Eğer az ile mutlu olmayı başarabilirsek, çok ile mutlu olmanın peşinden koşmayız. O zaman da “ tutarlı “ derler. Bir yerleri oynamaz adam derler…
Eğer, Makyavel’in dediği ; hedefe varmakta her yol “mübah” takiyyeci sözünü elimizin tersiyle bir kenara itersek, belki iyi bir politikacı olamayız ama(!) İyi bir insan oluruz bu kesin.
Eğer bir sağcı senatörün dediği gibi, “Demokrasi, fazla demokratik olunca işe yaramaz” sözünü reddedersek, gerçek demokrat bir insan oluruz ki, bu da kesin!
***
Prof. Dr. Nurettin Sözen, CHP Gençlik Kollarında çalıştı ve eylemlere de katıldı. SHP’den, 1989 - 1994 tarihleri arasında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı da yaptı…
Bu sırada… İstanbul Metrosunun temelini attı. Yayalaştırılan İstiklal Caddesinde yeniden nostaljik tramvay seferlerini başlattı. Bazı seferleri ve evlere doğalgaz verilmesi işini başlattı. 1992’de İski’de (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) yolsuzluk skandalı çıktı.
Başkan ve kimileri bu olaydan beraat etti.
Ama, sonraki 1994 dönem için başkanlığa aday olmadı. Ve, Başkanlık uçtu gitti CHP’den. Taa…ki, 2019’da Ekrem İmamoğlu’na kadar!
Prof Dr. Hatice Kurtuluş ve Doç.Dr. Şükrü Aslan tarafından yayına hazırlanan “İnsana ve Demokrasiye Adanmış Bir Hayat… Nurettin Sözen” adlı kitapta, hazırlayıcılar aynen şunları yazıyorlar:
‘Belediye Başkanlığı sırasında dürüst olduğu ve yolsuzluğa bulaşmadığı konusunda adeta toplumsal mutabakat vardır… Ama bu özelliği parti içinde hiç bir zaman Onun “ yeniden seçilmesi “ için bir tercih nedeni olmamıştır.
Tam aksine adeta yolsuzluk yapmamasının siyasi bedelini ödemiştir. Bu çok ilginç hususu da not etmek isteriz.’
***
Kim ne derse desin doğruluk dürüstlük hep kazandırmıştır… Her ne kadar İngilizlerce, “Siyasette doğru, doğru değildir” denilse de!
Bu yönde ‘Bir Masal’ bile var Çin’in…
Paulo Coelho’nun “Akan Nehir Gibi” kitabında yaklaşığıyla ve ufak eklerimizle ;
Eski Çin’de, MÖ 250 yılı civarında, Thing-Zda bölgesinin prensi, imparator olarak tahta çıkacakmış. Ancak, önce evlenmesi ve bunun içinde körü körüne güvenmesi gereken bir kız bulması da gerekmiş…
Bölgedeki bütün kızlar huzura çağrılmış… Saraydaki hizmetçi kadının kızı da gizliden gizliye prense aşıkmış. Kızının da huzura çıkmak istediğini öğrendiğinde anne çok üzülmüş… ‘Canım kızım sen kim, Saray kim’ bile demiş!
Kızının cevabı : kaderimde prensin olmadığını biliyorum. Hiç değilse onun ortamında bir kaç dakika geçirmek istiyorum!
Prens şık ve güzel kızları karşısına almış:
Her birine bir tohum vermiş, 6 ay sonra en güzel çiçeği getirenle evleneceğim, o Çin’in İmparatoriçesi olacak demiş!
Aradan 6 ay geçmiş ama tohum tık dememiş, hiç filizlenmemiş. Buna rağmen prensi son kez görmek için yine de elinde boş saksıyla Saraya gitmiş. Diğer kızların elindeki çeşit çeşit nefis çiçekleri de görmüş…
Sonuçta beklenen an gelmiş, prens parmağıyla hizmetçinin çiçeksiz kızını işaret etmiş… Herkes de tohumu filizlendiremeyen bu kızı seçmesine isyan etmiş…
Prens kendisine envai çeşit çiçek sunan kızlara demiş ki… Onun bana sunduğu çiçek “dürüstlük” çiçeği… Dağıttığım tohumların hepsi kısırdı. Çiçek açmaları asla mümkün değildi. Tabii kızların hepsi… Şok!
***
Gerçi,
“İnsanın gerektiğinde kullanabileceği geri vitesi olmalı” derler ya. Yine de… doğru doğrultudan şaşmamalı !
İyi Pazarlar…