kısıtlı gelen parayla iş yapamaz hale geldi. Büyükşehir'in 1,5 milyar lirası daha kesildi, gelecek ay bir o kadar daha kesinti yapıldığında SGK borçları bitecek. Bu tabloyla ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Belediye başkanlarına bu konuda tavsiyeleriniz neler olacak?
- Muhtasar borcu bitiyor mu, onu bilmiyoruz. SGK'yı ödemeyen, muhtasarı da ödememiştir. İşçinin sigortasını ödemeyen adam, işçiden kestiği vergiyi öder mi? Borcun mu var, ödeyeceksin arkadaş! Kendi şahsi borcun varsa onu da ödeyeceksin, belediye başkanıysan belediyenin borcunu da ödeyeceksin! Bunun lamı cimi yok.
Ben belediyeyi dünya borçla devraldım. Büyük kanal, büyük arıtma yapıldı ve sadece bunlar için dış borç alınmış. O dış borçtan bir kuruş ödenmemiş, devasa bir borç olmuş. Rahmetli Ahmet Piriştina'nın Allah'ı var, SGK borcu bırakmamış, şahıslara borcu yok, muhtasar borcu yoktu. Sadece Hazine'ye borcu vardı. Bu devletler arasında evrensel bir kuraldır. Devlet kefil olur, siz dış krediyi alırsınız, ödemeyi yaparsınız. Ödemezseniz devlet sizin adınıza öder, sonra faiziyle sizden alır. Bizim kullandığımız krediyi de devlet ödemiş, faizi de çalıştırmış. Biz göreve geldiğimizde 1 katrilyon 804 milyon liraya ulaşmıştı. Bugünkü parayla 13-14 milyar TL yapıyor. Anlaştık ve ödedik. Çoğu belediyenin sadece kamuya borçları gibi bir problemi yok, piyasaya da borçları var. Bir problem de toplu sözleşmelerde verilen ücretler ve fazladan alınan personeldir.
ANLAŞMAYI İMZALADIM, İZMİR’E DÖNDÜĞÜMDE KUŞ GİBİYDİM
Devlete olan borçlar, başka türlü halledebilirler miydi? Pekala halledebilirler! Başkanlar, belediyeyi borçla aldık, AKP'li belediyeden aldık falan filan dediler. İlk üç ay bu davul çalındı. Herkes kabul etti, bunlar borçlu belediye devraldı! E artık ondan sonra aynı davulu çalmanın bir anlamı yok. Türkiye Belediyeler Birliği, Bölge Belediyeler Birliği, belediye başkanlıklarının çoğu bizde. Bu durumda Genel Merkez, belediyeler, ‘tamam kardeşim, biz borcu ödeyeceğiz, ancak borçların yarıdan fazlası faiz. Oturalım, bir takvim içerisinde ödeyelim. Biz bu borcu ödemeye varız’ demek gerekirdi. Örneği var; ben yaptım 2004 senesinde. CHP Genel Merkezi'nin haberi bile yoktu. Belediye olarak yaşamam için benim o borcu ödemem lazımdı. İki sene borç öderim, üç sene de iş yaparım, dedim. Belediye başkanları da buna zorlayacaklardı. Tamam ödeyeceğiz, ama bir noktada buluşacağız. Mesela ben buluştum. Borcumuzun 380 milyon lirasının üzerini çizdirdim. O zaman Başbakandı Recep Tayyip Erdoğan, bu paranın üstünü çizdi. 300 milyon lira ben verdim, o da hesaptan düşüldü. Kalanını da belediyenin gelirinden yüzde 25'lik dilimler halinde ödedik ama faiz yok! Bu anlaşmayı imzaladım, İzmir'e geldim, kuş gibiydim.
GEÇEN DÖNEMDE ASGARİ ÜCRETİN DÖRT KATI ÇIPLAK MAAŞ VERİLDİ, BUNU HİÇBİR KURUM GÖTÜREMEZ
Bizim o zaman Ahmet Piriştina'nın bıraktığı belediyede 14 bin personel vardı. Ödenen ücretler makul seviyedeydi. Biz de o çizgide götürdük. Belediye her zaman özel sektörden fazla para verir çalışanlarına... Fakat bunun bir oranı vardır. Bu oran, diyelim ki asgari ücretin yüzde 50, yüzde 100 fazlasıdır ama yüzde 300 fazlası olamaz! Geçen dönemde asgari ücretin dört katı çıplak maaş verildi. Bunu hiçbir kurum götüremez.
TUGAY KAMUOYUNU ARKASINA ALMALI, BİR YOL HARİTASI BELİRLEMEK ZORUNDA
*Maaşlar konusu açılmışken şu anda büyükşehir belediyesinde devam eden TİS görüşmeleri var. Cemil başkanın yerinde olsanız şu anki pozisyonda TİS masasında nasıl davranırdınız?
- Böyle durumlarda kamuoyunu arkanıza almanız gerekir. O maaşı alan sendika, iki sene ağzını açmayacak ama belediye başkanı bir yol haritası belirleyecek, borç ödeme anlamında... Personeli optimum seviyeye düşürmeye çalışacak. Bunu tüm İzmirlilere duyuracak, çünkü kullanılan para İzmirlilerin parası. Durum bu diyecek! Burada özveri gerekiyor. Ben şunu şunu yapacağım, emekli olmak isteyenleri emekli edeceğim. Genç insanları işten çıkarmak, iş değil. İşten çıkarmayı, bırakın bir politikacıyı, bir insanın yapacağı bir şey değildir. Genç bir arkadaş işe alınmış, umutlarını bu işe bağlamış, onun işten çıkarılmasına karşıyım. Yüz kızartıcı bir şey olmadıktan, yasal bir sorun yoksa, işe alınan eleman işten çıkarılmaz. Benim felsefem budur.
O zaman ne yapacaksın? Emekliliği gelenin, tazminatını, kıdemini vereceksin, emekli edeceksin. Emekli olan 500 kişinin tazminatını, kıdemini, ihbarını ödemek için gayrimenkul satıyorum dersen, helal olsun, sat derim. Yoksa maaş ödemek için yer satışına karşıyım. Gideri azaltmaksa amaç, doğru harekettir.
Şu anda 38 bin, 40 bin personelden bahsediliyor. Eğer Cemil Bey de bu şartlarda personel almaya devam ediyorsa, o zaman belediyenin ekonomik özgürlüğüne kavuşması mümkün olmaz. Parası olmayan, borcunu geç ödeyen belediye, bir ürünü en az iki kat fiyatına alır.
EN KÖKLÜ PERSONEL, BİZDEDİR; BU NEDENLE CEMİL BAŞKANIN İŞİ BENCE ZOR DEĞİL
Her siyasetçinin bir iş becerme kabiliyeti, yoğurt yeme şekli var. Cemil başkanın yoğurt yiyişini nasıl buluyorsunuz?
- İstanbul, Ankara belediyeleri, 6 sene önce CHP'ye geldi. Dolayısıyla en köklü personel, bizde var, yani İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde. Bunların neredeyse yüzde 80'ini, 90'ını ben işe aldım, yetiştirdim. Onları masa masa gezdirdim. Bizdeki personel daire başkanı olduysa, genel sekreter yardımcılığını yapacak düzeydedir. Dolayısıyla Cemil Bey'in işi bence zor değil. Yol haritasını belirleyecek, o kadar. 2004'te göreve geldiğimde paramız yoktu. Bir basın toplantısı yaptım, benden iki sene yatırım beklemeyin, bu süreçte sadece zorunlu hizmetleri yapacağım, çünkü benim yatırım yapacak param yok, dedim. Hesabımı kitabımı yapacağım, borçları ödeyeceğim, bana iki sene zaman verin, dedim. İki sene sonra yatırımlara başlayacağımı duyurdum. İzmirliler bana iki sene müsaade etti. İzmir gibi bir kentte belediye başkanlığı yapıyorsunuz. Sizin ne söylediğinizi anlıyor ve sizi destekliyor. İzmir gibi bir yerde belediye başkanlığı yapmak hem çok zor, çünkü sorguluyor. Hem de çok kolay, size güvendikten sonra sonuna kadar destek veriyor. İzmirlilerin toplumsal frekansı açıktır.
HİÇBİR BAŞKAN, BENDEN FİKİR ALMAK İÇİN ARAMADI
*Peki Cemil bey ile ilişkiniz nasıl, sizden öneri alıyor mu?
Aday adayı döneminde görüştük; aday oldu yine görüştük. Yakın zamanda yine bir araya geldik. Dertleştik. Belediyeyi hiç konuşmuyoruz. 6 yıldır, bir personeli arayıp da, ki büyük çoğunluğu benim işe aldığım kişilerdir, bir kere bile belediyede neler oluyor diye sormadım. Sormam da... İlçe belediye başkanları da arayıp fikir sormazlar. Onlar zaten sorunları biliyorlardır. Bana gelmelerine gerek yok. Gerek duysalar gelirlerdi herhalde. Gerek duymuyorlar ki, gelmiyorlar (Gülerek)
BUGÜN BEN DE OLSAM TUGAY’IN YAPTIĞINI YAPARDIM
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ege Şehir üzerinden sosyal konut projesi başlattı. Bu proje ile dar gelirlilerin konut almasına katkı sunulacak. Sizin zamanınızda kentsel dönüşüm dışında sosyal konut yok. Siz olsaydınız şu an aynısı yapar mıydınız?
- Bizim zamanımızda birinci konu, kentsel dönüşümdü. Gecekonduların rehabilite edilmesi söz konusuydu. Bugün gerçekten kiralar çok arttı, ödenemez hale geldi. Konuta arz talep konusunda büyük bir dengesizlik var. Bugün ben de olsam, belediye arsasına konut yapardım.
TOKİ’YE ANLATTIM, GELİN BİR TAŞLA İKİ KUŞ VURUN DEDİM AMA OLMADI
Kentsel dönüşüme gelirsek; 1/25 binlik planları yaparken, ne kadar gecekondu bölgesi varsa, hepsinin dönüşüm yapılabilecek, para vermeden kendi kendine dönüşebilecek imar durumlarını haritalarımıza işledik. Kentin merkezinde, Uzundere'de, Aktepe-Emrez'de, Örnekköy'de, Gültepe'de, Ballıkuyu'da nerede gecekondu varsa orada, yüzde 45 arsa payıyla çözülmüş, anlaşması yapılmış, yerler var. Git oralarda dönüşüm yap. Fakat gittiler, depremi bahane ederek Şehir Hastanesi’nin üstünde orman alanına konut yaptılar. TOKİ'ye de anlattım, gelin bir taşla iki kuş vurun dedim. İhale edin, ihale edemiyorsan kendin yaparsın, kendin satarsın. Bunun doğrusu, ihaleyle kat karşılığı yaptırmaktır. Bizim yaptığımız kentsel dönüşümü uygulayan kafa da yok hala Türkiye'de. Adam proje yapıyor, proje üzerinden hangi daireyi alacağını biliyor. Kaç metrekare olacağını biliyor. Müteahhit de nereleri satacağını biliyor proje üzerinde. Böyle dört tane proje yaptık, dördü de teslim edildi.
HİLTON OTELİ'NDE 40 TÜRLÜ FİLM VAR!
Son olarak Hilton oteliyle ilgili tartışma yaşanıyor. Hastane yapılacağı iddiası var. Şu an hislerin çoğu MNG Holding’te. Belediyenin de bir kısım hissesi bulunuyor. Burasıyla ilgili sizce ne yapılmalı?
- Belediye yapacağını yapmış, belediye orasını elinden kaçırmış! Yüzde 23 hissesi var ama şirketin öyle büyük bir borcu var ki... Şirketin borcu da diğer ortaklara… Şirket borçlu, ortaklar alacaklı! Tam bir tefeci! Bunu tefeci yapmaz! Rahmetli Turan Karakaş'la kaç kez İstanbul'a gittik geldik bu sorunu çözmek için... O zaman MNG yok ortalıkta, yeğenlerine devretmiş. Ata'ya devretmiş. Orada 40 türlü film var. Muhatabı bulduk, Korhan Kurtoğlu... Dedim ki, kardeşim biz seninle anlaşamayacağız. Buranın fiyatını belirle, gel bana. Bana fiyatı söyle. Şunu da söyleyeyim, aynı fiyattan alırım, aynı fiyattan veririm! Sonra hiç gelmedi. Bugün belediye aynı yolu mu izlemeli, bilemiyorum. Tabii ki koşullara bağlı…