Her gün acınız katlansa da...

Ve dahi her gün...

Ağlamaktan göz pınarlarınız kurusa da...

O kor ateş...

Kalbinizi kavurduğu sürece...

Yaşınız kaç olursa olsun...

Hayatınıza nokta atışı yapan bir dehşeti asla unutamazsınız...

Bu acı gerçek...

İnsanoğlunun yaradılışında var...

Ve yine...

Aynı insanoğlunun vazgeçemediği şu alışkanlık hiç tükenmez:

“Barışmak savaşmaktan her zaman daha zordur...”

***

Takvimler şu tarihi işaret ediyordu...

“2 Temmuz 1993”...

Günlerden “Cuma”...

Yani...

32 yıl önce tam da bugün...

Sivas'ta “Pir Sultan Abdal Şenlikleri” vardı.

Aslında...

Devlet Baba’nın (*)biçare kaldığı...

Eşi, benzeri olmayan “Cehennem gecesi”...

Sivas'ın göbeğindeki Madımak Otel’in...

İçindeki masum insanlarla birlikte...

Meşaleye dönüştüğü dakikalar...

Çaresiz devletin...

Her şey bittikten sonra ele geçirdiği...

Katliam videosundaki kan donduran görüntüler ise...

Kan donduracak cinstendi...

O videodaki...

İnsanların cayır cayır yanarken göğe yükselen feryatları ise...

Madımak Oteli ateşe veren Cehennem Zebanileri'nin...

Kayda giren kahkahalarına karışıyordu:

“Herkes içeride...”

“Yak ulan, yaaaaak...”

“Cehennem ateşi işte bu, kafirlerin yandığı ateş bu...”

“Çok güzel değil mi?”

“Canavar gibi... Canavar gibi...”

Bunlar…

Devlet Baba'nın arşivinde…

***

Büyük acının adı ne olursa olsun...

O gün Sivas'ta düzenlenen...

“Pir Sultan Abdal Şenlikleri” sırasında...

Madımak Oteli'nin...

Radikal İslamcı bir grup tarafından çıra gibi yakılması...

Ve...

Çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile...

İki otel çalışanın...

Alevlerin arasında hayatlarını kaybetmeleri...

Aradan 32 yıl geçse bile bugün...

Cumhuriyet Tarihi'nin utandıran sayfaları ...

En acı... En kahredici... En iğrenç... Ve hedefine...

“Şanlı Cumhuriyet”i koymuş...

Kan donduran bir “kalkışma” olarak...

Tarihe geçti...

Ve, o kara sayfayı...

Nesiller boyu unutmak artık olası değil...

***

Madımak Oteli'nde gerçekleştirilen “toplu katliam”ın...

Gelecek kuşaklara adam gibi anlatılması şart...

Kapıları kilitlenip ateşe verilen “Sivas Madımak Otel”deki...

33 aydın, sanatçı, şair ve yazarın...

Nasıl canice öldürüldüğünü anlatmak gerek...

***

O gün...

Türkiye'yi yönetenler aciz kaldı...

Güvenlik güçleri sessiz kaldı...

Korkunç olayın duyulması gecikti ama...

48 saat sonra...

Türkiye ayağa kalktı, vatandaş içine attı...

Gözyaşlarını sildi...

***

Madımak yıllarca unutulmayacak…

Neden yaktılar?

Sözüm ona…

“Cehennem Ateşi”ni hatırlatmak için…

***

Hava daha kararmamıştı…

Saldırganların, Madımak’ı henüz yakmaya başlamadıkları saatlerdi…

Davetli yazarlardan Aziz Nesin

Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'yü aradı, telefonla…

Sesi titriyordu...

“Bizi kurtarın…” diyebildi sadece...

İnönü'nün cevabı şöyleydi:

“Hiç merak etmeyin; gerekli önlemleri aldık…”

Oysa…

Bir saat sonra Madımak Oteli’ni çıra gibi yaktılar!

Saldırganlar bağırıyordu:

“Allah'ım bu senin ateşin! İçeriye gönder!..”

Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 sanatçı…

Kendi imkanlarıyla yaralı kurtuldu…

İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin'i…

Linç etmeye kalktılar!

Başından yaralanan ünlü yazarı polisler kurtardı…

***

Madımak Oteli'nde...

Diri diri yanmaktan kurtulan usta yazar Hidayet Karakuş'un...

O günü ve...

O cehennem saatlerini hatırlatan ödüllü kitabı...

“Şeytanminareleri”ni…

Hem okumalı hem de okutturmalısınız…

Çünkü…

O korkunç dakikaları “yaşıyormuş” gibi olacaksınız...

Aynen şu satırlarda olduğu gibi:

“Karımın elini tutarken, karanlığa doğru seslendim: (Arkadaşlar, arka odalara yürüyün... Kapıları pencereleri kırın...) Camdan dışarı çıktık... Bu kez karşımızda iki Aczimendi, sopalarıyla bizi karşıladılar... (Geldiğiniz yerden çıkın, buraya gelmeyin!) deyip, ağız dolusu sövgüler yağdırdılar...”

Ve bi'de içinden yükselen fırtınaları ekliyor Hidayet Karakuş:

“Madımak Oteli'nden sağ çıkmak…

Sağlıklı çıkmak anlamına gelmediğini haykırıyor…

Sevgiyle kurulmuş bir yuvanın…

Nefret ve cehalet yangınının ateşiyle…

Nasıl küle dönüştüğünü aktarıyor…

Güçlü kalemiyle…

Madımak Oteli'nde yaşananları…

Neredeyse…

Saniye saniye okurun zihnine kazıyor…”

***

Karakuş'un Sivas Katliamı romanı Şeytanminareleri”

39. Orhan Kemal Roman Ödülü ile…

2010 Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü sahibi oldu...

Sırf o günleri unutmayalım diye…

“Şeytanminareleri”nden…

Ağlatan birkaç satır daha:

“Nilüfer, bir boşlukta yüzüyordu gözlerini açtığında...

Odalar, yüksek duvarlarla çevrili…

Pencereler büyük camlarla kaplıydı…

Sargı bezlerinin arasında kaybolan yüzünün yarısını yok sanıyordu…

Yarım yüzle nasıl bir insan olabilir?

Nasıl bakar aynalara; sokağa nasıl çıkar?

Beyninin kıvrımlarında…

Derin kuyularda alev dilli ejderhalar dolaşıyor…”

***

Hidayet Karakuş'a göre…

Madımak Oteli'ni kuşatan kalabalığın sosyolojisi de önemli…

İnsanların…

İçlerinde böylesine büyük bir nefreti nasıl büyüttüklerini…

Tarihsel bağları içinde sorguluyor…

***

O günleri yaşayanlara göre…

“Ateş ne kadar korkutucu olsa da küller, varlıktan kalan bir izdir… Ateşten her zaman arta kalan bir şey vardır…”

Bi'tane daha…

“...Bir çay için bile ocak yakmaktan çekinir olmuştum... Bu tek cümle bile okuyucunun yakasını ömür boyunca bırakmayacak... Okurken yazarın kalemini ciğerime kadar batırdığını hissettim…”

***

Bitiriyoruz…

32 yıldır hep şu konuşuluyor:

İddialara göre…

Sivas'ta…

Kışkırtıcıların ayak sesleri bir kaç gün önceden duyulmuştu…

Ve yine iddialara göre…

Türkiye'yi yönetenler…

Güvenlik güçleri ve…

Katliamı engelleyebilecek güce sahip olanlar sessiz kaldı…

Olay geçiştirildi, duyurulması geciktirildi…

Buna rağmen Türkiye ayağa kalktı…

Ne var ki…

Onca yıldır şu soruya hala cevap bulunamadı:

“Madımak Oteli'ni kuşatan…

Kuşatmakla kalmayıp…

İçindeki canlarla birlikte ateşe verenler…

Kalplerinde böylesine büyük bir nefreti nasıl büyüttüler?”

***

Ne bilen var…

Ne de bu soruya cevap verebilen…

O günleri yaşayanlar..

Bu dünyadan göçünceye kadar…

Canlı yayına bile akseden…

“Şeriat isteriz, Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak…”

Naraları atan o korkunç kalabalığı…

Bizim yaşımızdakiler…

Bu dünyadan göçene kadar unutmayacak, unutamayacak!

Ancaaak…

Devlet Baba da unutmamalı!

Aynen…

95 yıl önce şeriat isteyen…

İnsan bozuntusu kan emicilerin…

Kahraman asteğmen Kubilay'ın başını…

Menemen sokaklarda gezdirdiklerini…

Unutamadığımız gibi…

(*)Biçare: “Çaresiz”...

Nokta…

Hamiş: İnanılmaz ama gerçek: Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, "Olay münferittir; ağır tahrik var... Sonuçta halk galeyana gelmiş... Otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır” dedi... İnanılmaz ama gerçek: O günlerin Başbakanı Tansu Çiller, "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir...” ifadelerini kullandı... O sıcak saatlerde Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, linç girişiminden haberdar olduktan sonra “bazı yetkilileri” aradığını ve Madımak Oteli'ndekilere telefonla en kısa zamanda takviye güç gönderileceğini, kimsenin kılına dahi zarar gelmeden kurtarılacaklarını söyledi ama kimse gelmedi... Ve son olarak; Refah Partisi’nin lideri Necmettin Erbakan de, “Olaylar, Sivas'a girmiş bir ekibin halkı tahrik etmesinin sonucudur.” ifadelerini kullanmıştı...

Ve acısı son: Çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile iki otel çalışanı yanarak hayatını kaybetti...

Cezalara gelince: 33 sanık idama, 14 sanık da 15 yıla kadar hapis cezasına mahkûm edildi... Yargıtay, idam cezalarını bozdu... 2002’de idam cezası kalktı; müebbete çevrildi... Sivas Madımak Katliamı faillerinden 17 kişi tahliye edildi...

Sonsöz: “Ateş ne kadar korkutucu olsa da küller, varlıktan kalan bir izdir... Ateşten her zaman arta kalan bir şey vardır… / Şeytanminareleri kitabından…”