İznik… Hıristiyanlığın Kaderini Değiştiren Sessiz Şehir… Tarihi boyunca hep önemli bir şehir olan İznik, bugün sakin bir Anadolu kasabası gibi görünse de Hıristiyanlık tarihinin en belirleyici kararlarının alındığı yerdir. Bunu bilmek, kente bambaşka bir anlam kazandırır. Antik çağdaki adıyla Nikaia, dünya dinleri tarihinde adeta bir dönemeçtir. Çünkü Hıristiyanlığın temel inanç metinleri, kilisenin nasıl örgütleneceği ve ibadetteki tasvirlerin nasıl kullanılacağına dair bütün büyük tartışmalar burada, İznik’te şekillenmiştir.

Roma döneminde önemli bir kent olan İznik, konumu sayesinde hem kolay ulaşılabilir hem de güvenliydi. Bu yüzden imparatorlar, dinî sorunların çözümü için büyük toplantılar düzenleyecekleri zaman yönlerini İznik’e çevirdiler. Kent, bir anlamda “dünya kilisesinin konferans salonu” oldu.

Birinci İznik Konsili (325)

Bugün milyonlarca Hristiyan’ın pazar ayinlerinde okuduğu İznik İnanç Bildirgesi, işte bu şehirde yazıldı. Düşünün; yüzyıllar boyunca sürecek bir inanç sisteminin taşları İznik’te döşendi. O günlerde kilisenin en büyük tartışması, İsa’nın Tanrı’yla ilişkisi üzerineydi. Birinci İznik Konsili, bu tartışmaları bir karara bağlayarak Hıristiyanlığın temel çizgisini belirledi. Bugün “Hıristiyanlığın anayasası” denilen metnin doğduğu yer tam da burasıdır.

İznik’te toplanan ikinci büyük konsil ise Hıristiyan sanat tarihinde devrim niteliğindedir. O yıllarda Bizans’ta “ikonoklazm” yani tasvir karşıtlığı çok sert bir çatışmaya dönüşmüştü. Kimileri ikonaların kırılmasını savunuyor, kimileri ise onların kutsal birer rehber olduğunu düşünüyordu.

787’de İznik’te buluşan din adamları, ikonaların kullanımını yeniden onayladı. Bu kararla birlikte Hıristiyan ikonaları, mozaikler, freskler ve dini resimler yeniden canlandı. Bugün Ortodoks kiliselerinde gördüğümüz görkemli ikonaların arkasında işte bu İznik kararı vardır.

Bugün İznik sokaklarında gezerken sıradan bir Anadolu kentindeymişsiniz gibi hissedebilirsiniz. Oysa surların arasında, Ayasofya- Orhan Camii’nin duvarlarında, göl kıyısındaki serin esintide tarihin sesi hâlâ duyulur. Bir zamanlar dünyanın dört bir yanından gelen piskoposlar aynı sokaklarda yürüdü, aynı gölde gün batımını izledi, aynı meydanlarda tartıştı.

İznik’in önemi, sadece geçmişte yaşananlarda değil; hâlâ dünyanın her yerinden ziyaretçi çeken bir inanç ve kültür mirası şehri olmasında yatar. Her bir taş, bir kararın; her bir cadde, bir tartışmanın izini taşır.

Popüler anlatımla söylemek gerekirse: İznik olmasaydı, bugün Hıristiyanlık çok farklı bir din olabilirdi. Bu küçük şehir, sessizce ama etkileyici bir şekilde dünya tarihinin yönünü değiştirmiştir.

Ve işte bugün Papa 14. LeoTürkiye ziyareti kapsamında İznik’te olacak. Hem sağdan hem de soldan bu ziyarete gereksiz olumsuz anlam yükleyenler var. “Din elden gidiyor” korkutmacaları bir yana bir grup kendinden menkul solcu da “Atatürk izin vermemişti, siz niye veriyorsunuz?” diye hükümete yüklenip haksızlık ediyorlar. Büyük Atatürk’ün bir barış savaşçısı olduğunu unutuyorlar, 1925’in dünyası ile 2025’in dünyası bir mi?

Bu ziyaret ülkemiz için diplomatik, kültürel ve ekonomik bir kazanç… Papa 14. Leo’nun dün Ankara’ya inişiyle başlayan Türkiye ziyareti, Katolik Kilisesi’nin yeni liderinin ilk yurt dışı hamlesi olarak dünyanın her yerinde büyük yankı uyandırdı. Bu ziyaret, sadece dini bir etkinlik değil; Türkiye’nin küresel arenada hoşgörü, diyalog ve turizm potansiyelini güçlendiren stratejik bir fırsat. Özellikle inanç turizmi açısından, bu olay ülkemizin zengin Hıristiyan mirasını dünyaya yeniden hatırlatacak ve somut faydalar sağlayacak.

Papa 14. Leo’nun ziyareti, İslam ve Hıristiyanlık arasında köprüler kurma açısından da kritik. Ziyaret sırasında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile gerçekleştirilen görüşmeler, barış, mülteci krizi ve dinler arası ilişkileri masaya yatırdı. Papa’nın Anıtkabir ziyareti ve özel deftere yazdığı barış dolu mesaj, Türkiye’nin laik yapısını ve farklı inançlara saygısını uluslararası kamuoyuna bir kez daha kanıtladı.

Bu temaslar, son yıllarda gerilen küresel ilişkileri yumuşatacak; örneğin, Diyanet İşleri Başkanı ile Papa’nın görüşmesi de çok önemli. Ayrıca, Fener Rum Patriği Bartholomeos ile imzalanacak ortak bildiri, Katolik-Ortodoks yakınlaşmasını hızlandıracak. Birinci İznik Konsili’nin 1700. yıl dönümüne denk gelen bu etkinlik, Türkiye’yi “birlik ve diyalog merkezi” olarak konumlandırıyor. Ayasofya tartışmalarından kaynaklanan olumsuz algıyı dengeleyerek, ülkemizin “hoşgörü ülkesi” imajını pekiştirecek.

Türkiye, Hıristiyanlığın doğduğu topraklar olarak zaten eşsiz bir potansiyele sahip: Efes’teki Meryem Ana Evi, Kapadokya’nın kaya kiliseleri, Tarsus’taki Aziz Pavlus izleri ve Yedi Kilise rotası gibi mekanlar, her yıl milyonlarca ziyaretçi çekiyor. Papa 14. Leo’nun ziyareti, bu mirası spot ışığına taşıyarak inanç turizmini patlama noktasına getirecek.

Önceki Papa ziyaretlerinde (örneğin, 2006’daki XVI. Benediktus sonrası Meryem Ana Evi’ne yüzde 30 turist artışı) görüldüğü gibi, 1,4 milyardan fazla Katolik’in dikkatini Türkiye’ye çevirecek.

İznik’teki Aziz NeophytosBazilikası’ndaki ayin, yeni bir “konsil rotası” oluşturacak; Güney Amerika, Avrupa ve ABD’den hacılar akın edecek. Sultanahmet Camii ve Mor Efrem Süryani Kilisesi ziyaretleri ise Müslüman-Hristiyan diyalog turlarını teşvik edecek.

TCKültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, inanç turizmi şu an turistlerin sadece yüzde 5’ini oluşturuyor. Bu ziyaretle, “Papa Leo’nun İzinde” temalı paket turlar geliştirilerek kış-ilkbahar sezonunda yüzde 20-25’lik bir artış bekleniyor. Yerel ekonomiye yansımaları da cabası… Otel dolulukları, rehberlik hizmetleri ve hediyelik eşya satışları canlanacak; İznik gibi ilçeler turizm merkezi haline gelecek. Yani ziyaretin ekonomik boyutu hafife alınamaz.

UNESCO mirası statüsündeki mekanların restorasyonu hızlanacak; örneğin, İznik Bazilikası’nın kamulaştırılması ve platform inşası gibi yatırımlar, kalıcı turizm altyapısı yaratacak. Düşük sezonda turist akışı artarken, yan sektörler (ulaşım, restoranlar) de hareketlenecek. Uzun vadede, Türkiye’yi “dinler arası turizm destinasyonu” olarak markalaştırarak, İtalya veya İspanya’daki gibi yüzde 15-20’lik paya ulaşmamızı sağlayabilir.

Papa 14. Leo’nun “barış ve birlik” vurgusu, bu faydaları katlayacak. Ziyaret, Nisan 2025’te vefat eden Papa Franciscus’un planladığı programı devralarak, Türkiye’yi Vatikan için öncelikli bir ortak yapıyor.

Bu topraklar, tarih boyunca medeniyetlerin buluştuğu yer oldu; bugün de barışın ve turizmin kalesi olarak parlamaya devam etmeli.