Politikada renkli ve lezzetli kişiler vardır…
Bir de bunlara... mizahi hoşluk katan yazarlar. Arkadaşımız yazar Hüseyin Günlü gibi!
Öyküler, şiirler ve kitaplar yazardı, yazıyor da.
Kitapları çeşitli ödüller kazanırdı, kazanıyor da.
Köşe yazarlığı yapardı, halen yapıyor da…
Bergama’lı Oktay Konyar... hayata, önceden de şimdi de lezzet katan politikacı ve bir aktivistti. Bu yüzden de… Hapisti!
Hüseyin Günlü’nün, yazdığı : “Sen Hiç Tütün Ağacı Gördün mü ?” ve “Müjdeler Olsun Vatan Kurtuldu“ adlı kitaplarını okuya okuya, güle oynaya hapisten terhis oldu!
Hele de İbrahim Yılmaz’ın cenaze törenini okurken... Oysa, bir insan sağken, cenaze töreni olur mu hiç ? Oldu da bitti maşallah!
***
Naaşını İzmir’e getirmek için akşam üzeri,
İrfan Hazar’ın arabasıyla yola çıktık… Rifat Özer, Köksal Şaylan ve Derya Pozan’la gece yarısı Beydağ Çomaklar Köyüne ulaştık…
İbrahim Ağabeyi köy odasında kilim üstünde sırtüstü yatarken görünce, içimiz cızz.. etti!
Bozdağ’da cenaze arabasına koyduk. İzmir’e hareket ettik. İkindi namazı için, Karşıyaka’daki Osmanbey Camisine getirdik...
Söz birliği etmişçesine... Gazeteler, o gün, “İzmir siyaseti bir çınarını kaybetti“ diye manşetler atmıştı… Cenaze namazı için camide, büyük bir kalabalık toplanmıştı.
Araba görününce büyük bir alkış tufanı koptu. Musalla taşına götürülürken “Baba… baba”nidaları yeri göğü inlettti!
Cenazede kimler yoktu ki... CHP üst ve İzmir yönetiminin çiçekleri arasında, politikanın tepesinde olanlar ile, tabanında olanlar camide buluşmuştu!
Musalla taşının önünde hepsi de bugün rahmetli olanlar ; önce Ömer Demircioğlu nöbet tuttu. Sonra Müslim Özdemir, Galip Akın, Köksal Şaylan…
Musalla taşının yanında da... Öbür dünyadan onu karşılamaya gelen rahmetliler vardı. Ayrıca yakınları ve politikadaki bildik arkadaşları…
Öbür taraftan gelenler, ona sordular : dünyadakiler ne alemde? O da : Değişen bir şey yok... Kimileri hala birbirini kazıklamaya devam ediyor! Sözde cenazeme geldiler, yine politika yapıyorlar... İbrahim Aga nalları dikmiş, kimin umurunda! diye yakınıyordu…
Oda, öbür dünyacılara soruyordu : Ahirette ne var ne yok derken, İmam namazı kıldırdı, helallik istedi : Cemaat üç kere, ‘helal olsun’ dedi... İbrahim Abi karşılayıcılarına : “hikayenin sonu hep böyle biter, hadi gidelim” dedi…
Sabah erkendenden telefon çaldı... Eşim, ‘Hüseyin hadi kalk... İbrahim Bey seni arıyor’ dedi! Gülmeye çalıştım, beceremedim bile.
Öylesine mutluydum ki… yaşadığına !
İbrahim Yılmaz, okuduktan 10 yıl kadar sonra, 2015 yılında aramızdan ayrıldı… Yaşarken cenaze törenini de okuyan, nadir insanlardan biriydi. Zaten de... nadir bir İnsandı!
***
Ünlü edebiyatçı yazar Paulo Coelho’ya bir gazete muhabiri soruyor “cenazeniz nasıl olur du?” diye… O da, “Akan Nehir Gibi” kitabında cevaplandırıyor soruları…
Vasiyetnamesini referans göstererek ‘cenazem olmayacak’ diyor… Çünkü yakılacak! Külleri İspanya’da El Ceberrero’da bir yere saçılacak. Parasının tamamı, 70 yıl boyunca gelecek teliflerle birlikte vakfa aktarılacak…
Peki mezar taşınızda ne yazacak?
Yakılacağı için mezar taşı olmayacak, çünkü küller rüzgara karışacak… Ama olsaydı şunun yazılmasını isterdi : ‘Yaşarken Öldü.’ Çünkü yaşamayı bırakmış, her şeyi otomatiğe bağlamış bir sürü insan var çevresinde…
Yaşam denen mucizeyi düşünmezler! Anlarının, son anları olabileceğini anlayamazlar… Oysa hep ölüme doğru yürürüz. Bize ne zaman dokunacağını da asla bilemeyiz…
O yüzden bizi “yaşayan ölü”ye dönüştüren şeyleri bırakmalı, her türlü riske atılmalı, hep hayalini kurduklarımızı yapmalıyız… Zaten istesek de istemesek de, ölüm meleği bizi bekliyor!
Anneler günü kutlu olsun…