Şubat’ı, Mart’a bağlayan gece yarısı...

Beklenen mesaj...

“Son Dakika” başlığı ile geldi:

Terör örgütü PKK ateşkes ilan etti...

Mesaj anlamlı:

“Öcalan'ın çağrısına uyuyoruz...”

Devamı şöyle:

Terör örgütü PKK'nın sözde Yürütme Komitesi de...

Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın çağrısına katıldıklarını ve...

Gereklerini uygulayacaklarını belirterek...

Ateşkes ilan etti...

Ateşkes...

Önceki günden itibaren geçerli...

Ancak...

Bir cümlelik önemli bir ayrıntı var:

PKK’nın yürütme komitesine göre...

“Silah bırakmanın hayata geçmesi...”

Öcalan'ın öncülüğünde gerçekleşebilecek...

***

Biraz gerilere gidelim...

Acıyla yoğrulmuş günlere...

Aslında...

Kanlı elleri hatırlatan...

“Zaman Tüneli”ne girmenin tam zamanı...

İlk silahlı saldırısını “15 Ağustos 1984”te gerçekleştiren...

Bölücü terör örgütü PKK...

Tam 40 yıldır...

Yurt içinde ve dışında kan döküyor...

Can almaya devam ediyordu...

15 Ağustos 1984’ten bu yana geçen çatışmalarda...

Neredeyse...

(Yaklaşık 15 bin günde...)

Can almaya hep devam etti...

Neredeyse...

Toplam 15 bin resmi görevli ve sivil insanımız şehit oldu...

Daha açık ve net yazarsak

“40 yılda her gün bir şehit verdik!”

Ne kadar ağlasak...

Ne kadar içimizi boşaltsak azdır...

***

Türkiye Cumhuriyeti Devleti...

Şimdi...

Tarihe hem not düşürüyor...

Hem de...

Milleti’ne “terörden uzak” hayat vaat ediyor...

***

Bazılarımız hatırlayacaktır...

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in...

Dört yıl önceki sözleri tekrar gündeme geldi...

Takvimler “13 Ekim 2020” sayfasını gösterirken...

Gazeteci Kübra Par'ın...

Habertürk TV’de sunduğu “Açık ve Net" programına katılan Perinçek...

Aynen şöyle demişti:

“Türk devleti kısa zaman sonra Abdullah Öcalan’ı çıkartacak, (Silahları bırakın, biz yanlış yaptık) dedirtecek... Televizyonlara falan çıkartacaklar; göreceksiniz... Şu an devletin, MİT'in elinde oyuncak durumunda... Onu kullanıyorlar...”

Ne kadar ilginç değil mi?

Peki...

Merak etmiyor muyuz 86 milyon olarak...

Bundan sonra neler olacak diye?

Ömrünün 50 yılını “CHP”ye vermiş…

Değerli büyüğüm Bülent Baratalı'ya sordum:

“Bundan sonra neler yaşanır Türkiye’de?”

Söz; Sayın Baratalı'da:

Daha önceki yorumlarımızda PKK sorunun çok boyutlu, çok aktörlü olduğunu ve “uluslararasılaştırıldığını” analiz etmiştik... Öcalan’ın çağrısını incelersek O’nu burada da görüyoruz... Öcalan’ın çağrısını incelersek, PKK’nın kurulduğundan itibaren geçen zaman aralığında PKK hareketini irdeliyor, dikkatlice bakarsak kapitalist moderniteyi, sosyalizmi suçluyor, demokrasimizdeki düzelme, Kürt inkarının ortadan kalkması gibi gerekçeler ile “hareketi” sonlandırılıyor... Çağrıda öncelikle 200 yıllık Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti aydınlanması hedef alınmış... Özellikle de Cumhuriyet ve 1919’dan itibaren başlayan süreci suçlu bulmuş... PKK’nın haklılığına gerekçe yapılmış... Cumhuriyet döneminin bu şekilde suçlanmasına DEM ile Ahmet Türk de katılıyor... 100 yıl önceyi suçlu buluyorlar... Burada suçlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleridir... Bu suçlamayı bazı AKP’lilerde de gördük... “Cumhuriyet reklam arasıdır; parantez arasıdır” diyen milletvekillerini tanıdık...  Bu nedenle Öcalan’ın bu tahliline 41 yıldır devam eden isyanın kendince haklı gerekçelerini saydığı hiç bir değerlendirmesine katılmak olası değildir... Bu hareket 1924 Anayasası’na, ondan sonra devam eden 1962 ve şimdi de 1982 Anayasası’na göre kendi ifadesiyle söylediği en büyük isyandır... Kendince PKK’nın feshini şöyle anlatıyor: Ortaya çıkan koşulların ortadan kalması nedeniyle PKK’nın kendini tekrar etmeye başladığını, ömrünü tamamladığını ve örgütün feshinin gerekli hale geldiğini ifade ediyor... Öcalan, buna benzer çağrıları 1999 ve 2013 yıllarında da yapmış ve sonuca varılamamış özellikle 2013’teki çağrı ülkemizde bir felaket olarak sonlanmıştır... Bu üçüncü çağrının muhataplarından kandil, çağrıya bazı şartlarla uymuş, ateşkes ilan etmiştir... Şimdilik şartların başında Öcalan’a özgürlük ve engelsiz ilişki kurma ve PKK kongresine başkanlık etme talebi vardır... Çağrıya konu olan PKK’nın Suriye yapılanması “PYD / YPG” çağrının muhatabı olmadıklarını açıklamışlar İran PKK’sı PEJAK ses vermemiştir... Özellikle PYD ve YPG’nin kendi içinde tutarlı davrandığı anlaşılıyor... Çünkü bu örgüt, PKK gibi terör örgütü olarak tanımlanmamıştır... Suriye’nin önemli bir bölümünü işgal etmiş, petrol ve su kaynaklarına el koymuş, ABD’nin kara gücü olarak kabul edilen bir örgüttür... ABD’nin  silahları ile donatılmış, eğitilmiş, maaş almaktadır... Arkalarında ABD vardır... Şu anda ise el koyduğu petrol kaynaklarından Suriye devletine petrol satmaktadır... İplerinin ucunda ABD vardır... Suriye de, Kuzey Irak gibi bir oluşumla Devlet kurmayı hedeflemiş, fiili durumunu Suriye’nin yeni anayasası ile hukukileşmesini beklemektedir... Bu devlet kurulduğunda hedeflenen Büyük Kürdistan’ın iki parçasından biri Güney Kürdistan tamamlanmış olacak ve sıra İran ve Türkiye’den koparılacak parçalara gelecektir... Öcalan’ın bizzat yazdığı “KCK Anayasası”nda bunlar açıkça kaleme alınmıştır.. Bu hedeften asla vazgeçmeyecekleri bellidir... ABD, AB, İngiltere ve İsrail’den oluşan üst akıl da bu hedefi desteklemektedirler... Öcalan’ın çağrısındaki, “Devlet’in demokratikleşmesi ve Demokratik Devlet’in inşası ile sorun tamamıyla bitecek” demesinden ne anlıyoruz? Ve ne karşılığında sorun bitecektir... Bunu da birlikte hareket ettikleri DEM yetkililerinden öğreniyoruz... Onlara göre karşılık şudur: DEM devletin demokratikleşmesini, devletin demokrasiye dayalı hale gelmesini, devletin ülkede yaşayanların bütün hakları bütün inançları bütün kimlikleri içerecek bir demokratik sistem kurması, yeni bir demokratik cumhuriyetin inşası söylemiyle istedikleri karşılık budur... Bu istek, ulus devlet üniter yapı, tek dil, laiklik, cumhuriyet aydınlanması ve kazanımları hedef almıştır... Çok uluslu, çok dilli, laikliği zayıflatılmış üniter yapıyı ve ulus devletin ortadan kaldırılması istenendir... Yani terör, bunların karşılığında bitecektir... Olur mu? Son başbakanın demecine bakarsak, bir karşılık bulduğunu görüyoruz... Binali Yıldırım, vatanda tanımının değişebileceğini, yerel yönetimlere yetki devri olabileceğini, adem-i merkeziyet olabileceğini ifade etmiştir... Yeni Anayasa’da Erdoğan’ın tekrar seçilmesinin önünün açılmasını istemesi çok dikkat çekicidir... Binali Yılıdırım sıradan bir AKP’li yetkili değildir... Erdoğan’ın sırdaşıdır... Konumu gereği söylediklerini AKP’ye bağlamaktadır.... Dillendirdiği istekler Öcalan’ın ve DEM’in istediğidir... Bu istekler birleşince 1982 Anayasası’nın ilk dört maddesi, 42 ve 66’ıncı maddeleri de ortadan kalkacaktır... Ve karşılığında DEM’in anayasa değişikliğine “evet” demesi karşılığında Cumhur İttifakı, DEM ve Meclis’teki bazı muhafazakar milletvekilleri ile anayasa değişikliği için aranan 360 ve 400 milletvekili bulma çabaları devam etmekte, Erdoğan’ın ömür boyu cumhurbaşkanlığı için hedefe yaklaşılmaktır... Yorumu bitirirken şu tespitleri yapmamız gerekiyor: 1) PKK 200 yıllık aydınlanmamızı ret ediyor, Cumhuriyet dönemini ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini mahkum ediyor ve bunları da isyanın gerekçesi yapıyor... Demokrasi havarisi kesiliyor, kendi bozduğu barış ve huzuru tekrar geri getirmeyi kendi güvencesi sanıyor... Umut hakkı istiyor... DEM’le birlikte isyan ederek elde edemediğini demokratik devlet diye ne olduğu belli olmayan bir devlet ile elde etmeye çalışıyor... Zaten üst akıl da bunu istiyor ve dayatıyor... 2) Çağrının PKK’nın ülke içinde bittiği, yeni anayasa arayışlarının devam ettiği sürecin içinde olması ve Binali Yıldırım’ın açıklamaları dikkat çekici... İzleyeceğiz...   3) Ortadoğu emperyalistler tarafından vazgeçilecek bir coğrafya değildir... Fosil yataklı kaynaklar, enerji yolları ve güvenliği, Akdeniz’in petrolü, su kaynakları var oldukça bu savaşlar devam edecektir ve Ortadoğu, Balkanlaştırılacaktır... Unutulmamalıdır ki; Yugoslavya’nın Balkanlaşması sonucu sekize yakın devlet kurulmuştur... Büyük Ortadoğu Projesi sonlanana kadar Ortadoğu sorunu devam edecektir...  4) PKK bitmemiştir... Suriye “Rojava”(Suriye’de kurulmak istenen devletçik) çekilmiştir... Bütün PKK burada toplanmıştır... Silahlarını teslim etmelerinin çok önemli bir sonucu olmayacaktır... Artık onlarda ABD silahları ve 100 bin kişilik ordusu vardır; devleti fiilen kurmuşlardır... 5) Suriye’de fiilen kurulan “PYD / YPG”nin kurulması için “Kırmızı çizgimizdir!” diyen Erdoğan, bu sonuç için ne yapacaktır? 6) Erdoğan, “İlk dört madde değişmeyecek” dedi... Anayasa’nın, 42, 66 ve yukarı koruyan ilgili maddeleri değişecek mi izleyeceğiz... 7) Erdoğan, verdiği yemekte “Şehit ve gazilere merak etmeyin” dedi... Bu nasıl olacak, merak ediyoruz... 8) Genel af çıkarılacak mı? Bunu da izleyeceğiz... 9) Devam eden süreçte şehit yakınlarının ve gazilerin olurlarının alınmasını isteyen CHP için onların olurlarının alınması yeterli mi izleyeceğiz... Yarım asra yaklaşan bu süreçte “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diyerek aziz canlarını veren kahramanlarımıza şehitlerimize ve vatanı uğruna malul kalan gazilerimize ve vatandaşlarımıza bu süreçte kahramanca direnen güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza minnet ve şükran duyulması bir görevdir...

Nokta...

Sonsöz: “Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir... Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz... / Gazi Mustafa Kemal Atatürk...