Evlilik eşiğindeki gençler belli ki, çok kararlı...

“Biz şimdilik bebek sahibi olmak istemiyoruz!”

Diyenlerin sayısı hızla artıyor...

Neden?

Çünkü...

Bu güzel ülkede...

Kurtuluş Savaşı (1919-1922) süreci hariç...

“Toplam Doğurganlık Hızı”...

Cumhuriyet tarihinde ilk kez “1.48” çizgisinde!

Bu adıyla, sanıyla...

Gençler “bebek istemiyor!” demektir!

***

Gazetecilerle konuşan...

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a göre...

Nüfus artışı söz konusu olduğunda...

Bu güzel vatan çoktan “alarm” vermeye başlamıştı bile...

Yani...

Büyük problemin tam karşılığı şöyle:

“Türkiye şu sırada kendini yenileyemiyor ama hepsinden önemlisi hızla yaşlanıyoruz...”

İstatistik karşılığı var mı?

Hem de nasıl...

Ağlatan, hatta panikleten bilimsel karşılığı şu:

“Yaşlı nüfus toplam nüfusun yüzde 10’unu aştı... Çocuk sayısı azalırken bakıma muhtaç yaşlıların sayısı hızla artıyor...”

Eyvah ki, ne eyvah!

“Peki, gelecek nasıl şekillenecek; bu projeksiyonuna göre?”

Hiçbir şey düzelmezse...

Aşağı yukarı “75 yıl sonra”

Yani...

Takvimler “2100”ü gösterirken...

Türkiye nüfusunun “54 milyon” olacağı hesaplanıyor...

Bir (eyvah, eyvah) daha...

Tam da...

“Kırmızı Alarm” dedikleri işte bu!

***

Geçmişe dönelim...

Çok değil; son 60 yılda...

Ortalama geliri “eh fena değil” diyenlerin bile hedefi...

“İki bebek yeter; büyüyünce birbirlerine sahip çıkarlar!”

Şeklinde biçimlenirdi...

Şimdi...

Bir çocuğa bakıp, büyütmek...

Yakın mesafede “büyük anne / büyük baba” yoksa...

Çözülmesi en zor “ailevi problemler”in başında geliyor...

Yani...

“Yaşasın büyük anneler ve büyük babalar...”

Çünkü bir bebeği “sevmek / büyütmek” kadar...

Kıvanç verici ne olabilir?

***

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a kulak verirseniz...

Durum pek de “iç açıcı” değil...

Çünkü...

Doğurganlık...

Bu güzel vatanda neredeyse dibe vurmuş durumda...

Bartın ve Eskişehir “1.12”...

Zonguldak ve Ankara “1.15”...

İzmir “1.17” çocuk ile...

Listenin dibinde...

O zaman bu yaşananların adı, açık ve net sadece “tek” kelimedir!

“Yalnızlaşıyoruz...”

...Ve, doğal olarak Türkiye hızla “yaşlanan” bir ülke haline geliyor...

***

Üzülerek ve...

“Böyle mi olmalıydı?” diyerek...

Bitiriyoruz...

Acıtan bi’rakam ile...

Hep “yeni doğanlardan” bebişlerden söz ediyoruz ama...

Bu güzel memlekette “yalnız yaşayanlar” da var...

Alın size...

Acıklı bir rakam daha...

Bırakın şimdilik yeni doğanın getirdiği kıvancı, neşeyi, mutluluğu...

Güzel memleketimde...

“Her beş haneden biri tek kişilik!”

Yani her beş evin birinde “tek kişi” yaşıyor!

Yalnız başlarına...

Nasıl da bir yaşam savaşı veriyorlar kimbilir!

Allah...

Kimseleri yalnız bırakmasın...

***

Bitiriyoruz... Unutmadık... Sıkı durun...

Evlenenlerin sayısı da hızla azalıyor!

Türkiyem...

İstediği kadar kreş yapsın...

Bunun altından kalkmak pek öyle kolay değil!

Mesela...

2024’te evlenen sayısı “568 bin”...

Aynı yıl boşanan sayısı “200 bin”...

Neden?

Geçinemiyorlar; çünkü her şey pahalı...

Eğer ikisi de çalışıyorsa...

Ve dahi...

Annelerin / babaların evleri yakınsa...

Akşam iki lokma bi’şileri onların sofrasında mideye indiriyorlar hızlı, hızlı...

Yazık değil mi bu gençlere...

Bu arada...

Yazdığımız “sıkıntı”nın nedeni çok belli...

Para pul oldu...

Aşk bile eskimeden sona erdi...

Nokta...

Hamiş: “Evlilik, sevgi ve güven üzerine kurulu, hayat boyu sürecek bir yolculuktur; tabii asla o güzel anıları eskitmeden... / Anonim...”

Sonsöz: “Güzel bir evlilik iki şeye bağlıdır; birincisi doğru insanı bulmaya; ikincisi ise doğru insan olmaya... / Hz. Mevlana...”