Sevgili günlük, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın düzenlediği terör saldırısının arkasından, 8 Ekim 2023’te İsrail’in Gazze’ye açtığı savaştan itibaren, günümüze kadar geçen süre içerisinde; İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan ve kör topal da olsa bir şekilde işleyen uluslararası sistemin yıkımına şahit olduk. Bu bağlamda; 7 Ekim 2023 tarihi, uluslararası düzenin, kurumların ve ideolojik kalıpların ne derece gerçekliğe dayanıp dayanmadığını gösteren bir dönüm noktası oldu. Bu süreçte, onlarca yıl boyunca kabul edilen birçok düşünce ve inancın yerle bir edilişini izledik. Bu dönüşümün en çarpıcı örnekleri:

Uluslararası kurumların etkisizliği: Birleşmiş Milletler, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve benzeri küresel yönetim organlarının, soykırım suçlamalarının gölgesinde sadece kınayan ama fiili bir duruş sergileyemeyen yapılar olduğunu gördük. İsrail’in, Gazze’de büyük çoğunluğu kadın ve çocuk olan 40 binden fazla Filistinliyi katletmesine karşı somut bir önlem alınamadı. Bu, uluslararası hukukun, sadece güçlüler için işleyen bir mekanizma olduğunu gösteren, en çarpıcı kanıtlardan biri oldu.

Arap ve Müslüman dünyasının acizliği: Gazze’deki Filistinliler hem Arap hem de Müslümanken, Arap Birliği ve İslam İş Birliği Teşkilatı gibi kurumların etkisiz kaldığı görüldü. Katar ve Cezayir gibi bazı ülkeler diplomatik çabalar gösterseler de Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi güçlü Arap devletleri, İsrail ve Amerika ile ekonomik, siyasi çıkarlarını öncelikli görerek, etkili bir tepki vermedi. İslam coğrafyasının, din kardeşliği ve dayanışma ideali yerine, reel politiği seçtiği bu olayla net bir şekilde anlaşıldı.

Batı’nın insan hakları konusundaki ikiyüzlülüğü: Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri, yıllardır insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü kavramlarını birer dış politika aracı olarak kullanmaktaydı. Ancak Gazze’de yaşananlar, bu kavramların sadece Batı’nın çıkarlarına hizmet ettiğinde kullanıldığını gösterdi. Ukrayna’daki sivil ölümlerinde kıyameti koparan Batı, Filistin’deki soykırım karşısında sessiz kalmayı tercih etti.

Medyanın bağımsız olmadığı gerçeği: Almanya, İngiltere, Fransa ve ABD gibi Batı ülkelerinde, ana akım medya organlarının savaş boyunca söylemlerinde belirgin bir çifte standart izlendi. Gazze’deki olayları ya hiç görmezden geldiler ya da İsrail’in anlatısını öne çıkardılar. Güdümlü medyanın gerçekleri yansıtmak yerine, siyasi ve ekonomik gücün sözcülüğünü yaptığı bir kez daha ortaya çıktı.

Uluslararası hukukun güçlülere işlediği gerçeği: Gerek Gazze savaşında gerekse öncesinde görüldüğü gibi, uluslararası hukuk kavramı, güçsüz devletlere uygulanırken, büyük güçler için esnek bir yapıya dönüştü. İsrail, UAD’de soykırım suçu ile yargılanırken bile askeri operasyonlarını durdurmadı ve herhangi bir ciddi yaptırımla karşılaşmadı.

Sevgili günlük, 7 Ekim 2023’ten itibaren yaşananlar, on yıllara dayanan uluslararası ideolojik kalıpların ve kurumsal yapıların ne derece kırılgan ve zayıf olduğunu gözler önüne serdi. Uluslararası düzenin insan haklarına dayandığı, uluslararası kurumların adil olduğu, Arap ve İslam dünyasının dayanışma içinde olduğu gibi varsayımların hepsi bu süreçte yerle bir oldu. 7 Ekim 2023 sonrası, artık, dünyada güçlüler lehine işleyen bir sistemin var olduğu, inkâr edilemez bir gerçeklik haline geldi. Bundan sonraki süreçte de sadece seyreden, eylemsiz ve örgütsüz bireylerin dünya düzeninde; uluslararası hukuku teminat altına aldığını iddia eden kurumların ya da uluslararası dayanışma ilkelerinin, güçsüz ülkelerin halkları aleyhine, daha zavallı bir çöküşe ve yozlaşmaya doğru gideceğini söylemek, falcılık olmaz sanırım.