Son yıllarda mikroplastiklerin kan dolaşımımıza, organlarımıza ve hatta beynimize kadar ulaştığını gösteren araştırmalar büyük ilgi uyandırdı. Bilim insanları, okyanusları kirleten plastik atıkların artık vücudumuzda da biriktiğini, sağlığımızı tehdit ettiğini söylüyor. Ancak benim bu konuda daha büyük bir keşfim var: Mikroplastikler sadece beyinlere ulaşmakla kalmıyor, aynı zamanda bazı siyasi figürlerin düşünme yetilerini de doğrudan etkiliyor!
Her sabah uyanır uyanmaz ilk işim ülkemiz ve dünya gazetelerinin web sitelerinde gezinmek. EgedeSonsöz’denbaşlayarak okuyorum okuyabildiğim kadar. Vaz geçilmez yazarlarım var hem bizde hem de dünyada. Son yıllarda Avrupa ve ABD’deki bazı medya organları dolar veya euro üzerinden aboneliğe başladı, pek iyi olmadı ama şimdilik direniyoruz okumak için…
Son günlerin ortak haberi aynı: Yeni bir araştırmaya göre, son 50 yılda mikroplastik kirliliği hızla arttı ve bu durum insan beyinlerinde de plastik parçacıklarının birikmesine yol açmış olabilir.
1997 ile 2024 yılları arasında yapılan otopsilerden elde edilen veriler, beyin dokusunda mikro ve nanoplastiklerin zamanla arttığını gösteriyor. Araştırmacılar, aynı plastik parçacıklarını karaciğer ve böbreklerde de tespit etti.
Daha çok deniz canlıları için tehlikesini bildiğimiz mikroplastikler besin zinciri ve direkt tüketim yoluyla bize de ulaşmış durumda. Zamanla organlarımızda birikip iltihabi reaksiyonlarla bizi zehirliyor. Plastikler hayattaki en zor sınavımız olabilir.
Mikroplastikler insan vücudunda yaygın olarak bulunuyor; kan, meni, anne sütü, plasenta ve kemik iliğinde de rastlanıyor. Bu maddelerin sağlığa etkileri henüz tam olarak bilinmese de felç ve kalp kriziyle bağlantılı olabilecekleri düşünülüyor.
ABD'deki New Mexico Üniversitesi'nden Prof. Matthew Campen liderliğindeki araştırmacılar, “Mikro ve nanoplastiklerin çevresel varlığının katlanarak artması göz önüne alındığında, bu veriler bunların nörolojik bozukluklarda veya diğer insan sağlığı etkilerinde bir rolü olup olmadığını anlamak için çok daha büyük bir çabayı zorunlu kılıyor” diyor.
Benim iddiam biraz daha ötede… Mikroplastiklerbence yerli- yabancı bazı siyasi figürlerin düşünme yetilerini de doğrudan etkiliyor!
Evet, bu noktada bilimsel kanıt sunamam. Ancak belirli politikacıların açıklamalarını okudukça, mikroplastiklerin zihin üzerinde nasıl bir tahribat yarattığını gözlemlemek mümkün. Nasıl mı? Mesela, küresel ısınmayı “Tanrı’nın bir şakası” olarak görenler, ekonomiyi kurtarmak adına çevreyi yakıp kül etmeyi planlayanlar ya da enflasyonu çözmek için vatandaşlara “biraz daha az yemek yiyin” tavsiyesi verenler... İşte tüm bunlar, plastik yığınları arasında yüzerek büyüyen bir zihnin ürünü olmalı.
Plastik atıkların sadece okyanus canlılarına zarar verdiğini düşünüyorduk, ama yanılmışız. Görünüşe göre bazı beyinlerde mantıklı düşünceyi filtreleyen bölgeye kadar sızmışlar. Aksi takdirde, su krizi hakkında konuşurken “Deniz var, susuzluk nasıl olur?” diyebilen bir insan evladı nasıl açıklanabilir? Ya da “Hava kirliliği diye bir şey yoktur, çünkü dışarı bakınca gökyüzü hâlâ mavi” diyen birisi nasıl yetişebilir?
Bir de plastik partiküllerinin zihinde seçici bir etki yaptığına inanıyorum. Çünkü etkilenen kişilerin hafıza kaybı sadece geçmişte verdikleri sözleri unutmalarıyla sınırlı. Ancak çıkarlarına uygun olan her detay hafızalarında taptaze duruyor. Ne tesadüf değil mi?
Görünen o ki, sadece siyasetçilerin değil, onları sorgulamadan alkışlayan seçmenlerin de bir yerlerine mikroplastik kaçmış. Çünkü ancak plastikle kaplı bir zihin, aynı bayat vaatleri yıllarca yutabilir ve hâlâ taptaze sanabilir!
Bu seçmenler, siyasetin fastfood tüketicileri gibi. Önlerine konan hazır paket sloganları açıp açıp yiyorlar ama içeriğini asla sorgulamıyorlar. Çünkü tıpkı plastik ambalaj gibi, bu sözler de kolay tüketiliyor, ama geride koca bir çöp yığını bırakıyor.
Her seçim dönemi aynı oyunu izleyip hâlâ “Bu sefer farklı olacak” diyenler var ya… Onlar da muhtemelen beyinlerine sızmış mikroplastiklerin yan etkisini yaşıyorlar. Zira ancak plastiğe dönüşmüş bir zihin, gerçeği görmemekte bu kadar ısrarcı olabilir!
Özetle, bilim insanları mikroplastiklerin insanlar üzerindeki etkilerini araştırmaya devam etmeli. Ama artık sadece sağlık uzmanları değil, siyaset bilimciler, psikologlar ve belki de mizah yazarları bu araştırmalara dahil olmalı. Çünkü görünen o ki, plastik kirliliği yalnızca çevremizi değil, aynı zamanda kamusal söylemi ve mantıklı düşünme yetimizi de tehdit ediyor.
Son olarak, eğer mikroplastikler bu şekilde yayılmaya devam ederse, gelecekte siyasetin tamamen plastikleşmiş zihinlerin elinde kalması işten bile değil. O zaman da bizlere sadece “BPA içermeyen” düşünceler üretmek için dua etmek kalacak.
Görünüşe göre “mikroplastik çağında beyin evrimi” başlıklı bir sanat eseriyle karşı karşıyayız! Sol tarafta, yıllarca plastikle beslenmiş, sentetik tozlara bulanmış, düşünme yetisini kaybetmiş bir beyin görüyoruz. Sağ tarafta ise tamamen şeker kaplamalı, tatlı sözlerle kandırılmış, rengârenk yalanlarla süslenmiş bir zihin var. Yani kısaca günümüz dünyasının siyasi ve sosyal medya tarafından yoğrulmuş, kolay tüketilen, ama içi boş insan profili! Plastik çağında fikirler çabuk şekil değiştirir ama asla kaybolmaz. Doğru düşünebilen beyinler mi? Onlar çoktan geri dönüşüm kutusuna atıldı!
Bir zamanlar fikirler çarpışır, tartışmalar kıvılcımlar saçar, zihinler yeni ufuklara açılırdı. Şimdi ise siyaset, mikroplastikler gibi her yere sızmış, sentetik, geri dönüşümsüz ve doğaya tamamen aykırı beyinlerin elinde…
Gerçek düşünceler yerine plastik cümleler, sahici tartışmalar yerine tek kullanımlık sloganlar var. Zihinler esnek değil, çünkü esnemek için önce organik olmak gerekir! Bugün siyasi sahnede gördüğümüz pek çok isim, doğada bin yıl çözünmeyen plastik torbalar gibi, gitse de kalıntılarını bırakıyor.
İşin fenası plastik sızmış beyinler, söyledikleri her şeyi gerçekten doğru sanıyor! Gerçekle bağlarını o kadar koparmışlar ki, kendi ürettikleri sentetik söylemleri bile doğal kabul ediyorlar.
Bu zihinler, mikroplastikler gibi; içeri sızıyor, birikiyor ama fark edilmiyor. Beyinler artık esnemiyor, yeni fikirlere açık değil çünkü plastik formuna kavuşmuş olan düşünceler, şekil değiştirme yetisini kaybetmiş durumda. Ve en kötüsü, bu kirlilik nesilden nesile aktarılıyor—tıpkı doğada çözünmeyen plastik atıklar gibi!
İşte tam da bu yüzden siyaset sahnesi, dev bir geri dönüşüm tesisine dönüşmeli. Ama ortada büyük bir sorun var: Plastik beyinlerin, dönüşmeye hiç niyeti yok!