Bazı belediye başkanlarına yönelik operasyonlardan sonra, Erdoğan’ın, “turpun büyüğü heybede” sözü, siyasi literatürümüzde bayağı kabul gördü. İlk Erdoğan kullanmasına rağmen, iktidar bu benzetmeyi daha çok benimsedi.
CHP’nin coşkulu mitinginde, bir çiftçi/yurttaşın sahneden söylediği sözler, durumu özetliyordu adeta. “Devlet turpunan, şalgamınan yönetilmez. Devlet adalet ile hukuk ile yönetilir.”
Siyasetin ya da devlet yönetiminin hep bir yeraltı ayağı da olmuştur. Bazen örtülü ödenek, bazen suikastlar ve bazen rüşvet vermek devletin kullandığı araçlar arasında olmuştur hep. Asala suikastlarına karşılık, devletin karşı hamlelerinde ülkücü olarak tanınan bazı mafya örgütlerin kullanıldığına tanık olduk. Aynı şeyi, PKK’ya karşı mücadelede, Kürt işadamlarına yönelik suikastlarda da gördük.
Ama bu işler genellikle uyuşturucu trafiği ve kara para aklama organizasyonları ile birlikte yürümüştür. Yani devlet ile yasa dışı konularda işbirliği yapanlar, diğer suç alanlarıyla da daima ilişki içinde olmuştur. Susurluk kazası, siyaset, mafya ve iş dünyasının ne kadar iç içe olduğunu ortaya koymuştu.
Uğur Mumcu suikastında da, dönemim İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, “Bir tuğla çekersek duvar yıkılır” diyerek, devletin bu yönünü hatırlatmıştı.
Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti, bu ilişkiler ile anılır hale gelmiştir. Bu yeni bir durum değil üstelik.
Kumarhaneler, uyuşturucu ticareti ve kara para aklamalar ile anılan KKTC’de bu ilişkiler hem oradaki siyaseti ve seçimleri doğrudan etkilemektedir hem de Türkiye Cumhuriyeti iktidarının da buraya yönelik ilgisi daima diri tutmuştur. Yani seçimlerine ve siyasetine, Anvatan’dan sürekli müdahale yapıldığı, KKTC’deki siyasetçi ve gazeteciler tarafından sıklıkla dile getirilmektedir.
Üç yıl kadar önce suç örgütü lideri Sedat Peker’in, Birleşik Arap Emirlikleri’nden yaptığı yayınlar ile biz Kıbrıs’taki yeraltı ilişkilerinin ne kadar yoğun ve kapsamlı olduğu yönünde kanaat edindik. “Bir triporta yenileceksiniz” sloganı eşliğinde öyle şeyler anlattı ve öyle bir aşamaya geldi ki Peker, tam “Tayyip abi sana sesleniyorum” dediği anda, yayınları son buldu.
Bugün sözü edilen, yasadışı bahis baronu ve suç örgütü lideri Faralyalı’ya ait olan bir kaset koleksiyonunun eline geçtiğini söylemişti Peker. Faralyalı’nın da kısa bir süre önce suikast ile öldürülmesi, işin önemini gösteriyor. O çok sayıdaki kasetten sadece biri yayınlanınca, KKTC Başbakanı istifa etmek zorunda kalmıştı
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, KKTC’deki bir gazetenin haberine dayanarak kamuoyuna mal ettiği 45-50 gizli çekim kasetler, tekrar önem kazandı. Kıbrıslı gazeteci, Ayşemden Akın, Faralyalı’nın finans müdürü ile Hollanda’da yaptığı röportaj ile bazı isimlerden de söz etmektedir. Faralya kaynaklı 15-20 milyon doların her ay Türkiye’deki siyasetçi ve bürokratlara rüşvet olarak verildiğini iddia ediyor.
Özgür Özel, cesur bir savcı bekliyor ama bu gerçekçi bir beklenti değil. Bu kadar ciddi ve belgeler doğru olduğu taktirde iktidarı çok zora sokacak böyle bir soruşturma, iktidara bu kadar bağlı bir yargı ile mümkün değil. Onun için, kamuoyuna mal etmek ve meydanlara bu iddiaları dillendirmek daha doğru bir yöntem.
Bu iddiaları soruşturmaya değer kılan o kadar çok bağlantı var ki. Mesela hiçbir dış işleri tecrübesi olmayan birinin Bakan Yardımcısı ve KKTC’ye büyükelçi olarak atanması bunların en önemlilerinden birini oluşturuyor.
CHP’li belediyelere yapılan yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma soruşturmalarında henüz ciddi iddianameler açıklanmadı. Varsa, Devlet Bahçeli’nin de dediği gibi, bunlar bir an önce sonuçlandırılmalı. Bu soruşturmaları sakatlayan diğer bir unsur da, AKP ve MHP’li belediyeler hakkında onca iddiaya rağmen, bir tane bile yolsuzluk soruşturması açılmamasıdır.
Şimdi Saray rejimine karşı, yükselen muhalefetin eline çok önemli bir koz geçmiştir. Zaten soruşturmalar, diploma iptalleri ve tutuklamalar karşısında zaten ikna olmayan kamuoyunun ilgisini Kıbrıs’a çevirmek, temiz siyaset için yararlı bir hamle olabilir.
Yani heybedeki turpu ikna edici bir şekilde ortaya çıkaramayan iktidara, KKTC’deki heybenin hesabını sormak, önemli bir muhalefet görevidir.